Masrafları bizden 5 bin odalı şahsî saray
Beş bine yakın oda, onlarca başlıkta ücret ve aidat. İşlevsiz oldukları için birçok meslek erbabı tarafından kurulmuş dernek de cabası.Üyeliği zorunlu, dolayısıyla aidat ve ücretler de. Türkiye’de hemen herkesin bir şekilde bunlara yolu düşüyor veya düşürülüyor. Âdeta Maliyeye rakip gibiler.
Hesapları çok kabarık, taliplisi çok. Göreve gelen gitmek istemiyor. 50 yıldır birliğin veya odanın koltuğunda oturuyor. Ölene dek gitmeye de niyetli değiller. Gitmelerinin tek yolu milletvekili veya bakanlık koltuğu. Çoğu milletvekilliğine bile razı değil.
28 Şubat örneğinde olduğu gibi çatı kuruluşlar darbecilerle iş tuttu, yancılık etti. Şimdi bile terör örgütü elebaşlarını anma etkinliği yapıyor bir kısmı. Bazılarının işi gücü hükümetle savaş, kiminin tek işi her hayırlı adıma engel olmak. Türklüklerinden emin değiller gibi isimlerinin başında ‘Türk’ veya ‘Türkiye’ ibaresi yer alıyor. Elbette bu onların değil, geçmişte siyasetin verdiği bir ulufe.
- Ülkenin her yerinde örgütlüler, ama üyeleri ile para almanın dışında hemen hiçbir bağları yok. Aksine kimse gelmesin, görmesin, hesap sormasın istiyorlar. İsteseniz de hesap soramazsınız. Devlet bile sormamış, sormuyor.
Anayasa tarafından garanti altına alınmışlar. Kanunla yetkilendirilmişler ve korunuyorlar.
Paraları ve gayrimenkullerinin hacmi pek çok devletten bile büyük. Devlet dış kaynak ararken, onlar milletin parasını faizde nemalandırıyor.
Kanunla aldıkları yetkileri geçmişte de, günümüzde de kendi dünya görüşü dışında kalanlarla mücadele etmek için kötüye kullanıyorlar. Demokrasi ve özgürlük maskesi altında kendileri gibi düşünmeyenlerin hayat ve özgürlük gibi haklarını yok ediyorlar.
Alacakları amme alacağı, lakin paraları ammenin değil. Holdingleşmişler, pek çok alanda yatırım yapıyorlar. Eğitim işine girmişler ama üyelerinin eğitimi değil, görevleri dışındaki alanlarda.
Vakıflar kuruyorlar ve vakıfların sahipleri makamlar değil, makamda oturan kişiler. Konforlu bina ve araçlar, pahalı yurtiçi-yurtdışı gezileri, bussines class ve çok yıldızlı otellerde keyif, harcırahlar, maaşlar, huzur hakları...
Protokolde üst seviyede yerleri var, ayrıca emirlerinde onlarca, yüzlerce, binlerce eleman.
Hiçbir şeyden memnun değiller. Başta hükümetler olmak üzere her şeyi sürekli eleştirirler, ancak kendilerinin eleştirilmesine asla tahammül edemezler.
Seçimleri yeniden kazanmak için üye listelerini rakiplerle paylaşmazlar. Çünkü onlar demokrasiye sıkı sıkıya bağlılar. Muhalifken koltuktakileri eleştirirler, koltuğu ele geçirdiklerinde ise oradan kalkmazlar.
Üyelerin hemen hiçbiri memnun değil, kavga ve rant büyük. Geçmişte iktidarlar bu meseleye gerektiği kadar el atmadılar. Bugün de durum pek farklı değil. Kimilerine göre bunlarla mücadele oy kaybettirir. Aksine dokunduğunuz her üyeden işittiğiniz binlerce ah, dokunanı yeniden iktidar yapacak bir iş.
Dine diyanete bile burunlarını sokarlar. Son Ankara ve İzmir Barosu örneğinde olduğu üzere, sapkınlığa destek için İslam’a, inanç ve kültürümüze hakaret bile ederler.
Bu sayımızda Türkiye’nin oda, borsa, baro ve bunların çatı kuruluşlarını ele aldık. Dokunulmaz bir alana kıyısından temas etmeye çalıştık. İçine girince kimsenin çıkamayacağı bu yapıları incelemek için dergiler değil, ansiklopediler yetmez.
- Biliyoruz, odalar ve çatı kuruluşları yönetenler bize kızacaklar. Ama bize kızacaklar diye mesleğimizin icabını yapmayacak değiliz. Bizim meselemiz bu ülke. Kızana da, memnun olana da selam olsun.
Libya’da işgalci ve sömürgeciler zor durumda. Türkiye’nin desteklediği meşru hükümet, terörist Hafter ve ona destek verenleri köşeye sıkıştırdı.
Diğer yandan Çin virüsü hakkındaki dalaverelere her geçen gün yenisi ekleniyor. Hidroksiklorokinin ihtiva eden Fransız ilacı için Luncet dergisinde 35 sayfalık ürpertici bir makale neşredildi. Ardından Trump, bu ilacı kullanmayı durdurdu.
DSÖ geri adım attı. Fransa bile resmen bu ilacı artık kullanmayacağını duyurdu. Ancak kraldan çok kralcılar, bu ölüm ilacını savunmayı sürdürüyor. Allah ıslah etsin demekten başka çare yok. Vesselam!