Sefaletin yorgun yüzleri: 100 yıl önce Balkanlar (1918-1920)
1920'li yıllarda Balkanlar, 1912'de başlayan Balkan Savaşları ve devamında patlak veren I. Dünya Savaşı nedeniyle, uzun yıllar devam eden seferberlik şartlarından oldukça yıpranmış bir haldeydi. 1915'in ortalarından beri Balkanlar'da faaliyet gösteren Amerikan Kızıl Haçı, 1920'de bölgeyi dolaşmak ve Balkanlar'ın günlük yaşamını kayıt altına almak için bir fotoğrafçı gönderdi. Uzun yıllar süren savaşların bölge halkları üzerinde korkunç etkileri olmuş, Balkan halkları hem savaşlarda çok kayıp vermiş hem de ekonomik anlamda oldukça zor şartlara mecbur olmuşlardı. Amerikan Kızıl Haçı'nın çektirdiği bu fotoğraflarda, Osmanlı'nın hakimiyetini yitirdiği, huzur ve güven ortamının kaybolduğu eski Osmanlı topraklarında, halkın yaşadığı yıkım ve sefalet gözler önüne seriliyor. Üyelerinin tümü aynı zamanda birer misyoner olan Amerikan Kızıl Haçı, bölgede yaptığı çalışmalar ve yardım faaliyetleriyle birlikte misyonerlik faaliyeti de yürütmek istemiş fakat Balkanlar'da yaşanan sefaletin boyutu buna müsaade etmemişti.
1-9
Güneş banyosu yapan Bulgar köylüler. Sabun kıtlığının yaşandığı yıllarda güneş banyosu yapmak Balkan hakları arasında oldukça yaygındı.
2-9
Bu fotoğrafı çektirebilmek için en güzel kıyafetlerini giyinmiş bir Arnavut aile. Öndeki iki çocuğun diğer binlercesi gibi, yeterli kıyafeti olmadığı için, okula gidemediği fotoğrafla ilgili verilen detaylardan.
3-9
Kavala'daki eski bir Türk tütün deposunu devralan Amerikan Kızıl Haçı, depoda Müslüman, Hristiyan ve Yahudi Balkan halklarına erzak dağıtıyor.
4-9
Kavala'da Amerikan Kızıl Haçı tarafından bulunan bu üç yetimin Sırbistan'daki bir Kızılhaç yetimhanesine götürüldüğü biliniyor. Sonralarına dair bir bilgi ise mevcut değil.
7-9
Balkanlar'da tipik bir çingene kızı: Tifüs gibi bulaşıcı hastalık dönemlerinde, çingeneler hastalıkla mücadeleyi göçebe yaşam tarzları nedeniyle zorlaştırıyordu. Fotoğrafa düşülen nota göre ise bu küçük kız çanak çömlek satarken fenalaşmış.
8-9
Fotoğraftaki çocuk, 1912 Balkan Savaşı'nda daha beş yaşındayken kolunu kaybetmiş. Birkaç kilometre ötedeki savaştan kaçan, dirseğinden aşağı kolunu kaybeden firari, Tiran’a gelmiş ve bir köyde ekmek için sokak köpekleriyle kavga ederken fark edilip köylüler tarafından sahiplenilmiş. Maalesef çocuğun sonunun ise bir Kızılhaç yetimhanesi olduğu bilgisi geçiyor.
9-9