Ruhunu koruyamayan bir ülke varlığını da koruyamaz!

Ruh, köklerde gizlidir, göklere yönlendirir. Köklere inemezseniz, göklere yükselemezsiniz. Eğitimde, kültürde kazanılamayan bir istiklal ve istikbal mücadelesi, kaybedilmeye mahkûmdur.
Ruh, köklerde gizlidir, göklere yönlendirir. Köklere inemezseniz, göklere yükselemezsiniz. Eğitimde, kültürde kazanılamayan bir istiklal ve istikbal mücadelesi, kaybedilmeye mahkûmdur.

Ruhunu koruyamayan bir ülkenin, varlığını korumasını beklemek olmayacak duaya âmin demektir. Ruh, köklerde gizlidir, göklere yönlendirir. Köklere inemezseniz, göklere yükselemezsiniz. Eğitimde, kültürde kazanılamayan bir istiklal ve istikbal mücadelesi, kaybedilmeye mahkûmdur.O yüzden, bu ülkenin eğitim, kültür, gençlik sorunu, terörden de, ekonomik krizlerden de önemlidir ve millî güvenlik meselesi hâline gelmiştir!

Yazıya kışkırtıcı bir aforizmayla giriş yapayım: Büyük atılımlar, zihinde devrimle başlar. Zihinde devrim yapamayanlar, zeminin ve zamanın kölesi olmaktan kurtulamazlar. Zihinde devrim yapamayanlar, çağ kuramazlar; başkalarının kurdukları çağların ağlarında, bağlamlarımda, dünyalarında yok olurlar.

Baronik, Masonik devşirme kültür, Türkiye'yi kültürel intihara sürüklüyor...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta önemli bir itirafta bulundu ve “eğitimde istenilen başarılı adımların atılamadığını,” Ak Parti'nin “fikrî bakımdan iktidar olamadığını” söyledi.

Erdoğan'ın bu açıklaması da, yanlışı itiraf etmesi ve eğitimde millî bir atılım gerçekleştirileceğine dikkat çekmesi de önemli.

Geç kalındı ama bundan sonra köklü, kucaklayıcı adımlar atılırsa, geleceğimizi kurtaracak ve kuracak emin bir yola girmiş oluruz nihayet.

Sürekli olarak söylediğim bir şey var/dı: 10 yılda 100 yılın tohumlarını ekmek zorundayız. Türkiye’yi her alana çöreklenen baronik ve masonik şebekelerin tasallutundan kurtarmak zorundayız.

Türkiye’de sadece iktisadî hayata değil, eğitime, kültüre, sanata da baronik ve masonik şebekeler hâkim hâlâ! Devşirme bir kültürün, devşirmeci, hazırlopçu bir kültürün toplumda kök salması ve fiilen işgal edilemeyen Türkiye’nin zihnen işgal edilen, kendi kendini sömürgeleştiren epistemik kölelerden oluşan bir ülkeye dönüştürülmesi için çalışan, sadece kendi çıkarlarını düşünen ve ülkenin kaynaklarını küresel sisteme peşkeş çeken asalak tipler bunlar!

Türkiye’nin fikir, sanat, eğitim, kültür ve medya hayatına bu asalaklar yön veriyor hâlâ! Bu ülkenin has çocukları değil, devşirme tipler!

Böyle giderse, bu ülke elimizden gider. Gider; çünkü mevcut eğitim, kültür, sanat ve medya dünyası sömürgecilerin fiiilen işgal edemedikleri dünyalarını zihnen işgal ediyorlar! Türkiye, zihnî işgal altında! Eğer zihnī işgal durdurulamazsa, bu ülke bağımsızlığını da, varlığını da koruyamaz.

Gazâlî'ler, İbn Arabî'ler, Yunus'lar, Sinan'lar, Itrî'ler yetiştirecek köklü bir eğitim sistemi; fikrî, birleştirici, bütün tepkileri bertaraf edici ve toplumun bütün kesimlerini kucaklayıcı kuşatıcı bir yaklaşım olacaktır diye düşünüyorum.
Gazâlî'ler, İbn Arabî'ler, Yunus'lar, Sinan'lar, Itrî'ler yetiştirecek köklü bir eğitim sistemi; fikrî, birleştirici, bütün tepkileri bertaraf edici ve toplumun bütün kesimlerini kucaklayıcı kuşatıcı bir yaklaşım olacaktır diye düşünüyorum.

O hâlde ne yapmalı, nasıl yapılmalı? Bu yazıda bu soruların cevaplarının izini sürmeye çalışacağım.

