Ermenilerin kalbini hedef alan Rus ruleti
Ermenileştirme siyaseti neticesinde Türk Revan Hanlığı Ermenistan hâline getirilecek, “Anadolu Türklüğü ile Kafkasya Türklüğü arasına etnik bir duvar örülecektir.” Bu bir “Kafkas Seddi”dir ve günümüzdeki Ermeni-Azeri çatışması denen şeyin de su basmanıdır.
Ermenistan savaş istiyor. Gölgesine sığındığı gövdeyi saklama çabasına bile girmeksizin. Hazar-Kafkasya hattında şimdiye dek yaşanan arbedelerin hepsinin arkasında aynı güç vardı; bugün de perde gerisinde oyunu idare eden o. Bunu niye ve nasıl yaptığının tarihini eşelemek coğrafyamızın bugünü ve yarınını anlamak istiyorsak elzem.
Ermenilerin çarlık için bir dış politika enstrümanına dönüşmesi 1. Petro devrine denk gelir. Bilim ve teknikte ileri hamleler yapan ülke, Ortodoksluğu Balkan kavimlerini mobilize etmek için operasyonel bir tarzda kullanırken doğuda Ermenilerin de işlevselliğini keşfeder. Çar, Ortodoksların lideri olma hülyasına giden yolun sıcak denizlerde gemisini yüzdürmekten geçtiğine kani olduktan itibaren Ermeniler stratejik bir silah olarak kavranmıştır. Sıcak denizlere ya boğazlardan ya Hint Okyanusu’ndan veya Erzurum-İskenderun rotasından varacaktır. Son rotada oklar Ermenileri işaret etmektedir.
Ermenilerin Hamisi
‘Deli Petro’ lakaplı 1. Petro’nun 1724’te Ermenilere devlet güvencesi veren bir imtiyaz bildirisi yayımlamasının sebebi buydu. Kendi eliyle yazdığı vasiyetnamede Ermenileri bilhassa anmaktadır: “Türkiye’nin doğu vilayetlerini Ermenilerden meskûn arazilere dönüştürünüz.” Ermeniler, Trans-Kafkasya gibi Slav olmayan bölgelerde, Müslüman nüfusu sürmek, Hristiyan nüfusu yerleştirmek için koçbaşı fonksiyonu görecektir.
1769-74 savaşında 2. Katerina Ermenilere bol keseden Ararat Krallığı vaadinde bulunur. 1801’de Gürcistan’ı ilhak eden 1. Aleksander, Osmanlı’nın doğrudan komşusu olduğunda oyun kurgusunda Ermenileri öne çıkarır. 1806-12 savaşları sonrasında imzalanan Bükreş Antlaşması’na Ruslar şu maddeyi yazdırmayı başarırlar: “Harp esnasında Devlet-i Aliyye’ye karşı düşmanca harekette bulunan tebaanın affedilmesi…” Balkanlardaki Ortodokslar kadar Ermeniler de himayeye mazhar olmaktadır. Ruslar, Ermenilerin de resmen hamisidir artık.
1826’da İran’la savaşında Rusları kurtaran Ermeni milisleridir. Ordunun kumandanı Ermeni asıllı Madatoff’tur, Ermeniler Rusya’nın kendi bağımsızlıkları için geldiğine emindirler. Dinî merkezleri olan Eçmiyazin’e çarın birlikleri girdiğinde, Katagikos denen patrikleri Nerses başta olmak üzere, halk sevinç gösterileri yapmaktadır. 1828 Türkmençay Antlaşması’yla nüfusu büyük oranda Türk olan Nahçıvan ve Revan Ruslara kalır. Çar 1.Nikola vakit kaybetmeden burasını Ermeni ili ilan eder ve sistematik biçimde nüfus yapısını değiştirir.
Kafkas Seddi
Bunu Şavrov şöyle anlatır: “Güney Kafkasya’da istilacılık faaliyetimize buralara Rusları değil, başka dinden olanları göç ettirerek başladık. 1826-1828 yılları arasında devam eden savaş bittikten sonra, 1830 yılına kadar İran’dan Güney Kafkasya’ya 40 binden fazla, Türkiye’den ise yaklaşık 84 bin Ermeni göç ettirerek onları Elizavetpol ve Erivan vilayetlerinde Ermeni nüfusunun çok az olduğu en güzide devlet topraklarında meskûnlaştırdık.”
