Mustafa Kemal’in 100 yıl önceki gizli emrinin belgesi ortaya çıktı: ‘Vahideddin’in linç edilmesi ricasıyla!’
Gerçek Hayat’ın Ekim ayında yayımlanan 1084. sayısında, Kemalistlerin yüz yıldır sakız gibi çiğneyip millete yedirmeye çalıştığı ‘Padişah Vahideddin Haindi’ yalanına dâir tüm gerçekleri açıklığa kavuşturmuş ve ‘hain’ diye bağıranların nasıl bir ihanet içinde olduklarını, dönemin şahitleri ve belgeleri ışığında ortaya koymuştuk. Dosyamızda bilgisi yer alan ancak yüz yıldır saklanan bir belge geçtiğimiz ay gün yüzüne çıktı. Cumhurbaşkanlığı arşivinden çıkan ve Mustafa Kemal’in el yazısı olan telgraf, bir grup kâtil tarafından Padişah Vahideddin’in linç edilerek öldürülmesi konusunda kesin bir talimat verildiğini belgeliyor.
Geçtiğimiz 9 Eylül günü İzmir’in kurtuluşu törenlerinde konuşan İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in son Padişah Vahideddin hakkındaki sözleri, Kemalistler ve gerçek tarihçiler arasındaki yüz yıllık kavgayı yeniden ateşlemişti.
Sultan Vahideddin için sürekli yanlarında taşıdıkları ‘hain’ yaftasını ceplerinden çıkarıp, siyâsî olarak kendileri gibi düşünmeyen herkese yapıştırmaya hevesli Kemalistler, aslında bilmeden pandoranın kutusunu da açmış oldu. Artık bu yalandan bıkan halk, CHP ve yaygaracı kitlesine büyük tepki verdi. Gerçek Hayat olarak bizler de Vahideddin Han hakkındaki gerçekleri ve gizlenenleri özel bir dosyada topladık.
Bir İngiliz gemisiyle ülkeyi terk etmek zorunda kalan Sultan Vahideddin’in böyle bir yola başvurmasının nedenini, “Mustafa Kemal ve Kemalistlerin Sultan Vahideddin itirafları” başlıklı kapsamlı dosyamızda belgeler, kayıtlar ve tanık ifadeleriyle ortaya koymuştuk:
“Ankara’da 3 Mayıs 1920 ile 29 Ekim 1923 arasında yani Cumhuriyetin îlânına dek ‘İcrâ Vekilleri Heyeti’ adıyla 5 kabine oluşturulmuştu ve bu kabinede 38 farklı isim görev almıştı. Bu 38 kişinin sadece 4’ü mason değildi. Bunların çoğu da Sabetaycı ve Pakraduni idi. Bu tercih bize, yeni düzenin sahipleri, dolayısıyla da Osmanlı ve son Sultan Vahideddin Han’a yaklaşım konusunda hayli net bilgiler sunar.
Lozan heyetinde müşavir olan Yahya Kemal, Osmanlı’ya kin duyan bu Türk görünümlü ekibin, Sultan’ın şahsında Osmanlı’yı nasıl yargılayacakları ve Vahideddin Han’ı nasıl linç edeceklerini şöyle anlatıyor:
V’akıa, o sofrada hazır bulunan üç vekil (Bakan) ve birçok mebus, bu linç (Ali Kemal’in linçi) vak’asını tasvip etmiyor, hatta içlerinden Nureddin Paşa’yı takbih ediyorlardır. İzmit, İstanbul’a hücum edecek ordunun merkeziydi. Yemek sırasında Nureddin Paşa (Sakallı Nurettin olarak bilinir, mason ve sabetaycıdır) bahse devam eder:
- ‘Yakında Vahideddin’i getirip cezasını vereceğim’ derken, ikinci murahhaz aza Rıza Nur Beyin sabrı tükendi, Nureddin Paşa’ya hitaben: “O’nu, İnebolu’dan yola çıkaracağız. Çünkü Ankara’ya gelip mahkeme karşısında hesap vermesi lazım” dedi.
İş bununla kalmamıştır. Diyarbakır Mebusu Ermeni Şükrü (Aydındağ), (masonluğa dahi kabul edilmemiş bir sefil) 30 Ekim 1922 tarihinde TBMM’ye verdiği takririnde şöyle demektedir: “Şeytandan daha şenî, alçak olan Vahideddin’in besmele ile taşlanmasını teklif ederim.”
Başkan Vekili Musa Kazım Efendi bu takriri “Padişah hakkında muameleyi kanuniye yapmayı kabul edenler lütfen ellerini kaldırsın, kabul edilmiştir” diyerek oylamaya sunar ve ne yazık ki hani ‘çoğunluğu hoca’ diye övünülen o Meclis’te kabul edilir.