Her şeyden önce başta eğitim olmak üzere her alanda, “dindar nesil” söylemi yerine, “medeniyet rüyası olan nesiller” söylemi, yeniden Gazâlî'ler, İbn Arabî'ler, Yunus'lar, Sinan'lar, Itrî'ler yetiştirecek köklü bir eğitim sistemi; fikrî, birleştirici, bütün tepkileri bertaraf edici ve toplumun bütün kesimlerini kucaklayıcı kuşatıcı bir yaklaşım olacaktır diye düşünüyorum.

Eğitim meselesi bir medeniyet meselesidir

Eğitim, bu ülkenin en temel, en âciliyet kesbeden sorunudur; varoluş meselemizdir.

Terörden daha önemli, daha hayatî bir dert. Millî güvenlik meselesi hâline gelmiş, kangrene dönüşmüş en yakıcı çıkmazıdır bu ülkenin.

Eğer eğitimde, medeniyet dinamiklerimiz ekseninde devrim yapıp ve büyük bir atılıma imza atarsak, kimse durduramaz bizi. Eğer eğitimi ihmal edersek, yanlış işler yaparsak, yok olmaktan kurtulamayız, Allah muhafaza!

Eğitim meselesi, bir medeniyet meselesidir. Güçlü bir medeniyet tasavvuruna sahip olmayı gerektirir. Medeniyet tasavvuru, bir toplumun, Yaratıcı, kâinat ve İnsan tasavvurundan oluşur.

Bir eğitim sistemi, yüzyıl, iki yüzyıl bu tür öncü isimleri yetiştirmek için seferber eder bütün kaynaklarını. Başka türlü olmaz çünkü.
Bir eğitim sistemi, yüzyıl, iki yüzyıl bu tür öncü isimleri yetiştirmek için seferber eder bütün kaynaklarını. Başka türlü olmaz çünkü.

Tarih yapan, tarihin akışını değiştiren bütün büyük toplumlar, tarih yapmalarını, tarihin akışını değiştiren büyük atılımlar gerçekleştirmelerini, güçlü, köklü, kuşatıcı bir medeniyet tasavvuruna sahip olmalarına borçludur.

Bütün büyük toplumlar, eğitim sistemlerini, kendi medeniyet tasavvurlarının sunduğu anlam haritaları çerçevesinde inşâ ederler. Medeniyet tasavvuru güçlü ve köklü toplumların eğitim sistemleri, her alanda insanlığın önünü açan, yüzyıllarca, binyıllarca yaşayan çaplı, öncü insanlar yetiştirirler. Bir eğitim sistemi bunun için vardır esas itibariyle.

Bir eğitim sistemi, yüzyıl, iki yüzyıl bu tür öncü isimleri yetiştirmek için seferber eder bütün kaynaklarını. Başka türlü olmaz çünkü.

Bir toplumun sahip olduğu güçlü ve köklü medeniyet tasavvuru, o toplumun çocuklarının dünyaya kompleksiz bakmalarını sağlar.

Medeniyet tasavvuruna, dolayısıyla medeniyet iddialarına dayalı bir eğitim sistemi, fikir dünyası, kültür, sanat ve ahlâk sistemleri inşâ eden toplumlar, hem kendi ruh köklerini imajinatif şekillerde kullanmasını, hayatın her alanına uyarlamasını, hem de dünyanın bütün kültürlerinden, medeniyetlerinden imajinatif şekillerde yararlanmasını iyi bilirler.

Kanadı kırık kuş uçamaz!

Tek kanatlı kuş uçamaz... Kanadı kırık bir kuşun uçmasını beklemek de hayaldir.

Türkiye hem tek kanatlı, kuş hem de kanadı kırık kuş gibi.

Dünyanın sömürgeleştirilemeyen tek ülkesiyiz ama üzerimizden yüzlerce yıllık bir sömürge silindiri geçmiş, her şeyimizi tarumar etmiş bir müstemleke ülkesini andırıyoruz!

Eğitim sistemimiz, bizim medeniyet iddialarımız, ruhumuz ve dinamiklerimiz ekseninde işlemiyor. Kültür dünyamız, müstemlekeci kafaların, metamorfoz yemiş, celladına âşık tasmalı çekirgelerin işgali altında!
Eğitim sistemimiz, bizim medeniyet iddialarımız, ruhumuz ve dinamiklerimiz ekseninde işlemiyor. Kültür dünyamız, müstemlekeci kafaların, metamorfoz yemiş, celladına âşık tasmalı çekirgelerin işgali altında!

