Çad Gölü Havzası ve Afrika'da su savaşları
Mademki problem ortaktır, üye devletlerin hepsi taşın altına elini birlikte koymalı ve çözümü de birlikte sağlamalıdır. Ülkeler arasında çıkacak bir çatışma bölgeye ekstra sıkıntılar getirecek, Çad Gölü’ne ve havzasına herhangi bir katkı sağlamayacaktır. Tabiatın ve 50 milyon insanın hep birlikte kazanacağı bir çözüm için halen geç kalınmış değildir.
Günümüzde aşırı kullanım, kirlilik, kötü yönetim ve iklim istikrarsızlıkları gibi sebepler dünyadaki döngüyü ve su kaynaklarını büyük ölçüde bozuyor.
Bu nedenle uzmanlar bu meseleyle birlikte ortaya çıkan tabii ve sosyolojik zorlukları inceliyorlar. Su meselesi son derece hassas. Zira Birleşmiş Milletler verilerine göre 2025 yılında yeryüzündeki her üç kişiden ikisi su sıkıntısı çekiyor olacak. Mesele sadece uzmanları değil, sıradan vatandaşa değin herkesi etkiliyor. Zira UNESCO'ya göre, "suya erişim yetersizliği ekonomik büyümeyi de sınırlandırıyor, olumsuz etkiliyor". Araştırmacı König "Jeopolitik ve Su Savaşı" başlıklı makalesinde, yaklaşık 700 milyon insanın hâlâ temiz suya erişme imkânı bulamadığını söylüyor. Bu durum, günümüzde ülkeler arasında çatışmalara neden olabilecek bir potansiyele işaret ediyor.
Su Savaşları Ana Gündem Maddesi
Su savaşları şu günlerde Afrika kıtasının da ana gündem maddelerinden biri. 2020 yılında 1,3 milyar civarına ulaşan kıta nüfusu hızla artıyor. Fakat su kaynaklarında bir artış söz konusu değil. Üstelik iklim nedeniyle yaşanan sıkıntılara kamu yatırımlarının eksikliği ve yoksulluk nedeniyle suya erişimde yaşanan sorunlar eklenince mesele katmerleniyor. Son zamanlarda "Nil Nehri" ile yaşananları biliyorsunuz. Nil, Afrika'daki en uzun nehir ve birçok ülkenin ekonomisinde hayati bir rol oynuyor. Sudan, Etiyopya, Kenya ve Mısır dâhil olmak üzere 11 ülkeyi ilgilendiren çok taraflı, çok boyutlu bir kriz var ortada. Bütün bu ülkeler nehri kullanma noktasında aynı hakları talep ediyorlar.
- Bilhassa Etiyopya tarafından başlatılan hidroelektrik barajı projesi, Sudan ve Mısır gibi komşu ülkelerle gerginliğe neden olmuş durumda. Bu iki ülke su akışında bir azalmayla birlikte ekonomik faaliyetlerin olumsuz etkilenmesinden korkuyor.
Nil nehrinden kaynaklanan kriz şu anda fazlasıyla gündemde. Biz daha az bilinene, Batı Afrika ile Orta Afrika arasında bulunan Çad Gölü Havzası'na odaklanacağız. Eskiden Çad Gölü dünyanın en büyük göllerinden biriydi, ancak maalesef son 40 yılda önemli ölçüde küçülmeye maruz kaldı. Gölün neden su kaybettiğini ve böylesi vahim düşüşün bölgede yaşayan insanların hayatlarında hangi problemlere yol açtığını anlamaya çalışacağız.
Çad Gölü 4 Ülkeyi İlgilendiriyor
Peki, neden bilhassa Çad Gölü üzerinde yoğunlaşma ihtiyacı hissediyoruz?
Çünkü Çad Gölü tam dört Afrika ülkesine ev sahipliği yapıyor: Nijerya, Nijer, Çad ve Kamerun. Rakamlara göre Çad Gölü her yıl yaklaşık 50 milyon kişi tarafından kullanılıyor, yani gölün suları bu bölge sakinleri için muazzam bir serveti ifade ediyor. Gölün kıyısında yaşayan nüfus, balık tutma, ekin sulama, hayvancılık veya kıyıdaş ülkeler arasındaki ticaret ile geçimini temin ediyor. Gölün suları böylece bölgede önemli ekonomik faaliyetleri ve fırsatları da içinde barındırmış oluyor.
Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Toprak ve Su Bölümü Direktörü Parviz Koohafkan, Çad Gölü havzasını dünyanın en önemli tarım mirası alanlarından biri olarak görüyor. Ona göre, gerçek bir insani felaket adım adım yaklaşıyor. Gölün su kaynaklarının hızla kurumaya başlaması ve bölgenin tarımsal üretim kapasitende yaşanan kayıplar nedeniyle Çad Gölü Havzası büyük bir tehdit altında. Bu tehdit ileri boyutlara ulaştığında sosyo-ekonomik faaliyetler olumsuz şekilde etkilenecek ve bu durum ister istemez çatışmalara ve göç olgusuna kapı aralayacak.
