Avrupa değirmeni, ‘öğütmelik’ çocuk arıyor
Türkiye’nin Avrupa’ya geçmek isteyen mültecilere kapılarını açması, AB ülkelerinin rahatını bozup huzurunu kaçırsa da, bu ülkelerdeki bir kesimin iştahını kabarttı. Tek bir mülteciyi bile ülkelerine sokmamak için Yunanistan’ın ‘Nazi taktiklerine’ göz yuman başta Almanya olmak üzere batılı ülkeler, kimsesiz mülteci çocukları sorgusuz sualsiz alacaklarını açıkladı. Fakat son 5 yılda yüz bine yakın mülteci çocuğu ‘kaybeden’ AB’nin merhameti kendinden menkul bu talebi, akıllara aynı soruyu getiriyor: Avrupa kendine yeni çocuk kurbanlar mı arıyor?
Avrupa’ya geçmek için Pazarkule sınır kapısı ve Meriç nehri kenarında kamp kuran mültecilerin bekleyişleri birinci ayını doldurmak üzereyken, geçtiğimiz hafta Almanya’dan ilginç bir teklif geldi. Alman hükümeti, Ege adalarına geçmeyi başarmış, ailesi olmayan ve 14 yaşından küçük 1500 mülteci çocuğu ülkesine almaya hazır olduğunu açıkladı. Teklifin detayında ise ‘AB genelinde bir gönüllüler koalisyonu kurup mülteci çocuklara yardım etmek istiyoruz’ denildi. Bu koalisyonun diğer üyesinin de Fransa olacağı açıklandı.
Almanya’nın bu talebinin altındaki nedenler sorgulanırken, Hırvatistan da benzer bir teklifle tartışmaya katıldı. Hırvatistan Başbakanı Andrej Plenkovic, Yunan mülteci kamplarında yaşayan çocuklardan ‘bazılarını’ almaya hazır olduklarını açıkladı ve "Biz her zaman insancıl bir yaklaşım sergiledik ve çocukların özel bir korumaya ihtiyacı var. Mantıklı bir insanın çocuklara yardım etmemize karşı çıkacağını sanmıyorum" dedi. Ancak çocukların ailelerinin Hırvatistan’a alınmasının söz konusu olmadığını da sözlerine ekledi.
AB’nin aldığı bu karar, sınır karakolu Yunanistan tarafından da desteklendi ve Yunanistan da 14 yaş altı çocukları aileleri olmadan almak isteyen ülkelere destek verebileceğini söyledi.
Çocuk Kaçakçılığının Yeni Adı:
Gönüller Koalisyonu
Fakat tüm bu açıklamaların, mülteci çocukları ‘kaybetme’ konusunda sabıkası kabarık olan ülkelerden gelmesi, asıl amacın merhamete dayanmadığı konusundaki şüpheleri güçlendirdi. Almanya, son beş yılda ülkesine giren ve ortadan kaybolan 30 bin çocuğun hesabını halen verebilmiş değil. Hırvatistan, BM raporlarına göre ülkesine gelen her 4 mülteci çocuktan birinin ortadan kaybolduğu, bu konuda Avrupa’nın karnesi en kötü ülkesi. Yunanistan ise son olaylarla mültecileri Meriç’te boğup güvenli bölgede vurmaktan kaçınmayan acımasız bir kiralık katil konumunda.Bu 3 ülkenin başını çektiği ‘gönüllüler koalisyonu’nun neden özellikle 14 yaşın altındaki kimsesiz mülteci çocukların peşine düştüğünü, AK Parti İnsan Hakları Başkanı ve Konya Milletvekili Leyla Şahin Usta ve Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Abdullah Resul Demir’e sorduk.
Yunanistan, Almanya’ya Şirinlik Yapıyor
Leyla Şahin Usta, 14 yaş üstü mültecileri çocuk olarak görmeyen AB’ye, BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin birinci maddesini hatırlatıyor: “Çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, 18 yaşına kadar her insan çocuk olarak tanımlanmaktadır. Çocuklar, göçmenler ve sığınmacıların en korumasız grubudur.”
Yunanistan’ın da, Almanya’nın göçmen çocuk politikasına paralel bir şekilde hareket etiğini, hatta etmek zorunda olduğunu belirten Şahin “Yunanistan bu şekilde Almanya’nın peşinde olduğu çocukları, kendi toprakları üzerinden Almanya’ya göndermeyi amaçlıyor.
- Yunanistan’ın mülteciler konusundaki bu tavrını, maddi olarak bağımlı olduğu AB ve Almanya’ya bir şirinlik olarak düşünüyorum. Ancak bu şirinlik içinde zulüm ve barbarlık barındırmaktadır” diyor.