Eğitim sistemimiz, bizim medeniyet iddialarımız, ruhumuz ve dinamiklerimiz ekseninde işlemiyor. Kültür dünyamız, müstemlekeci kafaların, metamorfoz yemiş, celladına âşık tasmalı çekirgelerin işgali altında!

Fikir hayatımız yok bile. Bin yıl dünya tarihine şekil vermiş! Batılılara Grek, Hint ve Mısır düşüncesini, bilimini öğretmiş, insanlığa adâlete, hakkaniyete ve sulha dayalı en cihanşümul medeniyet tecrübesini armağan etmiş bir medeniyetin çocukları için bundan daha fazla zelil edici başka bir şey olamaz herhalde!

Bir ülkenin eğitim sistemi, çocuklarına sadece kuru bilgi vermez. Bir ülkenin eğitim sistemi; çocuklarına ruh vermekle, ideal, kişilik ve tabiî ahlâk kazandırmakla yükümlüdür.

Unutmayalım: Başkalarının mefhumlarıyla, bakış açılarıyla kendi dünyanızı kuramazsınız! Başkalarını kör kütük taklit ederek kendi ruhunuzu koruyamazsınız!

Kültür, sanat ve fikir hayatı, yalnızca Batı'da üretilenleri buraya aktarmakla ya da burada tepe tepe tüketmekle, bu ülkenin önünü açamaz, bu ülkenin çocuklarının ufkunu genişletemez, aksine bu ülkenin çocuklarını hem zihnen felçleştirir, hem de fiilen köleleştirir.

Sömürgeci eğitim, kültür ve medya rejimiyle kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz!

Türkiye’de kendi medeniyet iddialarını önce inkâr eden, sonra da yok etmeye kalkışan sömürgeci bir eğitim sistemi, yozlaştırıcı, mankurtlaştırıcı bir kültür, sanat ve medya dünyası vardır.

Türkiye'deki eğitim sistemi de, kültür, sanat ve medya dünyası da sömürgeci bir zihniyetin ürünü olduğu için birinci sınıf öncüler yetiştirememiştir; sadece Batılıların gönüllü acentesi gibi yaşayan, Batılıların ürettiklerini (üstelik de posası çıkmış döküntü ürünlerini, fikirlerini) burada tepe tepe tüketen celladına âşık tasmalı çekirgeler yetiştirmiştir ve yetiştirmeye de devam ediyor hâlâ!

Türkiye'deki eğitim sistemi de, kültür, sanat ve medya dünyası da sömürgeci bir zihniyetin ürünü olduğu için birinci sınıf öncüler yetiştirememiştir
Türkiye'deki eğitim sistemi de, kültür, sanat ve medya dünyası da sömürgeci bir zihniyetin ürünü olduğu için birinci sınıf öncüler yetiştirememiştir

O yüzden kaygan zeminlerde patinaj yapıp duruyoruz ya, iki asırdır!

Böyle gitmez!

Bu ne demektir peki, hiç düşündünüz mü?

Bir toplumun kendi elleriyle kendi çocuklarını intiharın eşiğine sürüklemesi demektir.

Bu sömürgeci eğitim sistemi ve mankurtlaştırıcı kültür ve sanat dünyası; bütün değerlerimizi yozlaştırıcı yoz ve sığ medya rejimi yıkılmadığı ve eğitim de, kültür de, sanat da, medya da kendi medeniyet dinamiklerimiz ekseninde sil baştan yeniden inşa edilmediği sürece bu toplum, hem iki asırlık zihinsel prangalarını kıramaz, hem de insanlığın önünü açacak, (Batı uygarlığı gibi başka medeniyetlerin kökünü kazımayacak, başka kültürlere hayat hakkı tanımayacak, aksine bütün medeniyetlerden bizim medeniyetimizin kurucu kaynağını oluşturan vahyin ışığında, beslenmesini bilecek ve başka medeniyetleri de besleyebilecek) hakikat medeniyetini yeniden sunamayız insanlığa, yeniden ve yenileyerek, taze bir ruh üfleyerek...

Bırakınız insanlığa bir medeniyet fikri sunmayı, bu topraklardaki varlığımızı bile koruyamayız.

Bunu görebiliyor muyuz acaba?

Kültür ve medyayı ıskalayan bir eğitim projesi, kısa devre yapar...

Burada altını çizmek istediğim hayatî nokta şu: Eğitimde gerçekten devrim yapabilmek için, fikir ve sanat, kültür ve medyayı da işin içine dâhil etmek lazım.

Kültür, medya ve eğitim artık iç içe geçmiş durumda.