Ermenileştirme siyaseti neticesinde Türk Revan Hanlığı Ermenistan hâline getirilecek, “Anadolu Türklüğü ile Kafkasya Türklüğü arasına etnik bir duvar örülecektir.” Bu bir “Kafkas Seddi”dir ve günümüzdeki Ermeni-Azeri çatışması denen şeyin de su basmanıdır.
Navarin’de donanması yakılmış Osmanlı’nın zayıflığından istifade, Ruslar 1828’de Ahıska, Kars, Erzurum ve Bayezıd’ı işgal eder. İran’da olduğu gibi burada da öncü ve kılavuz, Ermeni gönüllülerdir. Osmanlı ordusunun konum ve hareketlerini Ruslara bildiren, işgalcinin gözü kulağı olan Ermeni ahalidir. Bayezıd’daki bin Müslüman’ın katli, Ruslardan aldıkları cesaretle neler yapabileceklerinin ilk habercisidir.
Ruslar Çabuk Olun
Ermeniler bayram havasındadır. Dilediğini Polonya Kralı ilan eden çar, Ermeni Kralı unvanını onlara çok mu görecektir? Beklentiler boşunadır. Komuta kademesindeki Ermenilerin yerine özbeöz Ruslar atanır. Dinî merkez Eçmiyazin’deki Rus hâkimiyeti pekiştirilir. 1836’daki kanunla dinî lider seçiminde Çar’ın tasdiki şartı getirilir. Bağımsızlık düşü gören Ermeniler yepyeni bağımlılıklarla karşılaşır.
- Moğol istilasına dek dinî merkezleri Eçmiyazin iken göçle birlikte Anadolu’ya taşınmış, Van-Akdamar ile Adana-Sis yeni merkezler olarak belirmişti. Osmanlı Ermeni halkının temsilcisi olarak İstanbul’daki patrikliği tanısa da Eçmiyazin Katogikosluğu’nun tarihî ağırlığı daha baskındı. Rus ilerleyişi Eçmiyazin’i yedeğine aldığında Ermeni cemaatler bu katogikosluğa bağlanmak için müracaatlarda bulunmaya başlar.
İstanbul’da patrikhanedeki ayinlerde dahi Eçmiyazin adı geçmektedir. Eçmiyazin Rus tesirine girdikçe tüm Ermeni kütle de Eçmiyazin’in tesirine girer. İstanbul’daki patrik Zaven de “Ruslar buraya ne kadar çabuk gelirse bizim için o kadar iyi olur” demektedir.
Kilisenin Halkı
Osmanlı ıslahatlarla Ermenilerin haklarına yenilerini ilave ederken, Ruslar mevcut haklarını bile kısıtlama cihetine gider. Fakat Ermenilerin Rus muhipliğinde bir azalma olmaz. Anadolu’dan heyetler Rusların himayesine girmek üzere aracılık etmesi için Eçmiyazin’in eşiklerini aşındırır. Aslında tüm bu tertiplerin arkasında zaten ruhbanlar vardır.
Halkların kilisesi olur, Ermenilerde ise kilisenin bir halkı vardır. Devlet bahsinde de öyledir. Kilise kendi devletini istemektedir.
Baştan beri sürecin en faal öznesi kilisedir. Ermeni tarihi, millî kimliği ve milliyetçiliği o kadar iç içedir ki, kilise bu nüfuzunu daha da artırmak için devletleşme arzusunu saklamaz. Ermeni kilisesinin kendisinden daha üst bir değeri ve gayesi yoktur.
Van ve Bitlis’te 5 yıl görev yapan General Mayewski şöyle der: “Ermeni din adamlarına gelince, bunların din hususundaki çalışmaları hemen hiç yok gibidir… Buralarda ruhanî ayin yerine, Hristiyanlarla Müslümanlar arasında dini düşmanlık tohumları ekilmiştir.” Bu kadar muhteris bir kurum, kendi bekası uğruna, halkını ateşe atmaktan çekinmeyecektir.