Çad Gölü Bir Hazine
Çad Gölü milyonlarca insan için büyük bir ekonomik cazibeyi ifade ediyor. Afrika’nın birçok bölgesinden gölün kıyılarına doğru göçler yaşandı ve Çad Gölü Havzası 2015 yılı itibariyle yaklaşık 50 milyon nüfusa ev sahipliği yapar hale geldi. Afrika'nın her yerinden gelen göl sakinleri, ekonomik faaliyetlerin yanı sıra ciddi mânâda bir kültür alışverişini de sağladı. Kamerun, Nijerya, Çad ve Nijer'e ek olarak Senegal, Burkina Faso, Gana ve Mali'den balıkçılar buraya akın etti. Sadece balıkçılık değil, tarım, hayvancılık, ticaret ve ulaşım da büyük bir gelişme katetti.
Balıkçılık: Çad Gölü Havzası Komisyonu direktörü Mana Boubakari'ye göre Çad Gölü yılda 120 bin ton balık kapasitesine sahiptir. Ancak gölün son yıllarda hızla kurumasıyla birlikte balıkçılık faaliyeti hükümetler tarafından yasaklanmaya başlamıştır.
Tarım: Belki de bölgedeki en popüler faaliyetlerden biri tarımdır. Tamamen geleneksel bir düzeyde uygulansa da, tarım Çad Gölü sakinlerine en fazla gıda garantisi veren faaliyettir. Bu yönüne rağmen gölün kademeli olarak su kaybetmesinde oynadığı rol inkâr edilemeyecek durumdadır. Bölgede arazi çok verimlidir. Köylüler mısır, yer fıstığı, soğan, pirinç hatta pamuk bile yetiştiriyor.
Hayvancılık: Göl civarı hayvancılık için de büyük fırsatlar sunmaktadır. Çad Gölü Havzası Komisyonuna göre, bölgenin yaklaşık 204 milyon baş hayvancılık potansiyeli bulunuyor. Ancak ciddi bir mesele söz konusu. Bölgede çiftçiler ile çobanlar arasında birlikte yaşama noktasında kimi sıkıntıların aşılması gerekiyor. Çiftçiler hayvan yetiştiricilerini tarlalarını yok etmekle suçluyorlar.
Ticaret ve ulaşım: Sınır ötesi ticaret de çok fazla gelir sağlayan faaliyetlerden biri. Bilhassa kaçakçılık son derece yaygın. Temel gıda maddeleri başta olmak üzere pek çok ürün göl üzerinden komşu ülkelere yasadışı olarak kaçırılıyor. Ticaretin legal düzeye çekilmesi için kıyıdaş ülkeler arasında bir düzenlemenin yapılması gerekiyor. Bu arada son yıllarda "Boko-Haram" terör örgütünün bölgedeki varlığı nedeniyle oluşan güvensizlik ortamı, ticari faaliyetleri sınırlamış görünüyor.
Çad Gölü Havzası aslında çok daha iyisini hak ediyor. Gelişmeyi çoktan hak eden önemli bir kavşakta yer almasına rağmen kıyıdaş ülkelerin gerekli tedbirleri alamaması, imkânların daha kısıtlı kalması neticesini doğuruyor.
Çatışma Ortamına Doğru
NASA tarafından yürütülen bilimsel araştırmalara göre, Çad Gölü elli yıl öncesine göre on kat daha küçülmüş durumda. 1964'te 25.000 km2 olan göl alanı, 2004 yılında 2.500 km2'ye gerilemiş vaziyette. Göl her geçen gün kan kaybediyor.
- Nedenleri;
- ● Birincisi, göle düşen yağmur miktarı sürekli eksiliyor.
- ● İkincisi, gölün sularının aşırı kullanımı, hızlı bir azalmayı destekliyor.
- ● Göl çevresinde yaşayan nüfusta keskin bir artış var; yüksek su talebi, nüfusa su erişimi arasındaki anlaşmazlıkları destekleyen bir nedendir.
- ● Terör örgütü Boko Haram'ın empoze ettiği güvensizlik sorunu, Çad Gölü çevresindeki önceden var olan engellere ek bir zorluk getiriyor. Bu çeşitli gözlemleri takiben, Çad Gölü Havzası'ndaki böyle bir krizin sosyo-ekonomik, politik ve hatta insani sonuçlarının farkındayız.
Çad Gölü'nün kuruması komşu topluluklarda gerginliğe neden oluyor. Farklı ülkelerden sakinler, hayatta kalmak için kalan suyun kontrolü için yarışıyor. Birçok araştırmacı ve uzman, gölden nehir girişlerindeki azalmanın sadece yağmurdaki düşüşten değil, aynı zamanda tarım alanlarının sulanması için insanın aşırı sömürülmesinden kaynaklandığına inanmaktadır. Mevcut durum değişmedikçe, ürün sulama Çad Gölü havzası için en büyük tehdidi oluşturmaya devam edecektir.
