Dersimiz: Yalan ve algıyla nasıl mücadele edilmez
15 yıldır çeşitli kanunlarla düzen altına alınmak istenen sosyal medya için yeni bir süreç başlıyor. Geçtiğimiz yıl hazırlanıp Adâlet Komisyonundan geçen yeni kanun teklifi, gelen itirazlar üzerine rafa kaldırıldı. Eğer kısmetse önümüzdeki ay TBMM açıldığında yeniden görüşülecek. Tek sorun, kanuna itiraz eden ve kabulünü geciktirenlerin sosyal medyada en çok yalan söyleyenler, halkı en çok kışkırtanlar, sanal âlemin en ırkçı faşistleri ve onlara bu alanı açan sosyal medya şirketlerinin olması. Bu arada biz prosedürlerle, komisyonlarla, sosyal medya yalancılarının ve ırkçıların nazıyla uğraşırken, Fransa yeni sosyal medya kanununu sessizce onaylayıp yürürlüğe koydu. Buna göre; Fransa da artık Almanya gibi dünyanın hangi ülkesinden olursa olsun paylaşılan bir içeriği sadece 1 saat içinde sildirebilecek ve mesajı paylaşanları dünyanın neresinde olursa olsun bulabilecek.
Geçtiğimiz yıl hazırlıklarına başlanan, 2021 Mayıs ayında ise TBMM Adâlet Komisyonundan geçtikten sonra geriye sadece Genel Kurul’da oylanması kalan sosyal medya yasası ‘çok yoğun’ itirazlar üzerine yeni yasama yılına bırakılmıştı. Nasipse 1 Ekim’de Meclis yeniden açıldığında milletvekilleri sosyal medyadaki yalan fırtınasına son vermek için birbiriyle kapışacak. Hatta aksiyon severler şanslıysa tokatlı yumruklu kavgalar yaşanacak, muhtemelen kavgayı çıkaran tarafların sempatizanları sokaklarda eylemler yapacak.
Bunu öngörmek için kâhin olmaya gerek yok. 2011 yılında BTK’nın çıkardığı ‘İnternetin Güvenli Kullanımına Dair Usul ve Esaslar Taslağı’nı ‘pornoma dokunma’ diye protesto edenler, 2007 yılında çıkarılan 5651 sayılı kanuna da ‘sansür yasası’ diye itiraz etmişlerdi. 2020’de sadece sosyal medya şirketlerine ‘temsilci atayın’ diyen 7253 sayılı kanun bile aynı çevreler tarafından protesto edilmişti.
Bu çevreler tam olarak neye itiraz ediyor?
Bu itirazın pek bir önemi yok. Onlar, yapılacak her türlü düzenlemeye karşı çıkıyor. Çünkü sosyal medyada herhangi bir düzen olması işlerine gelmiyor. Bu, sadece sosyal medyayı siyasi amaçları için kullanan partiler, onların sempatizanları, seçmenleri kandırmak için para döktükleri troller, yabancı düşmanlığını ekmek kapısı yapanlar, yalan söylemeden duramayanlar ya da Türkiye’yi karıştırmak isteyen ajanlar için değil bizzat sosyal medya şirketleri için de geçerli.
Hiçbir sosyal medya şirketi özellikle Türkiye’de kanunî bir düzenlemeye tâbi olmak istemiyor. Bunu, 2020 Ekim ayında yürürlüğe giren 7253 sayılı sosyal medya yasasında da göstermişlerdi. Bu yasa ile kanun düzenleyici, sosyal medya şirketlerinden Türkiye’de gerçek birer temsilci atamasını istemiş, bu sayede yalan paylaşımlar için karşısında muhatap bulabileceğini söylemişti. Fakat bu şirketler ne kanunu tanıdı ne de kanun koyucuyu ciddiye aldı.
Meclis’e ve kanun uygulayıcılarına kafa tutan bu tavırların Türkiye’de bu kadar pervasızca yapılabilmesinin arkasında ise ne kanunların yetersizliği ne de düzenlemelerin eksikliği yatıyor. Asıl mesele, bu kanunların ciddiye alınmamasından kaynaklanıyor. Kanunları ciddiye almayanların başında ise bu kanunları Meclis’ten geçirdikten sonra uygulamasını takip etmeyen vekiller ve bu kanunları uygulaması gereken bürokratlar geliyor.
Yamalı torbalarla gelen kanunlar
Türkiye’nin hâlihazırda tek bir ‘sosyal medya kanunu’ bulunmuyor. Bu konudaki en kapsamlı ve eski kanun, 5651 sayılı kanun. kanunun tam adı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında kanun.”
