Kefiyeli Feniks: Yaser Arafat
İsrail'in Filistin topraklarını işgaline karşı verdiği mücadeleyi "Elimde bir zeytin dalı ile bir özgürlük savaşçısının silahını taşıyorum" şeklinde tanımlayan Filistin'in efsane lideri Yaser Arafat, taktığı kefiyesiyle Filistin bağımsızlık mücadelesinin sembolü haline gelmişti. O, ömrünü Filistin'in özerkliği için İsrail'e karşı mücadele ederek geçirmiş ve yaşadığı döneme damga vuran bir lider olarak Ortadoğu'ya imzasını bırakmıştı.
1-24
Takvimler 24 Ağustos 1929’u gösterdiğinde Kahire’nin tozlu sokaklarında dünyaya gözlerini açan bebeğe Muhammed Abdurrahman bin Abdurrauf bin Arafat el-Kudve el-Hüseynî adı verilse de tüm dünya onu büyük dedesinin adı olan “Arafat” ismiyle tanıyacaktı. İleride “Yaser Arafat” adını ve “Ebu Ammar” kod adını kullanacak olan Arafat, henüz 4 yaşındayken annesini kaybedince ablası İnam onu büyütmüştü.
2-24
Eşini kaybeden ve çocuklarıyla ortada kalan babanın omuzlarına binen yükü hafifletmek isteyen dayısı Salim Ebu Suud’un isteği üzerine, Arafat ile küçük kardeşi Fethi, Kudüs’te müezzinlik yapan dayıları Salim’in yanına yerleşmişti. Ancak, tarihe “1936-39 Arap Ayaklanmaları” ismiyle geçecek olan Arap isyanının patlak vermesiyle henüz küçük yaşlarında başkaldırıya şahit olan Arafat, dayısının gözleri önünde tutuklanması ve olayların şiddetlenmesinden sonra geri Kahire’nin yolunu tutmuştu.
3-24
1948 senesine gelindiğinde Arafat, daha sonra Kahire Üniversitesi adını alacak olan I. Fuad Üniversitesi’nde inşaat mühendisliği bölümünde okumaktaydı. Gençlik yıllarından itibaren İsrail işgaline direnen Filistinlilere yardım etmeye başlayan Arafat, 1948 Arap-İsrail Savaşı başladığında halkının savaşçılarına silah sevkiyatında bulunmuş, istihbarat görevlisi olarak görev almıştı. Savaşın ardından eğitimini tamamlamak için Mısır'a giden Arafat, Kahire'de Filistinli üniversite mezunlarını bir dernek çatısı altında buluşturmuştu.
4-24
1956 yılının Ağustos ayında Arafat, Uluslararası Öğrenci Kongresi’ne katılmak için Prag’a gitmişti. Daha sonraları alametifarikası olacak “kefiye”sini ilk kez bu toplantıda esnasında kullandı. O, taktığı beyaz kefiye ile katılımcılar nazarında yöresel bir kıyafetmiş gibi gözükse de durum bundan oldukça farklıydı. Kefiye, 1936-1939 senelerinde İngiliz mandasına karşı ayaklanan Filistinli savaşçıların simgesi olmuştu. Arafat’ın konferans esnasında kefiyeyi kafasına geçirmesinin asıl sebebi de tam olarak buydu.
5-24
Kuveyt Bayındırlık Bakanlığı’nda mühendis olarak çalışmaya başlayan Arafat, Kuveyt’e taşındıktan sonra maddi durumunu önemli ölçüde düzeltmeyi başarabilmişti. Öyle ki, Haziran 1997’de CNN’den Larry King’e verdiği bir röportajda, “Ben hiç maaş almadım. (el-Fetih’den maaş almayı kastederek) Hâlâ Kuveyt’te kazandığım parayı kullanıyorum.” diyecekti.
6-24
Siyaset yolundaki yürüyüşünü hızlandıran Arafat, 10 Ekim 1959’da, Filistin direnişindeki en eski ve büyük örgütlerden biri olan Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi'ni (el-Fetih) kurdu. Arapça “Hareket Tahrir el-Filistin” olarak isimlendirilen örgüt, hareketin etki alanını genişletmek üzere ilk siyasî bürolarını Suriye ve Cezayir gibi iki önemli Arap ülkesinde açtı ve kurulan örgütün halk tarafından tanınması maksadıyla da "Filistinuna Nida el-Hayat" dergisi çıkartıldı.
7-24
Sosyal demokrasi ve seküler Arap milliyetçiliği temelinde bir direniş hareketi olan el-Fetih, Filistin’in İsrail işgaliyle mücadelesinde etkin rol oynadı. El-Fetih lideri Arafat, siyonizmi "düşünce, hedef, örgütlenme ve yöntem açısından saldırgan emperyalist faşist bir hareket" şeklinde niteleyerek, Filistinlilerin uluslararası camiada temsil edilebilmesi için Arap devletleri tarafından kurulan Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) 1969'da liderliğini üstlendi ve aynı yıl Time dergisi kapağını “yılın adamı” ünvanıyla Arafat’a ayırmıştı.
8-24
İşgal edilen topraklarını kurtarmak ve vatanından sürülen milyonlarca Filistinlinin evlerine dönüşünü sağlamak için İsrail'e karşı silahlı mücadelenin şart olduğuna inanan Arafat'ın başında olduğu Filistin hareketi, İsrail’in yanı sıra bazı Arap ülkeleriyle de çatışmak zorunda kaldı.