Çocuklar Paris’te Donarak Öldüler
Almanya’nın insanlık dışı bir göçmen politikası uygulamasını ‘nüfus politikasına’ bağlayan Şahin, şöyle konuşuyor:
- Almanya, ülkesine göç eden mülteci çocukları, ailelerinin ellerinden alarak çocukları olmayan Alman ailelere veriyor. Tüm bunları bir araya getirince aslında sorunun cevabı kendiliğinden ortaya çıkıyor. Almanya bu şekilde çoğu Müslüman olan Arap, Afgan ve diğer milletlerden insanları asimile etmek istiyor. Bu sayede nüfusunu gençleştirmeyi planlıyor. Eriyen insan gücünü; ailelerinden, kültürlerinden, inançlarından ve değerlerinden kopartılan Müslüman çocuklarla telafi etmenin peşinde.
Sığınmacı ve göçmen çocuklar, gittikleri Avrupa ülkelerinde şiddet, cinsel istismar, insan kaçakçılığı ve sömürü gibi birçok tehlikeyle karşı karşıyalar. Bu çocuklar, özellikle ailesi yanında olmayanlar için, Avrupa ülkeleri güvenli bir liman değil.
Mesela Almanya’ya iltica talebinde bulunan çocuk sayısı 350 binden fazla. Ancak bu çocuklar güvenli olmayan yerlerde bekletiliyor, fizikî, cinsî ve psikolojik şiddete maruz kalıyorlar. Almanya’da 10 binden fazla Suriyeli sığınmacı çocuk kayıp. Bu çocukların çoğunun organ ticareti ve fuhuşta kullanıldığı da iddialar arasında.Fransa’da, Paris’te yüzlerce göçmen çocuk kışın sokakta donarak ölüyor. 2017’de İsveç’te, en az 12 sığınmacı çocuk intihar etti. Listeyi bu şekilde uzatmak mümkün.
2014 ile 2018 yılları arasında dünya çapında her gün bir kayıtlı göçmen çocuğun kayıp veya ölü olarak bildirildiği BM raporlarında yer alan bir bilgidir. Bu verinin buz dağının görünen kısmı olduğunu ve gerçekte daha fazla kaybolmaların olduğunu, ancak kayıt altına alınmadığını düşünüyoruz.
Türkiye Bastırıyor Ama AB’den Ses Yok
Türkiye olarak Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nden (AKPM) Avrupa’daki kayıp çocukların akıbetleri hakkında bilgi istediklerini ancak hiçbir kurumdan cevap alamadıklarını da söyleyen Şahin, STK’ların bu dramı AİHM’e taşıması için AK Parti olarak her türlü desteği verdiklerini de ekliyor.
Nasılsa Hesap Soran Yok
Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Abdullah Resul Demir ise, Avrupa’nın kendi koyduğu kuralları hiçe saymak konusundaki pervasızlığını, daha önceki kanunsuzluklarının hesabını soracak kimse olmamasına bağlıyor. 2015 yılından bu yana başta Almanya olmak üzere Avrupa genelinde 96 bin mülteci çocuğun kaybolduğu biliniyor. Ancak bu kayıplarla ilgili hiçbir ülke yaptırıma uğramadı. Demir bu konudaki çaresizliği
- “Bu çocuklar sonuçta tüm dünya için bir vebal. Almanya’nın ya da o çocukları isteyen ülkelerin, bu çocukların dinini, kültürünü, dilini koruyacaklarına dair garanti vermeleri gerekiyor."
"Bu çocukları koruma amacıyla istediklerini söylüyorlar ama nasıl koruyacaklar, nereye yerleştirecekler konusunu açıklamaları gerekiyor. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre sığınma başvurusu yaptıktan sonra bu çocukların hangi haklara sahip olacakları bellidir. Kanunlar çerçevesinde bu çocukların akıbetini sormak hepimizin hakkıdır. Ama zor bir süreç bu, çünkü belli bir teamülü yok" sözleriyle dile getiriyor.
Avrupa Polisi Europol De Mi Bu İşin İçinde?
Kayıp çocukların sayılarıyla ilgili verilerin de sağlıklı olmadığını belirten Demir, daha ciddi ve vahim bir detaya dikkat çekiyor:
“Avrupa Polis Teşkilatı Europol bile kendi verdiği rakamları doğrulayamıyor. Kendisine resmi olarak yapılan başvuru rakamları yerine başka rakamları telaffuz ediyor. Çünkü bu çocukları tam olarak kayıt altına alamıyorlar, hatta belki de bilinçli olarak almıyorlar. Kayıt altına almayınca da vasi atamıyorlar. Bir vasisi olmayınca bu çocukların hesabını soracak kimse de olmuyor. Sonuçta bu çocukların bırakın nereye gittiğini, kaybolup olmadığını bile bilmiyorsunuz. Ama bir veri var ve ancak ‘nerede bu çocuklar’ diye sorabiliyorsunuz. Oysa Avrupa mültecilerin kayıtlarını yapma konusunda örnek olacak uygulamalara sahip. Örneğin Almanya, bir mülteci kapısından girdiği anda hangi aşamalardan geçeceğini adım adım kaydeder. Belli bir süre sonra entegrasyon sürecini tamamlayıp ülkede yaşamaya başlamasını sağlar. Siz böyle bir süreçte mülteci çocukların kaybolduğunu söylüyorsunuz. Bu kesinlikle inandırıcı değil.”
