Tek-Göz’lü dev: eğlence sektörü, satanizm ve masonluk

Genel olarak masonik Tek-Göz, altında yarım daire biçimli bir ışık hüzmesine sahiptir ve çoğu zaman bir üçgenle çevrelenmiştir.
Genel olarak masonik Tek-Göz, altında yarım daire biçimli bir ışık hüzmesine sahiptir ve çoğu zaman bir üçgenle çevrelenmiştir.

Bizlere ve özellikle çocuklarımıza şöhret ve materyal kazanç uğruna her türlü sapkınlığa kendini adamayı eşik-altından işleyen eğlence sektörü ile karşı karşıyayız. Gençliklerini ve güzelliklerini daimi kılmak; çok satan şarkılar yazabilmek adına yaratıcılıklarını “uyandırmak” uğruna uyuşturucu kullanımından, cinsel haz ayinlerine ve hatta pedofiliye değin her türlü sapkınlığı gerekli gösteren bir şöhretlik anlayışı özendiriliyor yeni nesillere.

Son yıllarda özellikle Batı menşeli moda, müzik, film ve dizi gibi yapımlarda ön plana çıkan “şöhretlerin”, birbirilerinden ne kadar farklı olursa olsunlar kameralar önünde paylaştıkları (bazen de göstere göstere “saklamaya” çalıştıkları) yaygın bir sembol göze çarpıyor: Tek-Göz. Tesadüf olamayacak derecede sıkça karşımıza çıkan Tek-Göz üzerine kurulu şöhret pozlarına dair yıllardır yürütülen tartışmanın iki kutbu var:

  • Bir taraf bu Tek-Göz pozunun sadece estetik kaygılara dayandığını, daha derin, ezoterik bir mânâ aramanın beyhude olduğunu iddia ediyor. Bunun karşısındaki kamp, söz konusu pozların estetik kaygı ötesinde, antik çağlardan kalma pagan inanışları devam ettiren, şeytanî bir küresel hedefin peşinde koşan elitler topluluğunun kitleleri maddi ve manevi hâkimiyet altına alma çabası olarak görüyor.

Peki, binlerce yıllık geçmişi olan bu sembol neden son zamanlarda şöhretler eşliğinde kitlelerin gözüne sokuluyor? Bunun cevabı “eşikaltı”nda saklı olabilir.

Tek Göz’ün kaynağı

Tek-Göz, Her Şeyi Gören Göz veya ‘İlahî Göz’ olarak bilinen sembol, Mısır mitolojisinden Hinduizm ve Budizm’e kadar pek çok dînî ve mistik kaynaktan çeşitli eklemelerle bugüne kadar gelmiş bir okültizm ile ilişkili en meşhur sembollerden biridir. Üçgen veya tamamlanmamış bir piramidin tepesine yerleştirilmiş, etrafı güneş ışığı ile çevrili tek gözden teşekkül bu sembol, modern çağda özellikle ABD ile ilgili resmi belgelerde ve para birimi olan dolarda görünür hale gelmiştir. Fakat bu sembolün okültizm ile derin bağlantısı Hür Masonlar üzerinden kitlelere yayılmıştır.

Hür Masonlarda Tek Göz

Tek-Göz sembolünün masonlarla ilişkilendirilmesinde en önemli etken 18. yüzyılın sonunda ilk baskısını yapmış, masonluğun ABD’deki en etkili isimlerinden Thomas Smith Webb’in hazırladığı Freemason’s Monitor or Illustrations of Masonry adlı eseridir.

George Orwell’in meşhur eseri 1984’ün hemen hemen her baskısının kapağında görebileceğimiz, Büyük Birader’i temsil eden Tek-Göz’ü her daim bizi izliyor.
George Orwell’in meşhur eseri 1984’ün hemen hemen her baskısının kapağında görebileceğimiz, Büyük Birader’i temsil eden Tek-Göz’ü her daim bizi izliyor.