Bu kanun, devlete, internet medyası ve sosyal medyadaki yalan ve operasyonlarla mücadele konusunda yeterince yetki veriyor. 23 sayfa olan kanunda yok yok. Neredeyse sosyal medya alanındaki her konu için bir düzenleme getiriyor. Geçtiğimiz yıl Ağustos ayında yaptığımız ‘Bu kanun uygulansa, yalancılar nefes alamaz’ başlıklı haberde konuyu detaylıca incelemiştik.
Yetersiz değil ‘gereğinden fazla’
Yeterli bulunmayan bu kanuna 2020’de 7 sayfalık bir ek yapıldı. Fakat bu da yeterli görülmedi ve yeni yasama yılına ertelenen son düzenleme yapıldı. Yapılan bu değişiklik ilk de değil. 2007’de çıkan 5651 sayılı kanun o günden bu yana 17 kez değiştirildi. Fakat buna rağmen sosyal medyadaki çarpıtma ve yalanlarla mücadele için yeterli hâle gelemedi. Çünkü çok güçlü bir kanun olmasına rağmen bürokrasi tarafından uygulanmaktan çekinildi.
Kanunun uygulanamamasının bir diğer nedeni de, yazılan kanun metninin çok uzun, yamalı ve gereğinden fazla detaylı olması.
5651 sayılı kanun tam 23 sayfa. Kanunu hazırlayanlar hiçbir açık bırakmamak için tüm detayları düşünmüş. Ona yapılan ek 7253 sayılı kanun 7 sayfa.
Kanun değil torba
Yeni dönemde Mecliste görüşülecek kanun ise tam 152 sayfa. Elbette tamamı sosyal medya ile ilgili değil. Çoğu basın kartları ve internet haber siteleri hakkında yeni düzenlemeler getiriyor. Zaten adı da ‘torba kanun.’ Yani elimize geçen her şeyi doldurduğumuz bir torba.
Ve sıkıntı da buradan başlıyor. Sosyal medya konusunda eli yüzü düzgün, tek elde toplanmış bir kanun ya da düzenlememiz bulunmuyor. Yüzlerce sayfa metin, onlarca kanun maddesi, o maddelerin daha iyi anlaşılması için eklenen geçici maddeler, yeni maddelerin işlevsiz bıraktığı eski maddeler için çıkarılan ek maddeler vs. vs. vs. Bir açığı kapatmak için kanuna eklenen her detay, kanunu arkadan dolaşmak isteyenlere bir açık kapı daha bırakıyor. Bu da, Türkiye’deki sosyal medya mecraları ve kullanıcıların, kanunları ciddiye almasını engelliyor.
Türkiye Almanya'dan yönetiliyor
‘Sosyal medya konusunda nasıl bir kanun hazırlasak’ diye düşünen Türkiye’de aslında uygulanan bir sosyal medya kanunu var. O da, Almanya’nın kabul edip onayladığı kanun. Adı NetzDG. Alman meclisi tarafından 2017’de kabul edilen kanun; Türkiye dâhil Avrupa’daki tüm ülkelerin sosyal medyasını düzenliyor. Mesela, Türkiye’deki sosyal medya yasasını hazırlayan milletvekillerinin sosyal medya hesapları, Almanya’daki bir kullanıcı tarafından beğenilmez ve şikâyet edilirse kapatılabiliyor. O vekillerin hazırladığı yaklaşık 200 sayfalık sosyal medya kanunları bu durumda hiçbir şey yapamıyor.
Peki, bu nasıl oluyor? Elbette basitlik ve bu basitlikten gelen güç sayesinde.
Almanya’nın Türkiye dâhil bütün Avrupa’ya hükmeden sosyal medya yasası tam 6 sayfa. Evet, bu kadar. Gereksiz detaylar yok. ‘Eğer şöyle olursa böyle olur ama bu sırada şöyle yapılırsa böyle de olabilir’ gibi anlamsız ifadeler yok. Lafı sündürme yok. Kısacası ‘iş yapmış gibi görünmek için’ yapılan bir şey yok. 6 sayfalık kanunda; sosyal medya şirketlerine Almanya’nın güvenliği için ne yapmaları gerektiği ve yapılmaması halinde nasıl bir yaptırım uygulanacağı belirtiliyor. Metin kısa olduğu için, kullanıcılar ve sosyal medya şirketleri kanunu çiğneyecek açık bulamıyor. Zaten kanun o kadar net ki, o açık kapıyı bulmak için kimse de uğraşmıyor.
Fransa 7 sayfada işi çözdü
Türkiye’nin eli yüzü düzgün, uygulanabilir ve etkili bir sosyal medya kanunu hazırlama çabaları yaklaşık 15 yıldır sürerken, Fransa geçtiğimiz ay Almanya ile arayı kapatmak için harekete geçti. Kendi vatandaşlarını sosyal medya teröründen korumak için bir yasa hazırlayan Fransa, yaklaşık 15 günde kanunu meclisten ve Anayasa Konseyi’nden geçirerek yürürlüğe koydu.
