‘Fransa İslam’ı’ ve Müseccel İmamlar Projesi
Müslümanlar, hatta İslam adına doğru, iyi, güzel ve meşru olanı belirleme yetkisinin Fransa devletine devredilmesi hiç şüphesiz ülkedeki Müslüman kimliğinin dejenerasyonuna neden olacaktır. Fransa Cumhuriyeti iktidarını Müslüman azınlıklarla hiç paylaşmadı, fakat sosyal varlıklarına da yeterince nüfuz edemedi. Şimdi devlet bunu istiyor, hem de radikal biçimde. Mesela İslam’ın toplumsal cinsiyet eşitliğini, daha doğrusu feminist ve LGBT+ hareketlerine meşru zemin kazandıran ideolojiyi esas alması bekleniyor
Siyasette ilk defa Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy tarafından telaffuz edilen ve halefleri tarafından sıklığı artarak tekrarlanan “Fransa İslam’ı” konusunda Macron hükümetinin aylardır sürdürdüğü çalışmalar nihayet bir metne bağlandı. “Fransa İslam’ı İlkeler Taahhütnamesi” tüm bu hummalı ve hareketli sürecin sonunda nedense hükümetin bizzat kendisi tarafından değil, Fransa İslam Konseyi (CFCM) üzerinden beyan edildi.
16 Ocak 2021’de Paris’te gerçekleşen bir toplantıda CFCM’nin üç yüksek temsilcisi, metinden yeni haberdar oluyormuş gibi yapan İçişleri Bakanı Gerald Darmanin’e bir sunum gerçekleştirdi. Darmanin “Siyasî İslam’a karşı çok önemli bir ilerleme” açıklaması yaptı. 18 Ocak’ta bu kez aynı temsilciler Emmanuel Macron’a bir sunum gerçekleştirdi. İşin doğrusu şöyleydi ki; fikri yıllar öncesine, planlaması ise aylar öncesine uzanan bir proje artık ete kemiğe bürünüyordu.
Peki, nedir “Fransa İslam’ı İlkeler Taahhütnamesi”nin muhtevası? Böyle bir taahhüt doğrultusunda yakın vadede neler planlanıyor? Basın bildirisinde açıklanan hedefler şu şekilde:
- • İslam inancının Fransa Cumhuriyeti’nin prensipleriyle uyumlu hâle getirilmesini temin etme,
- • İslam’ın siyasi amaçlar doğrultusunda araç hâline getirilmesini reddetme,
- • Fransa Müslümanlarının ibadeti ve ibadethanelerine yabancı devletlerin karışmasını engelleme
- • Fransa İslam’ının kadın-erkek eşitliğini esas alması ve vurgulaması,
- • Bir de “örfe/geleneğe dayandırılan bazı sözde Müslüman pratiklerinin kaldırılması”nı içeriyor.
Bunların hangi pratikler olduğuna elbette devlet karar verecek.
Fransa imamlar konseyi ve eğitim vurgusu
Söz konusu ilkeler taahhütnamesine dair bildirinin sonunda yer verilen proje, “yeni ilkeler”in ilk mühim çıktısı oluveriyor. Fransa Cumhuriyeti devletini en çok ilgilendiren netice olarak da anlaşılacak proje şöyle ifade edilmiş: “Fransa Cumhurbaşkanı’nın himayelerinde bir Fransa İmamlar Konseyi’nin kurulması planlanmaktadır”.
Fransa İslam Konseyi’nin sosyal medyadan yaptığı açıklamaların devamında “küçük kız çocuklarının başörtüsü takmasına karşı olduklarını ama her şeyin kısıtlayıcı kanunlarla çözülemeyeceği” dile getiriliyor. Fakat bu kadarıyla yetinilmemiş ve çocukların, pardon “Cumhuriyet’in Çocukları”nın 3 yaşından itibaren okula gitmesi gerektiği belirtilmiş. İlk ve orta dereceli okullarda baş örtmek yasak olduğu için dolaylı yolla “zaten örtemezsiniz” denilmiş oluyor bir bakıma. “Çocuk yaşta örtünmeye zorlanan çocuklar” algısından hareketle bütün çocuk, genç hatta yetişkinlerin hayatını etkileyen bir uygulama söz konusu. Kız ve erkek çocuklarının iyi eğitim almaları elbette gerekir, fakat CFCM’nin “Fransa İslam’ı” projesinin ikinci adımının çocuklar ve eğitim cihetinden gelmesi asimilasyonu da aşan bir devşirme planı hissi bırakıyor insanın üzerinde. Zaten Fransa İmamlar Konseyi de bu temelde düşünülüyor. Camilerin, Müslümanların hayatının merkezinde olması çocukların ve gençlerin eğitim hayatına etki ediyor. Farklı cemaatlerin farklı Müslüman kimlik ve kültürleri, Fransa devletini rahatsız ettiği için kendi denetimi altında tek-tipleştirmeye yöneltiyor.
