Mehmet Okatan: Nesin’in beyanatı yeni bir delildir

Mehmet Okatan: Sivas sanıklarının bu olayları yapmadığını herkes biliyor ama dosyanın niye açılmadığını Ahmet Nesin’in vermiş olduğu beyanatla anlamış bulunuyoruz. Çünkü bu işin arkasında derin devlet var. Derin devlet dediğimiz mefhum bazı insanların yönlendirmesiyle hareket eden kişiler, kliklerdir. Ahmet Nesin’in dediği Doğu Perinçek’tir. Doğu Perinçek Şeytan Ayetleri kitabını neşreden kişidir.
Mehmet Okatan: Sivas sanıklarının bu olayları yapmadığını herkes biliyor ama dosyanın niye açılmadığını Ahmet Nesin’in vermiş olduğu beyanatla anlamış bulunuyoruz. Çünkü bu işin arkasında derin devlet var. Derin devlet dediğimiz mefhum bazı insanların yönlendirmesiyle hareket eden kişiler, kliklerdir. Ahmet Nesin’in dediği Doğu Perinçek’tir. Doğu Perinçek Şeytan Ayetleri kitabını neşreden kişidir.

Sivas davası, kalabalıkların yargılandığı, uzun yıllar gündemde kalmış, çok sayıda avukatın adının geçtiği bir dava oldu. Mehmet Okatan bu isimlerden sonuncusu. Son zamanlarda yeniden yargılamanın önünü açmak için aktif bir mücadele vermekte kendisi. 28 Şubat yargısı mağdurlarının yeniden yargı önüne çıkarılması için verdiği diğer mücadelelerde kayda değer başarılar elde etmiş olan Okatan, davanın gidişatı hakkında önemli ve ufuk açıcı beyanlarda bulundu. Okatan, dosyanın yeniden açılmasının önündeki en büyük engel olan gerçek failler aşılabilirse yeniden yargılamanın da, gerçek suçluların açığa çıkmasının da mümkün olduğu inancını dile getiriyor.

Yakup Konuk

Sivas sanıklarının avukatlarından biri olarak gelinen noktayı anlatır mısınız?

Sivas sanıkları toplumda hiçbir zaman mahkûm edilmemişlerdir. Şu anda hâlâ o olaylardan bahsederken bir örgüt veya olay demiyoruz, mahkûmiyet de demiyoruz; “Sivas sanıkları” diyoruz. İsimsizler. Sadece “Müslümanlar” olarak bir isimleri var. Ama herhangi bir örgütle bağlantılarının olmadığı toplumun diline dahi yansımış durumda. Ne yazık ki, 90’lı yılların o hengâmeli yargılamaları neticesinde bu insanlar çeşitli cezalar aldılar.

Kısa bir kronolojik özet yapmanız mümkün mü?

Şu anda hâlâ o olaylardan bahsederken bir örgüt veya olay demiyoruz, mahkûmiyet de demiyoruz; “Sivas sanıkları” diyoruz.
Şu anda hâlâ o olaylardan bahsederken bir örgüt veya olay demiyoruz, mahkûmiyet de demiyoruz; “Sivas sanıkları” diyoruz.

Hâdiselerin ilk başlangıcından bahsedecek olursak Selman Rüşti denen bir şahsın yazmış olduğu bir kitap var, ismini herkesin bildiği: ŞEYTAN AYETLERİ. Sadece Türkiye’de değil bütün dünyada infiale yol açmış vaziyetteydi.

Daha sonra İran’da Humeyni tarafından bu şahıs hakkında idam fetvası verilmişti. Pakistan’da ve dünyanın değişik bölgelerinde eylemler yapılmaktaydı. Özellikle Aydınlık gazetesi “Bu kitabı gazetemizde neşredeceğiz” deyince başta İstanbul olmak üzere değişik yerlerde eylemler yapılmıştı.

Selman Rüşdi, Aydınlık Ve Sivas Valisine Dikkat

Eylemlerin haklı nedenleri var. Çünkü bakanlar kurulu kararıyla bu kitap toplatılmıştı.