Çad Gölü'ndeki su kaynaklarına erişim ile ilgili rekabetten ne tür çatışmalar çıkabilir?
Boko Haram Ayrı Bir Tehdit
Göl çevresi, tipik bir tarım alanı. Bölgedeki yağış miktarı azaldığından ve su kaynakları yetersiz olduğundan çiftçiler mecburen yoğun kuraklık dönemlerinde Çad Gölü'nün sularından faydalanıyor. Ancak bölgede gittikçe artan hayvancılık nedeniyle bilhassa Çad'ın kuzey kesiminde çiftçiler ile hayvan yetiştiricileri arasında sık olarak ve kimi zaman ölümle neticelenen çatışmalar baş gösteriyor. Buna balıkçılar arasında çıkan çatışmaları da eklemek mümkün. Çünkü gölün suları kuruyor, balıkçılık alanı ve rekoltesi düşerken rekabet daha da amansız bir duruma dönüşüyor.
Çad Gölü Havzası’nda başka bir tehdit ise Boko Haram terör örgütünün varlığı. Bu terör yüzünden on binlerce insan bölgeden göç etmek zorunda kaldı.
Bilhassa kıyıdaş ülkeler arasındaki ticaret bu durumdan son derece olumsuz etkilendi, ekonomik dengeler altüst oldu. 2009 yılından bu yana, Boko Haram militanları az buz değil, tam 20 bin insanın ölümünden sorumlu. 2013-2014 yılları itibariyle bütün coğrafyayı teslim alan bir kriz var ortada. Bu krizin yol açtığı güvensizlik ortamı, çiftçilerin, hayvan yetiştiricilerinin, balıkçıların ve tacirlerin faaliyetlerini sürdürmelerini engelliyor. Dört ülkenin ortak sınırında yer alan, stratejik bir kavşak noktasını temsil eden havzanın, bu sayılan tehditlere karşı acil çözümler beklediği aşikâr.
Komisyon Daha Aktif Olmalı
Çad Gölü Havzası, Çad Gölü Havzası Komisyonu (CBLT) adı verilen bir organizasyon tarafından idare ediliyor. 22 Mayıs 1964'te Fort-Lamy konvansiyonu (N'Djamena, Çad) tarafından oluşturulan komisyonun ana misyonu, havzadaki su ve balıkçılık kaynaklarını gereği gibi yönetmek. Komisyon, aynı zamanda Çad Gölü bölgesinde barış ve güvenliğin sürdürülmesini sağlamakla da görevli. Fakat ne yazık ki komisyona üye kıyıdaş devletler arasında çıkan çatışmalar yine de engellenemiyor.1990'larda Kamerun ile Nijerya arasında su kullanımına dair çıkan çatışma bunun en iyi bilinen örneklerinden.
Nijerya tarafında büyük sulama kanallarının kazılması neticesi Kamerun tarafındaki ekinler kuruyunca, Kamerunlu çiftçiler tarafından mesele önce ülkenin idari makamlarına, daha sonra da bizzat Kamerun hükümeti tarafından Çad Gölü Havzası Komisyonu’na taşınıyor. Komisyon Şartı'nın 85. Maddesine göre, taraf devletler aralarındaki anlaşmazlıkları dostane bir şekilde çözmeyi taahhüt etmişlerse de bu taahhüt her zaman yerini bulmuyor. Çünkü komisyon bu noktada zayıf kalıyor.
İşsizlik Biterse Terör De Biter
- Oysa komisyon, üye devletler açısından büyük bir fırsat. Ortak bir kalkınma programı için elverişli şartlar oluşturulabilir ve Çad Gölü'nün kuruma sorunu bir şekilde çözülebilir. Komisyon, üye ülkelerin kalkınma planlanmasında temel bir rol oynamaya başlarsa yerel ekonomiler güçlenir ve böylece işsiz gençlerin göç yollarına yahut Boko Haram terör örgütünün kucağına düşmesi önlenebilir.
Çad Gölü Havzası’nda çözüm odaklı bir projenin bileşenleri bellidir. Öncelikle gölün sularının çekilmesinde olumsuz bir tesire neden olan pirinç tarımı yerine katma değeri yüksek başka bir ürün ekilebilir. Diğer yandan bütün ekonomik faaliyetler münhasır alanlara tevzi edilir ve böylelikle izlenebilen, gerektiğinde komisyon tarafından müdahale edilebilen bir mekanizma tesis edilir. Mademki problem ortaktır, üye devletlerin hepsi taşın altına elini birlikte koymalı ve çözümü de birlikte sağlamalıdır. Ülkeler arasında çıkacak bir çatışma bölgeye ekstra sıkıntılar getirecek, Çad Gölü’ne ve havzasına herhangi bir katkı sağlamayacaktır. Tabiatın ve 50 milyon insanın hep birlikte kazanacağı bir çözüm için halen geç kalınmış değildir.