Devlet ve kurumları da dezenfekte etmeli
Her bünyede mikroplar her daim olur ve olmaya devam da edecektir. Mühim olan bunu bilmek, tedbir almak ve muhtemel virüs hamlesine karşı tedbirleri sıkılaştırmaktır. Bunu doğru insan seçimiyle, var olanları sık sık test eleklerinden geçirerek yapabilirsiniz. Bunun için bol bol İslam tarihi ve siyasetnameler okumak, helal-harama riayet olmazsa olmaz şart.
Dinler, devletler, partiler, şirketler, aileler, cemaatler ve diğer topluluklar esasen insana benzerler. İnsan bedenine çeşitli zaman ve mekânlarda onlarca zararlı mikrop girer. Bunların kimi direkt saldırırken, kimi de kenarda uslu uslu uygun zamanı gözetir. İnsan bir kez yorulmaya, zafiyet göstermeye görsün derhal harekete geçerek hamlelerini yaparlar.
Bugünlerde Yunanistan, Almanya ve diğerleri göçmenlerin sabilerine yani reşit olmayan çocuklarına talipler. Amaçlarından biri de, bu yavruları devşirip, vakti saati geldiğinde kendi ülkelerine gönderip onlardan istifade etmek.
Gâvur daha açık ifadeyle iki ayaklı şeytanlar, dölledikleri virütik yumurtalarını; dinler, devletler, şirketler, partiler, aileler, cemaatler ve diğer toplulukların içine enjekte ederler. Onlar orada domuz ve sığır tenyasının usulleriyle gizlenir, girdiği bünyeyi kemirir, sömürerek büyür. Vakti saati geldiğinde de harekete geçer.
Kâfirin düşman olduğunu bilir ve ona göre tedbir alırsınız. Ancak aranızda sizin gibi yaşayan, sizin gibi bir hayat süren, aynı şeylerden keyif alıp, aynı yapılarla mücadele eden birinin aslında böyle olmayıp, sizinle olduğunda başka, düşmanlarınızla olduğunda başka davranan ve size ait sırları düşmanınıza nakleden ise ancak bir münafıktır. Münafıklığından haberdar olmadığınız birine karşı her zaman savunmasızsınızdır. Münafıklığın kâfirlikten daha aşağı bir derece olmasının nedeni de budur.
Yaban Ellerin Çocuklarına Dikkat
Devşirmelere ve özellikle yaban ellerde eğitilmişlere işte bu yüzden çok dikkat etmek gerekir. Gerçi bunun için illa yaban ellerde eğitilmek de şart değil. Zaten mevcut yapımız, devşirmeye ve münafık yetiştirmeye son derece müsait.
Eğitim sistemimiz, kültür hayatımız, cemaatleşme biçimimiz, Kur’an-ı Kerim, Sünnet-i Seniyye ve mezheplere yaklaşımımız, gayrimüslimlere bakışımız, helal-harama riayetsizliğimiz, feministleşmemiz hâsılı değerlerimizle zayıflayan irtibatımız, münafıklaşma temayülünü artırır.
- Ayrıca insanın mayası, nesebî yapısı, yetiştirilme biçimi ve önüne konulan hedeflerin sadece dünyevî oluşu da münafıklaşma meyli açısından belirleyicidir.
Edep fukaralığı, ihtiras, yükselme sevdası, doyumsuzluk, kibir, karşı cinsle münasebetler, ketumluk, hizipleşme gibi kıstaslar da bize şahsın kişiliği hakkında fikir verir.
Devlet ve Kurumları Dezenfekte Edin
Bu yüzdendir ki zikrolunan kurum ve müesseselerin insan gibi bünyesini, uzuv ve unsurlarını koruması, muhafaza etmesi, sık sık dezenfekte etmesi gerekir. Münafıklaşma temayülüne karşı teyakkuzda olması ve arınılması elzemdir.