İslâmî hassasiyetler açısından düşündüğümüzde hem Kur’an ayetleri noktasında, hem de Hazreti Peygamber’in eşleri noktasında gerçeklerle alakası olmayan ve ağza alınmayacak ifadeler var. Tam bu aşamada Aydınlık gazetesi diyor ki, “Ben bunları neşredeceğim” ve neşretmeye başlıyor. Ayrıca Sivas’ta her zaman belli bir ilçesinde düzenlenen ve herhangi bir sorun yaşanmamış olan Pir Sultan Abdal şenliklerinin o yıl Sivas merkezde kutlanması için valilikten izin alınıyor. Ki valiliğin daha sonraki olaylardaki katkısı veya pasif durumu düşünüldüğünde, olmamış olsa bile insanın aklına komplo fikrini getiriyor.

Aziz Nesin De İslam’a Hakaret Ediyor

Aydınlık Gazetesi
Aydınlık Gazetesi

Sonra bunun üzerine şenliklerden bir gün önce bir heykel dikiliyor, Pir Sultan Abdal’ın heykeli dikiliyor. Heykelin Türk toplumunda ve İslam toplumunda hassasiyetle karşılandığı bilinen bir şey. Ve bir gün önce de Aziz Nesin yerel bir televizyona çıkıyor, ipe sapa gelmez bir üslupla Müslümanların, Türk toplumunun hassasiyetlerine dokunan kelimeler kullanıyor. Örnek vermek gerekirse, Allah’la ilgili bir soruya, “O benim Allah’ım değil, sizin Allah’ınız!” diyecek kadar ileri gidiyor.

Devreye Jitem Giriyor

Peki, o gün aslında ne oldu?

Ertesi gün Cuma gününe denk geliyor ve Cuma namazından sonra olaylar başlıyor.

Olaylar başından sonuna kadar aslında gösteri yürüyüşü çerçevesinde devam eden olaylar. İnsanlar tepkilerini dile getiriyor, şenliklerin Sivas merkezde yapılmasına tepki gösteriyorlar. Herhangi bir şekilde engellemede bulunmayan valiliğe karşı tepkide bulunuyor ve onu göreve davet ediyor.

Ancak bunların içerisine bazı provokatörlerin girdiği özellikle Özgür Politika gazetesinde gündeme gelen JİTEM olayı söz konusu. Bu provokatörlerin devreye girmesiyle olaylar daha da büyüyor.

Ölen Otel Çalışanlarını İnsan Saymıyorlar

  • Sivas olaylarında 35 kişi ölüyor fakat bu 35 kişi içindeki 2 kişi şenliğe katılanlardan değil, otel çalışanı olduğundan ötürü insan yerine konmuyor ve 33 can olarak anılıyorlar.

Olaylar başladığı anda garnizondan yardımlar isteniyor. İçerdeki şahıslar yani otelde sıkışan şahıslar SHP’nin başkanı ve vali başta olmak üzere birçok devlet yetkilisine telefon açıyor, kurtarılmalarını istiyorlar. Kendilerine kurtarılacakları söyleniyor ve uzunca bir süre geçiyor. Buna rağmen bir müdahale olmuyor, sonuçta da herkesin bildiği hâdiseler gerçekleşiyor.

O Gün Sivas’ta Olmayanlara Bile Ceza Verdiler

Madımak hâdisesi büyük bir kırılma. Sonrasında tutuklamalar, yargılamalar nasıl gerçekleşti?

Sivas olaylarında 35 kişi ölüyor fakat bu 35 kişi içindeki 2 kişi şenliğe katılanlardan değil, otel çalışanı olduğundan ötürü insan yerine konmuyor ve 33 can olarak anılıyorlar.
Sivas olaylarında 35 kişi ölüyor fakat bu 35 kişi içindeki 2 kişi şenliğe katılanlardan değil, otel çalışanı olduğundan ötürü insan yerine konmuyor ve 33 can olarak anılıyorlar.