Masonik sembolizm açısından Tek-Göz, “yaratıcının(!)” her şeyi gören gözünü temsil eder. Söz konusu sembol en yüzeysel kullanımında, masonlukta “Evrenin Büyük Mimarı” olarak anılan Tanrı tarafından insanlığın düşüncelerinin ve eylemlerinin her zaman “izlendiğine” dair bir hatırlatma görevi görür. Genel olarak masonik Tek-Göz, altında yarım daire biçimli bir ışık hüzmesine sahiptir ve çoğu zaman bir üçgenle çevrelenmiştir. Ancak yaratıcıdan size masonların kendilerini anlatır.

İlk başlarda batılı komplo teorisyenleri tarafından popülerleştirilen, bugün yaygın bir kanı haline gelmiş fikre göre, Tek-Göz’ün Amerika Birleşik Devletleri'ne dair çeşitli resmi belgelerde ve mimarilerde boy göstermesi -Mesela 18. yüzyılda tasarlanmış ve bugün ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından “sahip çıkılan” Büyük Mühür’ün üzerindeki inşaası yarım kalmış bir piramidin tepesinde gösterilen Göz, ABD’nin kuruluşunda masonluğun etkisine dair en büyük delildir. ABD’nin “kurucu babaları” olakarak bilinen isimler içerisinde pek çoğu, mesela Benjamin Franklin ve George Washington masondur. Ancak çeşitli Mason örgütleri, Mühür ve ABD’nin kuruluşu ile alakalı olarak kendileriyle herhangi bir bağlantıyı açıkça reddeder.

İlahi Göz, eğlence sektörü ve müzik

İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte ortaya çıkan ABD hegemonyasının kültürel alandaki en önemli kolu Hollywood olur. Kültürün bir endüstri hâline gelerek, eğlence sektörü ile iç içe geçmesinde ve Sovyetler Birliği karşısında “Hür Dünya”nın tek hâmisi olarak yürütülen Amerikan propagandasında Hollywood’un yadsınamayacak derecede önemli bir rolü olmuştur. Bunda da Hollywood’daki pek çok yapımcı ve yöneticinin mason ve Yahudi olmasının payı vardır. Özellikle müzik, masonluğun özel ilgi alanlarından biridir.

Masonik sembolizm açısından Tek-Göz, “yaratıcının(!)” her şeyi gören gözünü temsil eder.
Masonik sembolizm açısından Tek-Göz, “yaratıcının(!)” her şeyi gören gözünü temsil eder.

Masonların müziğe karşı olan yakın ilgisi, antik Yunan’daki pisagorculuk akımından devşirilmedir. Tüm yaşamın sayılara ve matematiğe dayandığını iddia eden Pisagorcular için müzik, hayatın temel öğelerinden birisidir. Ruhun arındırılmasında ve tedavisinde müziğin kullanımı, bu akımın merkezindedir. Aynı mantıktan yola çıkan masonlar da ritüellerinde ve seramonilerinde müziği ve “ilahî notaları” sıkça kullanmaktadırlar.

Klasik müzik alanında dünyaca meşhur Wolfgang Amadeus Mozart’ın bir mason olduğu ve çeşitli eserlerinin masonik öğeler içerdiği (mesela Sihirli Flüt operası) seramonilerde kullanıldığı yaygın bir bilgidir. Kendisi kayıtlı bir mason üyesi olmasa da, Beethoven’ın eserlerinin de çeşitli localar tarafından kullanıldığı bilinmektedir. İlahî müzik ruhu tedavi edecek bir nesne olsa da, pisagorculara göre tersi de mümkün. Yükseltmek yerine onu aşağı çekmek. Çağdaş masonluğun da yapmaya çalıştığı şey, bu olabilir. İnsanlığı ilahiyat kisvesi altında satanizme yönlendirmek.

Satanizm-Masonluk bağlantısı

Bu bağlamda her ne kadar masonluk kendisini ilahî temellere dayandırsa da, sahiplendiği pek çok sembol pagan ve satanik kökenlere dayanıyor. Rasyonalite, pozitivizm ve insan hakları konusunda masonluk kendisini ön plana çıkartmaya çalışsa da, içerdiği okült bilgiler, sihir ve kara büyüyü andıran ritüel ve seramonileriyle masonluğun asıl yüzü ortaya çıkıyor.