Nasıl ki, vücutta gizlenerek büyüyen, semizleşen ve beden zayıf düşmese bile vaktin geldiğini düşündüğü anda tenya hamle yaparak beyni ve kalbi hedef alıyorsa, mezkûr yapıların içine yerleşmiş tenya yapılanmaları da benzer hamlelere girişirler.
1950’lerde başlayan, 1960’da kurum hüviyeti kazanan, 1990’larda uluslararası bir mahiyete erişen, devletin en kılcal damarlarına kadar nüfuz eden, 2000’li yıllarda iktidarın sivil ve askeri vesayet karşısındaki çaresizliğinden istifade ederek hükümeti kuşatan masonik terör örgütü FETÖ’nün 15 Temmuz 2016’daki zamansız hamlesi nasıl ki başarısız olmuşsa, elbette münafık kişi ve yapıların bazı hamleleri de akim kalmaya mahkûmdur.
Lakin bu her zaman böyle olmayabilir. MİT hamleleri, dershane çıkışı, gezi kalkışması, 17/25 girişimleri ve 15 Temmuz’un akşam saatlerine alınması gibi başarıyı akamete uğratan hamleler olmaksızın, bir virüsün dağ gibi adamı yol yürürken beklenmedik bir anda devirmesi gibi ansızın yapılsaydı ve maazallah başarılı olsaydı, bugün Türkiye diye bir yerden söz edilebilir miydi? Erdoğan hâlâ memleketin başında yahut da maazallah dünyada olabilir miydi?
- Önemli olan şey şu ki, her şey bir zamanlama meselesidir. Yarım asırlık emek bir anda heba olabileceği gibi başarıya da erişebilir.
Mikropsuz Beden ve Devlet Olmaz
Her bünyede mikroplar her daim olur ve olmaya devam da edecektir. Mühim olan bunu bilmek, tedbir almak ve muhtemel virüs hamlesine karşı tedbirleri sıkılaştırmaktır. Bunu doğru insan seçimiyle, var olanları sık sık test eleklerinden geçirerek yapabilirsiniz. Bunun için bol bol İslam tarihi ve siyasetnameler okumak, helal-harama riayet olmazsa olmaz şart.
Bir de bu münafıkların yanı sıra benlikleri boylarını aşmış, kibir âbideleri vardır ki, bunlar da en az diğerleri kadar tehlikelidir. Hırsları akıllarını örttüğü için düşmanlık ederler. Gözlerini bürüyen hırs ve kin yüzünden düşmanlarınızla açıktan veya gizliden ittifak da edebilirler.
Şeytanın Âdem’e düşmanlığındaki mazereti gibi her iyinin bile kötülükleri için sizi ikna edici mazeretleri olabilir. Mesela Siyonist Rosthscildlerin hamisi olduğu, Hz Peygamber (a.s.v.)’a hakaret edici karikatürler yayınlayan ve bu bahaneyle aynı kirli ellerce 7 Ocak 2015’de Paris’te mizansen bir saldırıya maruz kalan Charlie Hebdo’yla dayanışma amacıyla 11 Ocakta ne kadar iğrenç ülke başkanı varsa onlarla saf tutmak için tereddüt etmeden koşmanız iz’an ve akıl kanallarınızdaki tıkanmaya işaret eder.
Önemli olan kişi veya kurumların mazeretleri değil, fiilleridir. Her işiniz için mazeret dağları da üretebilirsiniz. Mesele şu ki, attığınız taşın kimin kuşunu vurduğudur. Derdiniz Tayyip Erdoğan’ı iktidardan etmek olabilir mesela. Peki, yerine ne koyacaksınız? Çapsızlık ve akılsızlığınızı mı?
Erdoğan da herkes gibi bir fani ve Allah geçinden versin bir gün o da makam ve dünyaya veda edecek. Ama Erdoğan’ı hedef gösterip, derdiniz bu ülkenin birliğiyse, ki öyle. O zaman size deriz ki, İlahî tokatı bekleyin!
Ezcümle olarak diyeceğimiz şudur ki, Allah’ın gazabı ve milletin ferasetinden korkun!