Ticaretin orta yeri entrika ve siyaset
1990 yılından 2001 yılına dek sürecek Yalım Erez etkisindeki döneme bakıldığında, Türkiye’nin siyasi ve iktisadi açıdan en çetin yıllarını yaşadığı görülecektir. Siyasetin uzun, ince bir sırat köprüsüne dönüştüğü, fâili meçhul cinayetlerin ülkeyi alacakaranlığa boğduğu, cumhuriyet tarihinin en büyük iki krizinin (1994 ve 2001) toplumda derin travmalara sebep olduğu bu hercü merç ortamında, kim ne derse desin, gırtlağına dek siyasetin ve entrikaların içine saplanmış TOBB yönetiminin de tuzu bulunmaktadır.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Demokrat Parti iktidarında kurulur. 6 Şubat 1952’de kurulan TOBB’un ilk Başkanı, Demokrat Parti Ankara İl Başkanlığı yapmış olan Üzeyir Avunduk olur. Avunduk, 1959 yılına dek devam ettiği TOBB Başkanlığı süresince İş Bankası Genel Müdürü unvanını da korur.
Süleyman Demirel’in iktidara geldiği 1965 yılından 1979’a kadar TOBB bu defa Adalet Partisi’nin arka bahçesidir. TOBB’un seçim listeleri bizzat Demirel tarafından özenle hazırlanmaktadır. Bu durumun tek istisnası 1969 yılında yaşanır.
Demirel Erbakan’ı Zorla Attırır
Demirel hükümetinin ertelemesine rağmen, 24 Mayıs 1969’da Odalar Birliği Genel Kurulu’nda seçim yapılır. Kendi listesini çıkartan Necmettin Erbakan, seçimleri kazanıp Odalar Birliği başkanı olur. Demirel hafakanlar geçirmektedir. Derhal Odalar Birliği’nin uhdesindeki yatırım kotalarını, sanayi ve acil ihtiyaç kotalarının kullanım haklarını iptal eder. İş bununla da kalmaz. 8 Ağustos 1969 günü bizzat Demirel’in talimatıyla, polis zoru kullanılarak Erbakan Odalar Birliği binasından çıkartılır.
“Milliyetçi Türkiye, Kahrolsun Masonlar”
Buyrun, hadiseyi Fehmi Çalmuk’un “Das İst Erbakan - Anadolu’nun Sanayileşme Sevdası” adlı eserinden dinleyelim.
“Erbakan, Odalar Birliği Başkanlığı'na seçildi. Başbakan Süleyman Demirel dönemin Emniyet Genel Müdürü İbrahim Ural’a “Atın bu adamı kardeşim” diye seslenmişti. Atılacak kişi Erbakan’dı. Daha sonra Demirel, “Ne pahasına olursa olsun çıkarın o adamı oradan” demişti. Vali operasyon için emir verdi. Erbakan’ın oturduğu makamın kapısı kırılacaktı. Odalar Birliği önünde başta Milli Türk Talebe Birliği (MTBB) ve MHP’li öğrenciler Erbakan için gece gündüz nöbet tutmaya devam etti. “Milliyetçi Türkiye, kahrolsun masonlar” şeklinde sloganlar atılıyordu. Odalar Birliği’nin üst katlarına birçok komando sızdı. Başkanlık odasının kapısı ana baba günüydü, komandosu var, gazetecisi var, sivili, memur, polisi var. Yani herkes yerine almıştı. Polisler kapıyı açmayı beceremediler. O zaman hırsızlık masasına emir verilip ellerinde iyi bir hırsız olup olmadığı soruldu. Sonunda çilingir Çapur Hüseyin’i getirdiler. Kapı açıldı, Erbakan içeri girenleri karşıladı ve “Müdür bey yaptığınız kanunsuz, bundan mesul olursunuz” dedi.”