Çözüm Mümkün Görünmüyor
Türkiye’nin bu konuda doğrudan yapabileceği bir şey olmadığını belirten Demir, “Çünkü Türkiye bu çocukları sahiplenmiş ya da vatandaşlık korumasına almış değil. Ama STK’lar bunun takibini yapmalıdır, çünkü bu çocuklar dünyanın çocuklarıdır” diyor. Çözüm için ise UNICEF başta olmak üzere uluslararası kuruluşları işaret ederek, tüm bu kurumların mültecilere sadece ‘insan’ olarak bakarak bir araya gelmesinin yeteceğini söylüyor. Yani açıkça belirtmese de, çözümün mümkün olmadığını itiraf ediyor.
‘Farklı Tip Ailelere’ Veriliyorlar
Avrupa’ya yaptıkları ziyaretlerde mülteci çocukların ‘farklı aile tiplerine’ emanet edildiğini tespit ettiklerini söyleyen Demir, bu ‘farklı aile tipleri’nin ne olduğunu açmasa da, bunların eşcinsel çiftler olduğu biliniyor. Burada asıl amacın çocukları asimile etmek olduğunu belirten Demir, “Bunlar Avrupa’ya özel ‘farklı aile tipleri’. Bu çocukların böyle aileler içinde yaşaması, kültürünün ve dininin ortadan kalkması demek. Bu da çocuklara sahip olmak ya da onları entegre etmek değil, asimilasyon demektir. Bu çocukların kendi ülkelerinde ajan olarak kullanılma ihtimalleri de konuşuluyor. Bu çocuklar terörist faaliyetlerde de kullanılabilirler. Çünkü bu çocuklar savaşın içinde doğmuş ve savaştan başka bir şey görmemişler. Çok muhtaç oldukları için de kendilerine uzatılan en ufak bir yardıma koşarak gidecek durumdalar. Bu da terör örgütlerinin çocukları kendilerine çok kolaylıkla çekebilmelerini sağlıyor” diyor.
AB, Korkunç İddiaların Hepsini Kabul Etti
Türkiye’nin ve Avrupa’daki Türk STK’ların kayıp çocuklar için ellerinden geleni yaptığını belirten Demir, Avrupa Parlamentosu’nun tüm suçlamaları dolaylı olarak kabul ettiğini şöyle açıklıyor: “170 bin çocuktan bahsediliyor ve bunların da 96 bini kayıp. Burada niyet okuma yapmak istemiyorum ama önceki uygulamalarına bakarsak, bu zamana kadar 96 bin çocuğu kaybetmişsin, bunların nerede olduklarının hesabını verememişken yeni çocuklar istiyorsun. Bu çocukların dinini, dilini değiştirip tam bir Alman gibi yetiştirmek mi istiyorsun? Organ mafyası için mi istiyorsun? Belki bunlar ağır eleştiriler ama milletvekilimiz Serap Yaşar bu kayıp çocuklar konusunda bir rapor hazırladı ve Avrupa Parlamentosu da raporu kabul etti. Yani bu iddiaların ciddiyetini onlar da kabul ediyor. Dolayısıyla bu çocukların organ mafyasının, uyuşturucu mafyasının eline geçmeyeceğinin garantisini nasıl vereceksiniz?”
Yılda 250 Bin Çocuk Kayboluyor
Mülteci çocuklar konusunda acımasız bir politika izleyen Avrupa ülkeleri, kendi topraklarında yaşayan çocuklar konusunda benzer bir umursamazlığın içinde. Missing Children Europe (MCE) ajansının Avrupa'daki 32 ülkede ‘kayıp bildirme hatları’ndan topladığı verilere göre Avrupa Birliği ülkelerinde her yıl 250 bin çocuk kayboluyor. Yani her 2 dakikada 1 çocuk çeşitli nedenlerle kayboluyor. Bu kadar büyük bir sayıya rağmen bu çocukların neden kaybolduğu ve hatta kayıpların ne zaman gerçekleştiği hakkında kapsamlı veri bulmak mümkün değil.
Devlet Korumasındayken Kaybediliyorlar
- Yine MCE’nin verilerine göre AB’den ayrılan İngiltere’de de durum kara Avrupasından farklı değil. İngiliz İltica Tarama Birimi, İngiltere’de devlet kontrolündeki sosyal bakım merkezlerinde kalan göçmen çocukların % 60'ının devlet korumasındayken kaybolduğunu ve bir daha hiç bulunamadığını itiraf ediyor.
Avrupa genelindeki ‘göçmen toplama merkezleri’ne yerleştirilen çocukların yaklaşık yarısı, ilk 48 saat içinde kayboluyor. Frontex araştırmasına göre bu çocukları bekleyen en büyük tehlikeler ise pornografi ve fuhuş çeteleri, organ mafyaları ve çocuk işçi ticareti.