Osmanlı’nın tüm gemileri müsadere edilmiş, askerleri silahsızlandırılmıştır. İngiliz’in gemisi veya diğer işgalcilerin gemileri olmaksızın terk mümkün değildir. Ayrıca Ankara hükümeti, Sultan’ı yakalayıp infaz etmek istemektedir ve bu bilgilerin hepsi Sultan ve İngilizlerce bilinmektedir. Sultan bu yolla kendi hakkında bir şaibeyi göze almış, ancak Osmanlı’nın izzet ve şerefinin düzmece bir mahkeme veya linçle lekelenmesini engellemiştir.”
Linç emrinin belgesi de ortaya çıktı
Dosyamızda bahsettiğimiz ‘linç emri’nin belgesi de geçtiğimiz ay yüz yıllık bir gizliliğin ardından ortaya çıktı. Yazar Murat Bardakçı’nın Cumhurbaşkanlığı Arşivleri’nden elde ettiği belge, Sultan Vahideddin’in, ‘halk gibi gösterilen’ kiralık katiller tarafından linç edilerek öldürülmesi emrini bizzat Mustafa Kemal’in verdiğini gösteriyor.
Arşivde 01013068-13 numarasıyla saklanan belge, Ankara hükümetinin Erkân-ı Harbiye Reisi olan Fevzi Paşa tarafından 2 Kasım 1920’de Mustafa Kemal’e gönderilen telgrafla başlıyor. Fevzi Çakmak, 5466 numaralı ve “zâtâ mahsus” yazıda şöyle diyor:
“Son zamanlarda İstanbul’dan aldığımız raporlarda Vahideddin’in memâlik-i ecnebîyeye (yabancı memlekete) firarından bahsolunuyor. Ezcümle saray mahâfiliyle (çevreleri ile) temasta bulunan bir mutemet (güvenilir kişi) tarafından bu firar hazırlıklarında bulunulduğu ihbar edilmekle arz-ı keyfiyet olunur.”
Mustafa Kemal, iki gün sonra Ankara hükümetinin İstanbul temsilcisi Refet Bele’ye şifreli bir telgraf gönderdi. Telgrafın metni, Fevzi Paşa’nın yazısının yer aldığı sahifenin alt tarafına yazılmıştı ve şöyle deniyordu:
“Dersaadet’te (İstanbul’da) Refet Paşa Hazretleri’ne,
Vahideddin’in memâlik-i ecnebîyeye (yabancı memlekete) firar için hazırlıklarda bulunduğu istihbar edilmiştir (haber alınmıştır). Tahakkuku (gerçekleşmesi) halinde ahali vasıtasıyla linç tatbiki lâzımdır. Bunun temini mercûdur (rica olunur). Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi, Başkumandan Mustafa Kemal.”
Linç belgesi
Sabetaycı mason Fevzi Paşa’nın Mustafa Kemal’e Vahideddin’in bir yabancı memlekete firar edebileceği yolundaki yazısı ve yazının alt tarafında Mustafa Kemal’in (sabetaycı mason Refet Bele’ye) “Onu linç edin” talimatı. Metnin üzerinde kırmızı kalemle yapılmış olan değişiklikler, Mustafa Kemal’in el yazısıdır.
- Kemalist linç kültürünün ilk kurbanı
- Özel olarak tutulmuş kâtil sürüsüne ‘halk’ süsü verip, kendilerine muhalif kişileri linç ettirmek, Kemalizmin ilk yargısız infaz yöntemlerinden biriydi. İttihat ve Terakki karşıtı olan, Damat Ferit Hükümetlerinde bakanlık yapan ve Mustafa Kemal’e muhalif olan Ali Kemal Bey ise bu konuda Kemalist rejimin ilk ve en büyük ‘gözdağı operasyonunun’ kurbanıydı. 4 Kasım 1922 günü yeni rejimin bir grup profesyonel katili, Ali Kemal'i gittiği berber dükkânından kaçırdı. Amaçlarının da onu, İstiklal Mahkemesi'ne çıkarmak üzere Ankara'ya götürmek olduğunu söylediler. Fakat Ali Kemal, İzmit'te bölge kumandanı sabetaycı mason Sakallı Nurettin Paşa'ya teslim edildi. Nurettin Paşa ile görüştükten sonra dışarı çıkarken kumandanlık karargâhı önünde toplanan sözde ‘halk’ tarafından linç edildi. Kafası çekiçlerle ve taşlarla parçalandı. Çıplak vücudu ayaklarına ip bağlanarak sokaklarda dolaştırıldı. Cesedi, İzmit’te bilinmeyen bir yere atıldı ve başına bir mezar taşı veya herhangi bir işaret konulmaması sebebiyle zamanla ortadan kayboldu. Mezarının yeri ancak 1950'lerde tespit edilebildi.