Darbeler Format Atar
TOBB’un siyaset ile derin bağlantısı, 27 Mayıs ve 12 Mart sonrası bazı sıkıntıların yaşanmasına yol açar. Örneğin 27 Mayıs sonrası ithal edilecek mal listelerini hazırlama ve kontrol yetkisi elinden alınır. 12 Mart sonrasında ise ithalat kotaları üzerindeki dağıtım yetkisi iptal edilir. Bir tarafa angaje olup hükümetlere muhalif olmanın da bir faturası vardır. 1974 yılındaki CHP-MSP koalisyon hükümeti döneminde Demirel lehine yaptığı muhalefetten dolayı Ticaret Sicili Gazetesi çıkarma yetkisi elinden alınır.
1979’da Mehmet Yazar’ın başa gelmesiyle TOBB önceki yıllara nazaran daha tarafsız bir çizgiye yönelir; yönetim profili tüccardan ziyade sanayici kesimden oluşur. 80 ve sonrası askerin gölgesinin ağır bir şekilde hissedildiği, siyaseten sıkıntılı yıllardır. Yönetim kurulu listelerine eskisi gibi pek müdahale söz konusu değildir. Bu, yeni başkanın elini güçlendirir. Fakat askeri yönetimin TOBB’a karşı takındığı tavır; işçi sendikaları kapatılırken işverene ait kuruluşların açık tutulması tepkilere yol açar.
Ali Coşkun’un İftar Yemeği Krizi
- 1983 yılında siyasi faaliyetlere yeşil ışık yakılmasıyla seçimler yapılır ve ANAP iktidarı başlar. Askeri yönetimle oluşan siyaset yokluğunda siyasi parti gibi hareket etmeye alışan TOBB, Özal hükümetiyle bir türlü anlaşamaz. Yumurtalar tokuşur ve güçlü olan kazanır. Mehmet Yazar 1985 yılında TOBB başkanlığından istifa eder. Yerine Özal’a yakınlığıyla bilinen Ali Coşkun TOBB başkanı seçilir.
Ali Coşkun’un 1987 yılında yapılan TOBB 42. Genel Kurulu öncesi “iftar yemeği” vermesi, peşinden Türkiye Diyanet Vakfı’nın “İslam Ansiklopedisi” reklâm filminde oynaması “Demirel zihniyeti” ile yoğrulmuş TOBB yönetimindeki bazı isimleri son derece rahatsız eder. Yönetim kurulu üyesi Dündar Soyer istifa ederken 10 üye de Ali Coşkun’a “Başkanlık makamını dinî propagandaya alet ettiği ve TOBB’u yıprattığı” gerekçesiyle ültimatom verir.
Yalım Erez Ve Alacakaranlık Yılları
Ve 1990 yılında Yalım Erez ile birlikte “Demirel zihniyeti” bizzat yönetime el koyar. Yalım Erez, TOBB yönetiminde bir dönüm noktasıdır. Ticaretin siyasete format atma, siyasetin orta yerine bayrağını dikme teşebbüsü, Yalım Erez’in marifetiyle gerçekleşecektir.
Yalım Erez”in iki parçalı TOBB başkanlığı yapmasında siyasete duyduğu hevesin etkisi büyüktür. Başkan seçildikten bir yıl sonra, 1991 seçimlerinde akıl hocası Demirel’in partisi DYP’den aday olmak için TOBB başkanlığı’ndan istifa eden Erez, seçimi kazanamayınca tekrar TOBB çatısına sığınır. 24 Aralık 1995 seçimlerinde tekrar siyasette şansını deneyen Erez, bu kez seçilir ve TOBB başkanlığına kendi adamı Fuat Miras’ı getirir. 2001 yılında istifa ederek koltuğu Rıfat Hisarcıklıoğlu’na devreden Fuat Miras’ın başkanlık dönemini bu manada “Gölge Başkan Yalım Erez Dönemi” olarak ifade etmek mümkündür.
