Kutsal toprakların fotoğrafını çeken ilk kişinin objektifinden Mekke ve Medine
1861 yılında Mısır ordusunda mühendis ve topoğraf olarak görev yapan Muhammed Sadık Bey, Hicaz'a trenle ulaştı. Yanında Mekke ve Medine'nin bilinen ilk fotoğraflarını çekeceği büyük ıslak plaka kolodiyon bir fotoğraf makinesi vardı. Kullandığı cam plaka tekniği ise o zamanlar sadece on yaşındaydı.
Yaklaşık yirmi yıl sonra Muhammed Sadık Bey, bu kez Hac kafilesinin hazînedârı olarak Hicaz'a döndü ve tarihte ilk kez Hac ibadetini kamerayla belgeleyen bir fotoğraf koleksiyonu meydana getirdi.
Sadık Bey'in başarıları Arap dünyasında ve Avrupa'da da takdir topladı. 1881'de Venedik Coğrafya Sergisi'nde altın madalya kazandı.
Fotoğrafları; Hac yolculuklarının ayrıntılarını anlattığı iki kitabında yayınlandı: 1881'de Mahmel'in Meşalesi ve 1896'da Hac Rehberi.
Bilgi notu: Osmanlı döneminde, padişahların emriyle Hicaz için hazırlanan kıymetli hediyeler, "mahmel" adı verilen süslü bir tahtırevanla gönderilirdi.
Halili Koleksiyonları'ndan Muhammed Sadık Bey'in oluşturduğu fotoğraf koleksiyonunun en iyilerinden oluşan bir seçki…
Kaynak: sacredfootsteps ve TDV İslâm Ansiklopedisi
2-12
Medine’de içerisinde, Hz. Peygamber’in kabrinin de bulunduğu Mescid-i Nebevî’nin yeşil renkli kubbesinin avludan çekilen, Sadık Bey imzalı fotoğraf.
3-12
Mescid-i Nebevî’nin şeyhülharemi Şevket Paşa, Hücre-i Saâdet’in (Resûl-i Ekrem’in defnedildiği Hz. Âişe’nin odası) iki harem ağasıyla birlikte.
4-12
Kanûnî Sultan Süleyman döneminde yenilenen Medine surlarının dışarıyla ilişkisini sağlayan dört kapısı vardı. Bu kapılardan biri olan Şam kapısı. 17. ve 18. yüzyıllarda kısmen tamirat gören sur ve iç kale 1868’de tamamen yenilenerek sayıları kırka tamamlanan burçların yüksekliği 25 metreye çıkarıldı. Medine surlarının günümüze kalıntıları dahi ulaşmamıştır.
5-12
Cennetü’l-muallâ mezarlığı, Mekke. Tarihi çok eskilere dayanan Cennet-ül Mulla'da Peygamber efendimizin eşi Hz. Hatice, dedesi Abdülmuttalib, amcası Ebu Talip ve iki oğlu Abdullah ile Kasım yatıyor. 1925 yılında Mekke Suûdîler’in eline geçtikten sonra Abdülazîz b. Suûd’un emriyle 1926’da Cennetü’l-muallâ’daki bütün türbeler yıktırılmış ve mezar taşları kaldırılmıştır. Bugün de hiçbir türbe ve mezar taşının bulunmadığı Cennetü’l-muallâ yine mezarlık olarak kullanılmaktadır.
6-12
Arafat Dağı. Kelime olarak “bilme, anlama, tanıma” ve “güzel koku” gibi mânalara gelen bir kökten türemiş olan bu yere Arafat adının veriliş sebebi kesin olarak bilinmemekle birlikte dünyanın her tarafından gelen insanların bu yerde birbirleriyle görüşüp tanışmaları veya günahlarını itiraf ederek Allah’tan af dilemeleri, af dileyenlerin affedilmelerinden sonra günah kirlerinden temizlenip Allah katında güzel bir kokuya sahip olmaları sebebiyle bu adın verildiği de ileri sürülen görüşler arasındadır.
7-12
Mescid-i Haram'ın Safa Kapısı, Mekke. Safa Kapısı, Safa tepesi tarafındaki kapı olup, Bâbü Benî Mahzûm da denir. Harem-üş-Şerîf’in Bâbü Muallâdan sonra en büyük kapısıdır.
10-12
Hz. Peygamber’in mescidiyle kabrinin bulunduğu hicret yurdu, İslâm’da iki Harem bölgesinden biri, Resûl-i Ekrem ve Hulefâ-yi Râşidîn döneminin başşehri, Medine.
11-12