Dün bizim öğretmenlerimiz öğretmenlerdi sadece. Bugünkü kuşakların öğretmenleri sadece öğretmenleri değil. Öğretmenlerin öğretmenleri de, medya ve kültür dünyası aynı zamanda.

Ruhunu koruyamayan bir ülkenin, varlığını korumasını beklemek olmayacak duaya âmin demektir.
Ruhunu koruyamayan bir ülkenin, varlığını korumasını beklemek olmayacak duaya âmin demektir.

Kültür dünyasından ve medyadan bağımsız bir eğitim sistemi kısa devre yapar.

Genç kuşakların zihin dünyalarını aile de, okul da şekillendirmiyor artık. Kültür endüstrisi, özellikle de medya şekillendiriyor. Film kültürü, müzik kültürü, dijital kültür, genç kuşakların zihin dünyalarının, zevklerinin, beğenilerinin şekillenmesinde okuldan daha fazla etkili bir işlev görüyor çağımızda.

O yüzden eğitimde yapılacak bir atılım, kültür ve medyayı da eğitim sürecine dâhil edemezse, genç kuşaklara ulaşma, onların dünyalarını zenginleştirme imkânını yakalayamaz.

Ruhunu koruyamayan bir ülkenin varlığını koruyabilmesi hayaldir!

Her zaman söylediğimiz gibi, gençlerini ihmal edenler, geleceklerini imha ederler.

Hayalleri olmayanlar başkalarının hayalleriyle yaşarlar!

  • Bu toplum, eğitim sistemini, kültür, sanat ve medya hayatını, insanlığın şiddetle ihtiyaç hissettiği bizim evrensel medeniyet değerlerimiz, ruh köklerimiz ekseninde sil baştan yeniden inşâ edemezse, bırakınız insanlığa bir şeyler sunabilmeyi, varlığımızı sürdürebilmemiz bile tehlikeye girer.

Bu ülkenin, özellikle de entelijansiyasının en temel meselesi, medeniyet meselesi, dolayısıyla hâdiselere kendi medeniyet perspektiflerimizle bakabilme, yorumlayabilmedir.

Ruhunu koruyamayan bir ülkenin, varlığını korumasını beklemek olmayacak duaya âmin demektir.
Ruhunu koruyamayan bir ülkenin, varlığını korumasını beklemek olmayacak duaya âmin demektir.

Ruhunu koruyamayan bir ülkenin, varlığını korumasını beklemek olmayacak duaya âmin demektir.

Ruhunu koruyamayan bir ülkenin, varlığını korumasını beklemek olmayacak duaya âmin demektir.

Ruh, köklerde gizlidir, göklere yönlendirir. Köklere inemezseniz, göklere yükselemezsiniz.

Eğitimde, kültürde kazanılamayan bir istiklal ve istikbal mücadelesi, kaybedilmeye mahkûmdur.

O yüzden, bu ülkenin eğitim, kültür, gençlik sorunu, terörden de, ekonomik krizlerden de önemlidir ve millî güvenlik meselesi hâline gelmiştir!

Büyük atılımın 5 şartı

Yazının son bölümünde sadece eğitimde değil, kültürde ve medyada da büyük atılım yapılabilmesinin olmazsa olmaz beş şartını, kurucu ilkesini kısaca, özlü bir şekilde sizlerle paylaşmak istiyorum:

  • 1- Ruh köklerinin keşfi.
  • 2- Ruh köklerimizin kaynağını oluşturan bizim medeniyet dinamiklerimiz ekseninde ufuk, zihin ve çığır açıcı bir eğitim sisteminin, fikir hayatının, kültür dünyasının ve medya rejiminin inşâsı.
  • 3- Medeniyet iddialarını adım adım hayata geçirecek, ruh köklerini özümsemiş pergelin sâbit ayağını bizim medeniyet dinamiklerimize basacak, pergelin hareketli ayağıyla bütün dünyalara açılacak, özgüveni yüksek genç kuşakların yetiştirilmesi.
  • 4-Fikir özgürlüğünün hiç bir engelle karşılaşmaması. Fikir özgürlüğünün olmadığı yerde, çığır açıcı atılımlar gerçekleştirilemez.
  • 5-Sonuncusu ve en önemlisi de, bu dünyada yaşayacak ama bu dünyayı yaşamayacak, bu dünyayı aşacak, çağ aşacak, çağ açacak, çağrısı çağını kuracak, önümüzü açacak, fikir ve oluş çilesi çeken öncü bir kuşağın hazırlanması...