- 1990 yılından 2001 yılına dek sürecek Yalım Erez etkisindeki döneme bakıldığında, Türkiye’nin siyasi ve iktisadi açıdan en çetin yıllarını yaşadığı görülecektir. Siyasetin uzun, ince bir sırat köprüsüne dönüştüğü, fâili meçhul cinayetlerin ülkeyi alacakaranlığa boğduğu, cumhuriyet tarihinin en büyük iki krizinin (1994 ve 2001) toplumda derin travmalara sebep olduğu bu hercü merç ortamında, kim ne derse desin, gırtlağına dek siyasetin ve entrikaların içine saplanmış TOBB yönetiminin de tuzu bulunmaktadır.
Erbakan Yine Demirel Engeline Takılır
24 Aralık 1995 genel seçimlerinde Türk siyasi tarihinde bir ilk gerçekleşmiş ve Necmettin Erbakan önderliğindeki Refah Partisi yüzde 21,38 oy ve mukabilinde kazandığı 158 sandalye ile seçimlerden birinci olarak çıkmıştır. Teamüller gereği Cumhurbaşkanlığı makamı gerekeni yapmalı ve hükümeti kurma görevini Necmettin Erbakan’a vermelidir. Ancak böyle olmaz. Çünkü Çankaya’da oturan zat, 1969 yılında Erbakan’ı polis marifetiyle Odalar Birliği binasından zorla çıkartan Demirel’dir. Demirel, her zamanki hinliğini yine yapar, sırf “Erbakan iktidara gelmesin” diye bütün teamülleri hiçe sayarak hükümet kurma işini seçimin mağlubu Mesut Yılmaz’a havale eder. Erbakan başa gelmesin diye çabalayanların ön safında Demirel’in has adamı,seçimlerde meclise adımını atmış bulunan Yalım Erez’in bulunduğu dikkatlerden kaçmaz.
- Fakat Mesut Yılmaz’ın azınlık hükümeti ölü doğar. Zira 6 Mart 1996’da Demirel hükümeti onaylar fakat TBMM aynı görüşte değildir, 12 Mart’ta yapılan oylamada ancak 257 kabul oyu verir. Erbakan’ın itirazıyla başlayan süreç üç ay devam eder sonuçta Mesut Yılmaz istifasını sunmak zorunda kalır. Zira Demirel’in teamüllere aykırı desteği yetmemiş, gereken 273 oy alınamamıştır.
Darbeciler Refahyol’u Rahat Bırakmaz
Köşeye sıkışan Demirel, çarnâçar hükümeti kurma işini Erbakan’a vermek durumundadır. Demirel’in adamı, TOBB’un gölge başkanı Yalım Erez’in de Sanayi ve Ticaret Bakanı olarak kabinede yer aldığı Erbakan önderliğindeki 54. hükümetin ömrü de pek fazla olmayacaktır. Zira bizzat Yalım Erez gibi kabinenin içinde yer alan isimler 28 Şubat sürecinin mimarlığını yapacak; TOBB, daha sonra beşli çete olarak anılacak DİSK, Türk-İş, TİSK, TESK ile birlikte darbecilerin goygoyculuğuna soyunacaktır.
Yalım Erez’in gölgesinde faaliyetini sürdüren TOBB’un, 4 Nisan 1997 günü Deniz Ticaret Odaları Konsey Toplantısı esnasında dönemin başkanı Fuat Miras’ın ağzıyla Erbakan hükümetine “Sabrımız taştı” ifadesini kullanması, hemen peşinden 26 Nisan’da Yalım Erez’in istifasını açıklayarak alenen karşı safa geçmek suretiyle hükümeti zor durumda bırakması Türkiye’nin iktisadî ve siyasi tarihinde iki büyük kara leke olarak yerini çoktan almıştır.
İşin trajik yanı bir tarafa, ANAP lideri Mesut Yılmaz’ın 7 Mayıs’ta TOBB’a gerçekleştirdiği ziyaret esnasında atılan “Dürüst başkan” sloganları ise Türk siyasi tarihinin en komik fıkralarından birisi olmuştur.