Özellikle 70’li yıllardan itibaren açıkça satanizmle ilişkili Metal ve Rock müziğin yükselişi, masonların cirit attığı Amerikan eğlence sektörününe denk gelmesi, tesadüf olmasa gerek.
Özellikle 70’li yıllardan itibaren açıkça satanizmle ilişkili Metal ve Rock müziğin yükselişi, masonların cirit attığı Amerikan eğlence sektörününe denk gelmesi, tesadüf olmasa gerek.

Peki bugün Hollywood ve ABD menşeyli müzik endüstirisinde boy gösteren şöhretler neden piramit ve tek-göz (İlahî Göz) gibi masonlukla ilişkilendirilmiş sembollere sıkça gönderme yapmakta? Özellikle 70’li yıllardan itibaren açıkça satanizmle ilişkili Metal ve Rock müziğin yükselişi, masonların cirit attığı Amerikan eğlence sektörününe denk gelmesi, tesadüf olmasa gerek. Müziğin bir isyan öğesi olarak pazarlandığı bu müzik türlerinde satanik mesajların açıkça verildiği bilinen bir gerçek.

Buna karşı kamuoyunda oluşan tepki bu tarz müziğin etkinliğini kırmış olsa da, eşikaltı mesaj çalışmaları farklı yollardan yürütülüyor. Bugün metal ve rock müziğin etkinliğini rap ve hiphop gibi türler devralmış durumda ve eskisi kadar aleni bir şekilde satanizm mesajı verilemiyor. Bunun yerine semboller daha ağır basıyor. Gerek video kliplerindeki görsel öğeler, gerekse hızla tekrar edilen şarkı sözleri eşikaltı pek çok mesaj içeriyor. Dijital ve sanal bir dünya ile kuşatılmış genç nesiller, pagan, deist ve satanist öğelerle mesaj bombardımanına tutuluyor.

‘Mahrem' kavramı tarih oluyor

Birincisi dijital olarak hepimiz yüksek teknoloji şirketlerinin “Her Daim İzleyen Gözünün” altındayız.

Wolfgang Amadeus Mozart’ın bir mason olduğu ve çeşitli eserlerinin masonik öğeler içerdiği (mesela Sihirli Flüt operası) seramonilerde kullanıldığı yaygın bir bilgidir.
Wolfgang Amadeus Mozart’ın bir mason olduğu ve çeşitli eserlerinin masonik öğeler içerdiği (mesela Sihirli Flüt operası) seramonilerde kullanıldığı yaygın bir bilgidir.

Bedenimize, gündelik yaşantımıza, alışkanlıklarımıza ve hatta yakında düşüncelerimize dair bize ait mahrem ne varsa bu şirketlerin devasa veri merkezlerinde, birer sayısal veriye dönüşüyor. Bu veriler bizlere karşı tüketim alışkanlıklarımızdan tutun, siyasi görüşlerimizi etkilemeye kadar pek çok alanda kullanılıyor. George Orwell’in meşhur eseri 1984’ün hemen hemen her baskısının kapağında görebileceğimiz, Büyük Birader’i temsil eden Tek-Göz’ü her daim bizi izliyor. Bu anlamda mahrem kavramı tarih olmak üzere.


İkincisi ise bizlere ve özellikle çocuklarımıza şöhret ve materyal kazanç uğruna her türlü sapkınlığa kendini adamayı eşik-altından işleyen eğlence sektörü ile karşı karşıyayız. Gençliklerini ve güzelliklerini daimi kılmak; çok satan şarkılar yazabilmek adına yaratıcılıklarını “uyandırmak” uğruna uyuşturucu kullanımından, cinsel haz ayinlerine ve hatta pedofiliye değin her türlü sapkınlığı gerekli gösteren bir şöhretlik anlayışı özendiriliyor yeni nesillere. Tıpkı güç için ruhunu şeytana satan Faust gibi, güç ve şöhret elde etmek için satanizm şart koşuluyor.