Gözlerim Çin'e Çevrili
Rusya 1871’den itibaren, çoğu Ermeni istihbarat subaylarını konsolos olarak Anadolu’da istihdam eder. Bunlar arazi ve nüfus üstüne incelemeler yapar, Ermeni ve Kürt isyanlarının altyapısını hazırlar. Ermeni polis şefleri ise baskı ve işkenceyle Müslümanları tahrik etmekle görevlidir. 93 Harbi denen 1877-78 savaşından sonra imzalanan Ayastefanos Antlaşması ile Ermeni adı ilk kez böylesi bir metinde geçer; Ermeniler umduklarını alamasalar da umutlanırlar.
- Gelgelelim Berlin Antlaşması’ndan sonra ziyarete gelen bir heyete Çar şöyle der: “Sizin işleriniz beni alakadar etmez. İngiltere, menfaatlerinizi müdafaa etmeyi üzerine almıştır. İngiliz hükümetine müracaat ediniz.” 1881’de Çar 2. Aleksander’ın bir ihtilalci tarafından öldürülmesi sonrasında Rusların bağımsızlık hareketlerine yaklaşımı iyice olumsuzlaşır. Yeniden Ruslaştırma siyasetine döner.
Bir diğer sebep, Osmanlı’ya karşı verdiği mücadelenin semeresini İngiltere’nin devşirdiğini görmesidir. Bulgaristan’ın özerkliği için neler yapmıştır ama ilk fırsatta İngiltere’nin kucağına atılmıştır. Aynı şeyi Ermenilerle yaşayacağına Uzak Doğu açılımına yönelir. Çar, Alman imparatoruna şöyle der: “İstanbul için zerre kadar merakta değilim; bütün ilgim ve gözlerim Çin’e çevrilmiştir.”
Parlak Gelecek Hayali
Çar böyle dese de konsolosları Ermenilerle iş birliğini sürdürmektedir ve 1905’e gelindiğinde Ermenilere odaklanan siyasete yeniden dönülecektir. Dünya savaşı yaklaşırken Ruslar Ermenileri en etkili şekilde kullanmanın hesabını yapar. Kasım 1914’te Çar, hazırlıkları denetlemek için Tiflis’e geldiğinde Ermeni Millî Bürosu bir bildiri yayımlar: “Rus bayrağı Çanakkale ve İstanbul boğazlarında özgürce dalgalansın. Sayın Majesteleri, sizin iradenizle Türk boyunduruğunda kalan halklar özgürlüklerine kavuşsun” der.
- Ermeni katagikosu ise “Şevketlim, cemaatimin ıstıraplarına siz son vereceksiniz” diye yakardığında çarın cevabı cömertçedir: “Muhterem peder, cemaatinize söyleyiniz, Ermenileri en parlak bir gelecek bekliyor!” Bu cevap üstüne Katagikos Keork bir emirnameyle, tebaasına Rusların safında savaşa hazır olmaları talimatını verir. Dünyanın dört bir yanından toplanan gönüllü kıtaları 3 kolorduda 180 bin civarındadır.
Sivas’ta 30 bin, Van’da 15 bin, Erzurum’da 10 bin, Muş’ta 7 bin, Diyarbakır ve Bitlis’te 5’er bin olmak üzere Ermeni örgütler silahlanarak isyan için komut beklemektedir. Çarlık yetkilisinin İstanbul büyükelçisi Girs’e daha eylül ayında yolladığı telgrafta ise şöyle denmektedir: “Hazır halde bulunacak silahlar, sadece gerekli zamanda verilecektir. Parasal destek için kredi vardır. Çeteler yalnız bizim iznimizle harekete geçirilecektir.”
Ruslar Bize Hıyanet Etti
Sonra komut verilir ve olanlar olur. Ermenistan’ın ilk başbakanı Ohannes Kaçaznuni tüm bu sergüzeşti şöyle hülasa eder: “1915 yılının ikinci yarısı ve 1916 yılı bizim için ümitsizlik devresi idi. Ruslar bizi aldattılar. Bize hıyanet ettiler. Yalnız şurası malûm olmalıdır ki, Rusların maksatları her neye mâl olursa olsun Türkiye Ermenilerini kurtarmak değildi ve katiyen böyle olmamıştı. Biz onlara kendi arzumuzla hizmet ettik, sürüklendik. Hakikatte ise onların maksatlarına çalışmış olduk.”
Ermeniler Rus ruleti üstüne kafa yormak yerine Türklerle savaşlarını başka araçlarla sürdürmeyi tercih ediyor. 2225 yılındaki Ermeni başbakanı da aynı şeyleri söyleyecek. Ne yapabiliriz ki?