Yalım Erez Çiller’i Siyasetten Siler
26 Nisan’da kabineden istifa eden Yalım Erez kolları derhal sıvar ve Refahyol hükümetini indirip yerine ANAYOL-SOL hükümetinin kurulması için Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz ve Deniz Baykal ile görüşmeler yapar. Erbakan iktidarına son vermek için vites büyüten Yalım Erez’in cebinde 28 DYP’li vekilin istifası bulunmaktadır. Yani kale içerden yıkılacaktır. Derken DYP’den istifalar başlar ve Yalım Erez Çiller’i “Bir daha Başbakan olamayacaksın” diyerek tehdit eder. Nitekim derin güçlerin adamı Erez’in dediği gerçekleşir. Sadece Refahyol hükümeti yıkılmakla kalmaz; Tansu Çiller bir daha başbakan olmak ne kelime, Türk siyasi tarihinden çabucak silinir, adı anılmaz hâle gelir.
8 Haziran 2001 günü, TOBB Basın sözcüsü Atıl Akkan ile Erez’in adamı Fuat Miras arasında, KOBİ’lere kullandırılacak kredi konusunda tartışma çıkar. Bunun üzerine Miras TOBB Başkanlığı’ndan istifa eder. Daha sonra pişman olur, istifasını geri çekmek ister ama iş işten geçmiştir. TOBB Yönetim Kurulu istifayı kabul etmiş, 16 Haziran’da toplanan yönetim kurulunda Rıfat Hisarcıklıoğlu’nu başkan seçmiştir. Fuat Miras’ın mahkemeye yaptığı itiraz da netice vermez. Böylece 2018 yılındaki son seçimle beşinci kez başkanlığa seçilen Hisarcıklıoğlu dönemi başlamış olur.
“İlle De IMF” Yaygarası
Gerek TOBB olsun, gerekse TÜSİAD olsun, Türkiye’de iş dünyasının sözcülüğünü yapan kuruluşların ne kadar yerli ve milli olduğu sorusu her zaman kafaları kurcalamış, halen de kurcalamaya devam etmektedir. Normal zamanlarda, işler tıkırındayken uyumlu bir görüntü vermeye çalışan iş dünyasının temsilcileri, her nedense kriz dönemlerinde zoraki altına sığınmaya çalıştıkları “yerli ve millilik gömleği”ni çok rahat üzerlerinden çıkarıverirler. Bu noktada teyakkuzu her zaman tavsiye ediyor, bilhassa 2008 yılında takınılan tavrı unutmuyoruz. Bu nedenle ara sıra hatırlatmayı da yerinde buluyoruz. Gelelim o günlere...
Buyrun, TOBB başkanı Hisarcıklıoğlu’nun “İlle de IMF” sözleri...
Tarih, 17 Ekim 2008. Dünyanın küresel bir karşılıklı bağımlılık dönemi yaşadığını belirten TOBB başkanı, “Bu nedenle hepimiz, tüm ülkeler küresel ekonomik krizin negatif etkilerini birlikte hissediyoruz. Ancan bundan daha kötü olan krizin nerede biteceğini hiç kimsenin biliyor olmaması” der ve mevcut konjonktürde Türkiye’nin IMF ile yeni bir anlaşma yapma gereğinin ortaya çıktığını söyler.
Bu da TÜSİAD cihetinin “İlle de IMF” yaklaşımı...
Tarih, 10 Mayıs 2008. TÜSİAD başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’e bir mektup yazar. Mektubunda “Dünyanın bu ekonomik konjonktüründe IMF’le bir anlaşma yapmaktan sakınmanın sebebini ve amacını kavrayamıyorum” diyen Yalçındağ birkaç gün sonra bir TÜSİAD heyetinin başında ABD’ye gider. Washington’da ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Fried başta olmak üzere bazı üst düzey yetkililerle görüşmeler yapılır. Bu kez sazı TÜSİAD Washington Temsilcisi Abdullah Akyüz ele alır ve aynı teraneyi tekrarlar. “Son dönemde yaşanan küresel ekonomik ve finansal gelişmeler ışığında, Türk ekonomisinin istikrarını ve kazanımlarını korumak açısından IMF ile ihtiyati stand-by yapılması yararlı olacaktır.”