‘Fransa İslam’ı ilkeler taahhütnamesi’ neler söylüyor?
“Fransa İslam’ı İlkeler Taahhütnamesi” asıl metninin içinde pek çok detayı bulmak mümkün. Mesela ilk sayfada “hiçbir vatandaşın, Cumhuriyet’e olan yükümlülüklerini hiçbir inanç ortadan kaldıramaz” ve “kamusal hayatın düzenlenmesinde Cumhuriyet’in değerleri, hukuk ve anayasa merkezdedir. Hiçbir dini inanç veya başka bir gerekçe bunların önüne geçemez” gibi ifadeler yer alıyor. Her ne kadar Cumhuriyet ve İslam’ın normlarının bir aradalığını temin etme amacının altı çizilse de temel zeminin Cumhuriyet olduğunu söylemek mümkün.
• 1. maddede “ister vatandaş ister misafir olsunlar, bu taahhüdü imzalayan herkes nefret ve şiddet suçlarıyla mücadelede sorumluluk sahibidir. Farklılığa saygı gösterdikçe ve toplumsal barışa katkı sağladığı müddetçe barış ve izzet içinde yaşayacaktır”.
• 3. madde: “Her türlü özgürlüğü ki, buna din özgürlüğü de dâhildir, laiklik garanti eder”. Ayrıca “Dinde zorlama yoktur” ayetine atıfla dinden dönenlerin “kâfir” veya “mürted” olarak yaftalanmaması gerektiği belirtiliyor.
• 4. maddede cinsel eşitlik teşvik edilmiş.
- • ‘Kardeşlik’ başlığı taşıyan 5. maddede geçen “Öteki olana yönelik ırkçılık, ayrımcılık ve nefret suçları cezası olan ve kınanmış suçlardır. Bunlara antisemitizm, kadın düşmanlığı ve homofobi de dâhildir”.
Bir dine mensup insanların bütününü, başka bir din ya da kategoriye yönelik ırkçılıkla itham etmek aslında oldukça alçaltıcı, maalesef bunu Fransa Cumhuriyeti devleti bizzat değil, Fransa İslam Konseyi adlı resmi kuruluş üzerinden, yani Müslümanların diliyle yapıyor.
Resim tamamlanıyor: Siyasî İslam, ümmet, ayrılıkçılık
• 6. madde, İslam’ın politik amaçlar adına kullanılmasını reddediyor ve “Siyasî İslam” tabiri kullanılıyor. Politik ajandası, terminolojisi, ideolojisi, networkleri, kaynakları ve hedefleri olan siyasî İslam’ın ülkenin birliğine ve bütünlüğüne zarar vereceği endişesine yer veriliyor. Hangi siyasi kavramlar İslam’ı siyasallaştırıyor? Mesela ümmet. “Ümmet” diyerek ülkeyi bölmeyin deniyor. Aslında Macron’un daha önce dile getirdiği “ayrılıkçılık” sözü çok havada kalıyordu, ancak bu metinle birlikte hedefinin “ümmet” olduğu bugün apaçık ortada. Burada ümmetle kastedilen şey esasen, Fransa’da Müslümanların dînî hayatlarının devamını sağlayan dış otoritelerdir. Bir başka ifadeyle yabancı devletler. “Bu taahhüdü benimseyen herkes, Müslümanların dînî hayatlarına, camilerine ve imamlarına hiçbir yabancı devletin karışamayacağını da peşinen kabul eder”.
Başta Türkiye olmak üzere camilerde yabancı ülkelerin rejimlerinin-siyasetlerinin savunulmasına yönelik milliyetçi vaazlar verilmesi de eleştiriliyor. Taahhütname ayrıca Müslümanlar adına laikliği kabul ediyor, hatta mukaddesat seviyesinde konumlandırıyor.
• 8. maddede kamu hayatında her Müslümanın dinî olarak nötr olması gerektiğinin altı çiziliyor. Fransa’da Müslüman nefretinin küçük bir azınlığa ait olduğu, devletin bunun dışında kaldığı ve dolayısıyla radikalleşmeye yol açacak yayınlardan uzak durulması gerektiği de taahhütnamede yer almış. Olur da CMCF bağlantılı bazı cemaatler bu taahhüde uymazlarsa toplumdan ve büyük Müslüman cemaatinden dışlanacakları uyarısı da söz konusu metne eklenmiş.
‘Tescil edilmiş İslam’
Devletin zamanla tek resmi İslami otoriteye dönüştürdüğü Fransa İslam Konseyi’nin Müslüman unsurları, bir kendi kendini sömürgeleştirme (self-colonization) örneği olarak mesela neredeyse “ümmet” demeyi kendilerine yasaklamış oluyorlar. Belki bazı küçük imtiyazlar elde etmiş olabilirler, fakat uzun vadede geri dönülemez tavizler verilmiş oldu. ‘Cumhuriyetçi İslam’ ilkelerinin belirlenmesi ve Fransa İslam’ı İlkeler Taahhütnamesi, Macron Hükümeti tarafından Samuel Paty cinayetinin işlendiği Ekim ortasında kararlaştırılmış ve Kasım ayında CFCM’den konu hakkında bir çalışma yapılması istenmişti. Fakat Fransa kamuoyunun da kabul ettiği gibi bu ‘ilkeler’ ve İslam’ın kamulaştırılma-tescillenme girişimleri Fransa Müslümanları arasında tepki doğuruyor.