Olayın hemen akabinde bunun bir Alevi-Sünni çatışmasına yönelik olduğuna dair basında açıklamalar yapılıyor, ölen şahısların tamamının Alevî olduğu söyleniyor ki, Alevî olmayan şahıslar da var. Sivas’taki Sünni ve Müslüman gruplara karşı operasyon yapılıyor. Burada Aydınlık gazetesinin soruşturmayı yönlendirmesi söz konusu. Yine Sivas’ta kurulan derneklerin yönlendirmesi söz konusu. Kara tahtalar asılıyor ve diyorlar ki “Bu olaylara katılanların isimlerini yazın!” İnsanın doğal karakteri budur, aralarında husumet bulunan kişileri dahi oraya yazmış olabilir ki, daha sonra biz Sivas sanıklarıyla görüştüğümüzde olaylarla hiçbir ilgisi bulunmayan, o gün başka bir yerde olan, başka bir yerde olduğuna dair onlarca şahidi bulunan şahısların dahi o listeye girdiklerinden dolayı ceza aldıklarını gördük.

18 Yaş Altı Sanıklara Bile Avukat Verilmiyor

Sonuçta çok sayıda insan gözaltına alınıyor. İşkenceler yapılıyor. Hiçbir savunmada avukat bulunmuyor. O dönemde özelikle 18 yaşından büyükler için avukat, zorunlu müdafii dediğimiz durum söz konusu değildi; fakat o dönem için bile zorunlu müdafii bulundurmak gereken 18 yaşından küçük sanıklar vardı, bu insanların soruşturmalarına dahi avukat girmiyor ve neticede bir soruşturma hazırlanıyor ve o soruşturma Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin önüne getiriliyor.

  • Normalde aslında Sivas’ta olan bir olay; Sivas’ta mahkeme olmasa Sivas’a en yakın mahkeme Kayseri’de olması gerekiyor fakat bir şekilde Ankara DGM’nin önüne geliyor.

Hapis Cezası İdama Çevirtiliyor

Dönemin yargısını biraz tasvir edebilir misiniz, neler yaşandı?

DGM dediğimiz o dönemde şöyle: Bir başkan var, başkanın yanında bir sivil hâkim var, öbür yanında da bir askeri hâkim var. Böyle olmasına rağmen o dönemki DGM bir karar veriyor, diyor ki:

  • ● Birincisi, burada gösteri-yürüyüş kanununa muhalefet olmuştur, bundan dolayı bir ceza;
  • ● İkincisi, insanlar ölmüştür, bundan dolayı bir ceza;
  • ● Üçüncüsü, tahrik altında bu suç işlenmiştir, dolayısıyla söz konusu cezada bir indirim olmalı.

Sonuç olarak gösteri yürüyüşüne katılanlara 1-3 yıl, öldürmeye katıldığı düşünülen sanıklara 15-20’şer yıl cezalar veriliyor. O dönemki infaz yasaları göz önüne alınacak olursa 20 yıl ceza almış olanların dahi yatacağı miktar 8 yıldı.

Böyle olmasına rağmen daha sonra bu karar dönemin savcısı tarafından Yargıtay’a gönderiliyor. Yargıtay, bu olayı normal bir adam öldürme değil, devlete karşı işlenen bir suç olarak nitelendiriyor ve yerel mahkemenin kararını bozuyor. Karar bozulduktan sonra dava yerel mahkemeye geliyor ve şahıslar hakkında idam kararı veriliyor ve o dönemde televizyonlar da DGM’lere girebiliyordu, kameralar önünde şov yaparcasına 33 kişiye idam verildi.

Sivas’da 33 Ölüm, 33 İdam, Başbağlar’da 33 Katliam

33 kişiye karşılık 33 idam! Tesadüf mü, mesaj mı sizce?

Bu olaylardan hemen 3 gün sonra Başbağlar’da PKK 33 kişiyi öldürdü. Sonuç olarak yargılama sürecine baktığımızda 33 idam verildi. 2 tane insandan sayılmayan maktulü bir kenara koyduğumuzda, 33 tane Başbağlar’da, 33 tane de yargıda rövanş alındı. Bu da Türkiye’de yargının durumunu gösteren bir durum.

Yeniden Yargılanma Talebi Görmezden Geliniyor

Şu anki durum nedir, o zamandan beri hapiste mi bu insanlar?

Bu süreç içinde yeniden yargılanma için müracaatlar yapıldı fakat her defasında görmezden gelindi.
Bu süreç içinde yeniden yargılanma için müracaatlar yapıldı fakat her defasında görmezden gelindi.