Aslında Fransa’nın böyle bir kanuna ihtiyacı yoktu. 2015 yılındaki terör saldırısından sonra OHAL ilan eden ve bu OHAL’i 2017’de kalıcı hale getiren Fransa, 2020’de bu OHAL’e uygun bir sosyal medya kanunu hazırlamak için düğmeye bastı. Bu arada 2021’de ülkedeki tüm câmileri kapatmaya ve tüm Müslümanları ‘terörist’ ilan etmeye izin veren kanunu da onayladı. Gerekli tüm alt yapıyı hazırladıktan sonra geçtiğimiz ay onaylanan yasayı yaptı.
Yasa, Almanya’nın yaptığı ve tüm Avrupa’yı bağlayan NetzDG yasasının bir kopyası niteliğinde. Buna göre Fransız hükümeti, sosyal medya şirketlerinden terörü öven ve destekleyen içeriklerin 1 saat içinde silinmesini isteyebilecek. Bunun için elinde herhangi bir mahkeme kararı olmasına gerek yok. Zâten kanunda ‘terörün’ ne olduğuna dair bir açıklama da yok. Ama bu kurala uymayanlara 1 yıl hapis ve 250 bin € para cezası verilebilecek. Eğer sosyal medya şirketi bu içerikleri silmezse, dünya genelindeki cirosunun yani kazandığı her kuruşun yüzde dördünü ceza olarak Fransa hükümetine ödeyecek. Bunun için tek kriter ‘terör suçu şüphesi’. Yani terör suçu işlenmesine gerek yok. Hükümetin terör suçu işlenebileceği şüphesiyle yaptığı silme talebi, 1 saat içinde uygulanmak zorunda.
Toplamda sadece 7 sayfa olan kanunun en önemli maddelerinden biri de, Fransız yargısına ülke dışında terör içeriklerini takip edip, aynı yaptırımları talep etme hakkının verilmesi. Yani bizim sosyal medya yasasını hazırlayan milletvekilleri artık sadece Almanya’nın talebiyle değil, Fransa’nın talebiyle de sosyal medyadan sansürlenebilecek.
- Yeni yasa ne getiriyor?
- - Halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak sâiki ile ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak. Fâilin, suçu gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemesi kısa olduğu için, kullanıcılar ve sosyal medya şirketleri kanunu çiğneyecek açık bulamıyor. Zaten kanun o kadar net ki, o açık kapıyı bulmak için kimse de uğraşmıyor.
- - Teklifle, internetin dağınık ve dinamik yapısı nedeniyle içerik veya yer sağlayıcının nerede bulunduğunun tespitinde yaşanan sorunların ve buna bağlı olarak ortaya çıkan yetki tartışmasının giderilmesi ve katalog suçlarla daha etkin mücadele edilebilmesi amacıyla yurt içi, yurt dışı ayrımı kaldırılıyor. Başkanın engelleme yetkisinde yeknesaklık sağlanıyor.
- - Millî İstihbarat Teşkilatının faaliyetleri ve personeline yönelik suç teşkil eden içerikler, katalog suçlar kapsamına alınacak.
- - Hâkim tarafından verilen içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararına, konu kişilik hakkının ihlaline ilişkin yayının başka internet adreslerinde de yayınlanması durumunda, ilgili kişi tarafından Birliğe müracaat edilmesi halinde mevcut karar bu adresler için de uygulanacak.
- - Türkiye’den günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcının bulunduracağı temsilcinin gerçek kişi olması halinde bu kişi, Türkiye’de ikamet eden Türk vatandaşı olacak.
- - Türkiye’den günlük erişimin 10 milyondan fazla olması halinde yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcı tarafından belirlenen gerçek veya tüzel kişi temsilci, sosyal ağ sağlayıcının sorumlulukları saklı kalmak kaydıyla teknik, idarî, hukukî ve malî yönden tam yetkili ve sorumlu olup, bu temsilcinin tüzel kişi olması halinde doğrudan sosyal ağ sağlayıcı tarafından sermaye şirketi şeklinde kurulan bir şube olması zorunlu olacak.
- - Sosyal ağ sağlayıcıların BTK’ye sundukları raporlar; başlık etiketleri, öne çıkarılan veya erişimi azaltılan içeriklere ilişkin algoritmalarına, reklam politikalarına ve şeffaflık politikalarına ilişkin bilgileri de içerecek. Sosyal ağ sağlayıcıları, kurum tarafından istenen bilgileri kuruma vermekle yükümlü tutulacak.