Ayrıca başından beri Müslümanları temsil iddiasının zayıflığı ortadayken CFCM’nin bu adımı onu daha da tartışmalı hale getirdi. CFCM’nin temsil gücü ve meşruiyeti daha da sorgulanır hâle geldi. Büyük Paris Camii’nin en üst düzey sorumlusu Şemseddin Hafız söz konusu beyannameyi “CFCM içinde İslamcı bir kliğin işi olmalı” açıklamasını yaparak tartışmayı alevlendirdi. ‘Siyasî İslamcılıkla mücadele Müslümanların Fransa’da politik konumlarına yönelik bir tehdit olarak ortaya çıkmıştı. Bahsi geçen ayrışmalar Müslümanların daha fazla siyasallaşmasına ve giderek politik bir güç haline gelmelerine neden olabilir.
Fransa’nın İslam siyasetinde son perde
Müslümanlar, hatta İslam adına doğru, iyi, güzel ve meşru olanı belirleme yetkisinin Fransa devletine devredilmesi hiç şüphesiz ülkedeki Müslüman kimliğinin dejenerasyonuna neden olacaktır. Fransa Cumhuriyeti iktidarını Müslüman azınlıklarla hiç paylaşmadı, fakat sosyal varlıklarına da yeterince nüfuz edemedi. Şimdi devlet bunu istiyor, hem de radikal biçimde. Mesela İslam’ın toplumsal cinsiyet eşitliğini, daha doğrusu feminist ve LGBT+ hareketlerine meşru zemin kazandıran ideolojiyi esas alması bekleniyor. Yeni nesil bir İslam modernizasyonu projesi olsa da boşluklar çok belli oluyor.
Bütün tavizlere rağmen, İslam’ın “siyasi hedefler için kullanılmasının reddi” ile Fransa’da yaşayan Müslümanların kendi geleceği hakkında söz sahibi olmasına karşı çıkılıyor. Kendini yönetme ve kendi geleceğini tayin hakkı, en azından Müslüman kaldıkları takdirde, bu şekilde ellerinden alınıyor. Fransa İmamlar Konseyi projesinin amacı ibadet ve eğitimde devletin karar verici haline gelmesidir. Bunun en önemli nedeni ise, Fransa’nın kendi topraklarında siyasi bir aktöre dönüşmüş güçlü ve etkili Müslüman diasporalar görmek istememesidir. İçeride dengeleri değiştirecek böylesi bir oluşum Müslüman ülkeler karşısında Fransa’nın elini de zayıflatacaktır.
Macron’un önündeki hukukî engel
Öte yandan Fransa’nın Müslümanlara yönelik müdahalelerinde ciddi çelişkiler var. Paris hükümeti “tescil edilmiş İslam ve tescilli imamlar” hayali kuruyor ve “ayrılıkçı-radikal bir siyasî İslam” hayaletiyle mücadeleye girişiyor.
Oysa gerçekte Fransa’nın İslam’a müdahale etmesinin önünde ciddi engeller söz konusu. Fransa, bugün pek çok Müslüman ülkenin devleti tarafından desteklenen İslami cemaatler ve kurumlar yerine imamları kendisi seçmeyi planlıyor. Bununla birlikte Fransa’daki binlerce caminin görevli maaşları da dâhil olmak üzere gider bütçesi Fransa Müslümanlarının bağışları ve Türkiye, Fas, Cezayir, Tunus, Suudi Arabistan, Katar devletlerinin desteği sayesinde karşılanıyor.
- 2 Aralık 1905 tarihli Laiklik yasasının 2. maddesi gereği kiliselerin bile giderlerini karşılayamayan, bütçesine katkı yapamayan Fransa devleti Fransa’daki camileri hangi imkânlarla yönlendirmeyi umut ediyor?
Söylem düzeyinde ve evet, siyasi baskı araçlarıyla ‘Fransa İslam’ı’ bir noktaya ulaştırılıyor. Fakat iş, politik ekonominin idaresine geldiğinde Macron yönetimi önce tıkanıyor, sonra çuvallıyor. Ayrıca bu türden müdahaleler birçoğu kendi anavatanının siyaseti ile daha çok ilgili olan göçmen kökenli Müslüman vatandaşların Fransa siyasetine kaydırılmasına neden olacaktır. Macron, seleflerinin de önüne geçerek “İslam’ı özgürleştirmek” gibi güya havalı ve son derece iddialı bir söylemle gülünç duruma düştüğünün farkında değil. Şartların farkında olmadığı gibi. Oynadığı taşlar Macron’un kâbusu olabilir.