7 ay önce kendilerini ziyarete gitmiştim, 26 kişi şu anda 27 yıldan beri cezaevinde yatıyor. Bu insanların büyük bir çoğunluğu 60-65 yaşın üzerinde. Bu süreç içinde yeniden yargılanma için müracaatlar yapıldı fakat her defasında görmezden gelindi. Ortada bir örgüt olmamasına rağmen infazları örgüt suçu kapsamında yapılıyor. Sonuçta şahıslar şunu söylüyor: “Bizim orada olmadığımızı, bizim bu işi yapmadığımızı herkes gayet iyi biliyor ancak kurban verilmesi gerekiyordu, o kurbanlar biz olduk. Biz cezaevinde yatıyoruz, yüzümüzü Allah’a çeviriyoruz, O’ndan başka da kimsenin yardım edebileceğini düşünmüyoruz” diye çok açık ifadeleri var.

Sizce gerçek failler dışarıda mı, neyi savunuyorsunuz?

  • Bu süreç içerisinde İslâmî kesim diyebileceğimiz kesimde yeniden yargılama söylemleri yapıldı, fakat nihayetinde aslında en basit bir dava olmasına rağmen siyasi olarak zor bir dava olması hasebiyle bir gün bu tozlu dosyalar yeniden açılmalı.

Açılsa ne olacak, belki onun korkusu var. Çünkü mağdurlar ve mağdur yakınları ‘Sivas olaylarının failleri bulunamadı’ diyor. Her iki taraftan da bu söyleniyor.

‘Bu İşin Arkasında Derin Devlet Var’

Aziz Nesin gibi sembolik değeri olan bir ismin oğlu olarak Ahmet Nesin’in son beyanlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sivas sanıklarının bu olayları yapmadığını herkes biliyor ama dosyanın niye açılmadığını Ahmet Nesin’in vermiş olduğu beyanatla anlamış bulunuyoruz. Çünkü bu işin arkasında derin devlet var. Derin devlet dediğimiz mefhum bazı insanların yönlendirmesiyle hareket eden kişiler, kliklerdir. Ahmet Nesin’in dediği Doğu Perinçek’tir. Doğu Perinçek Şeytan Ayetleri kitabını neşreden kişidir. O dönemde dahi üzerine hiç gidilmemiştir. Aradan geçen 27 yıl boyunca üzerine hiç gidilmemiştir. Ve ibretlik bir durumdur ki, olayları başlatan ve haksız tahrik unsuru olarak görülen Aziz Nesin’in oğlu bunu gündeme getirmiştir ve Doğu Perinçek’in olduğunu söylemiştir. Bu çok mühim bir cümledir, ciddiye alınması gereken bir iddiadır. Zira herhangi bir kimsenin sözü değildir.

Nesin’in Bu Beyanatı Yeni Bir Delildir

Ahmet Nesin’in beyanı üzerine dosyanın yeniden açılma ihtimali var mıdır?

Sivas sanıklarının bu olayları yapmadığını herkes biliyor ama dosyanın niye açılmadığını Ahmet Nesin’in vermiş olduğu beyanatla anlamış bulunuyoruz.
Sivas sanıklarının bu olayları yapmadığını herkes biliyor ama dosyanın niye açılmadığını Ahmet Nesin’in vermiş olduğu beyanatla anlamış bulunuyoruz.

Dosya kapandıktan sonra ancak yeniden yargılama veya Cumhuriyet başsavcısı tarafından yapılan itiraz üzerine o dosya tekrar açılabilir. Yeniden yargılama için yeni bir delil lazımdır. Bu beyanat bence yeni bir delildir. Bu beyanatın Ahmet Nesin tarafından detaylandırılması gerekmektedir. Eğer bu detaylandırılırsa yıllardan beri içerde olan mazlumların suçlu olmadıkları ortaya çıkacaktır fakat kimlerin suçlu olduğu da ortaya çıkacaktır. Birileri ondan korkmaktadır. Bu nedenle dosya açılamamaktadır. Doğu Perinçek her zaman kilit roldedir, geçmişte de günümüzde de. Artık günümüzde tartışma programlarında insanlar bu adam kim diye sormakta, devleti, hükümeti nasıl yönlendirmekte tartışmaları yapılmaktadır.