9-24
Eylül 1970’de başlayıp Temmuz 1971’e kadar süren ve tarihe "Kara Eylül" olarak geçen çatışmalarda Ürdün ordusu ile Filistinliler karşı karşıya geldi. Ürdün'ü terk etmek zorunda kalan Arafat, Lübnan'a gitti.
10-24
1974 yılının Ekim ayında Rabat’ta düzenlenen Arap Zirvesi’nde FKÖ, Filistin halkının “meşru” tek temsilcisi olarak tanınmasından yaklaşık bir ay sonra Birleşmiş Milletler’den Arafat’a bir davet mektubu geldi. 22 Kasım’da Genel Kurul’a hitap etmek için kürsüye alkış tufanı eşliğinde giden Arafat, hafızalara kazınacak şu sözleri söyleyecekti:
“Bir elimde zeytin dalı, bir elimde özgürlük savaşçısının silahı. O zeytin dalının elimden kayıp gitmesine müsaade etmeyin.”
11-24
İsrail, Arafat’ın sığındığı Lübnan'a 1978’de saldırarak ülkenin güneyinde küçük bir bölgeyi işgal etti. İsrail'in 1982'de başkent Beyrut'a uzanan daha büyük bir saldırı başlatması üzerine Arafat, bu ülkeden de ayrılmak zorunda kaldı ve bu seferki durağı Tunus oldu. Gazze Şeridi'nde 1987'de patlak vererek daha sonra tüm Filistin topraklarına yayılan "Birinci İntifada", tam altı yıl sürecek bir başkaldırıyı başlatacaktı.
12-24
Arafat, önemli bir karar alarak intifada boyunca silah kullanılmasını yasakladı. Silah kullanımı neticesinde İsrail’in katliam yapacağından korkan Filistinliler, bu süreçte İsrail birliklerine genellikle taşlar ile saldırmaktaydı.
13-24
Yaser Arafat; sürgüne, tecride ve bombardımanlara rağmen en büyük hayali olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasından hiç vazgeçmedi. Bu hayalin gerçekleşmesi için 1988'de Filistin merkezî yönetimi, tarihî bir karar alarak başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulduğunu ilân etti. Bunun ardından Arafat kamuoyu önünde şiddeti reddettiğini açıklayarak, İsrail ile diyaloğa giden yolda önemli bir adım attı.
14-24
Arafat’ın Filistin mücadelesindeki en kritik dönüm noktalarından biri belki de İsrail'i tanıma kararı oldu. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 1988'de yaptığı konuşmada Arafat, FKÖ'nün İsrail'in "var olma hakkını tanıdığını" ilân etti. Bu adımı, Filistinli gruplar arasında farklı tepkilere yol açsa da ABD'nin Arafat'a ve hareketine yönelik algısını olumlu yönde değiştirdi. Filistin Merkez Konseyi 1989'da Arafat'ı, Filistin Devlet Başkanı ilân etti.
15-24
1990 yılının yazına gelindiğinde ise Arafat’ın özel hayatında önemli bir olay yaşanacaktı. 61 yaşındaki lider gönlünü 27 yaşındaki genç ve güzel asistanına kaptırmıştı. Daha önce hiç evlenmeyen ve sadece bir kez nişanlı kalmış olan Arafat, Süha isimli bir Filistinli ile evlendi. 66 yaşında baba olan Arafat, kızına annesi Zahva’nın adını verecekti.
16-24
Arafat’ın baba olması siyasî süreci unutturmamıştı. İsrail hükümeti ile Arafat liderliğindeki FKÖ arasında sürdürülen gizli ve açık görüşmeler, 1993'te Oslo Barış Anlaşması'nın imzalanmasıyla sonuçlandı.
17-24
Anlaşmanın imzalanmasının ardından Filistin lideri Arafat ile İsrail Başbakanı İzak Rabin el sıkışarak kameralara poz verdi. Bu anlaşmadan dolayı 1994’te Arafat ve Rabin'e Nobel Barış Ödülü verildi.
18-24
Anlaşma metni, İsrail askerlerinin Gazze Şeridi ve Eriha'dan çekilmeleri ile başlayan beş yıllık bir geçiş dönemini öngörüyordu. Bunun yanı sıra Batı Şeria ve Gazze'de yönetimin kısmen Filistinlilere teslim edilmesi ile sonuçlanacak geçici bir dönemin belirlenmesi konusunda anlaşılmıştı. Bunun için Filistin yönetimi kurularak liderliğine Arafat getirildi. Böylece, 1999 itibarıyla tarafların nihai statü anlaşması imzalaması ve Filistinlilerin kendi yönetimini oluşturması öngörülüyordu. Fetih ve FKÖ'nün lideri Arafat, 1996'da yapılan seçimlerde oyların yüzde 83'ünü alarak Filistin yönetimi başkanlığına seçildi.
19-24
Filistinlilerin istediği bölgeler Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'tü ancak gelişmeler planlanan şekilde olmadı ve İsrail taahhütlerine uymadı. İsrail anlaşmalara aykırı olarak Doğu Kudüs ve Batı Şeria'daki Yahudi yerleşim birimi faaliyetlerine hız kesmeden devam etti. Oslo'nun getirdiği yükümlülüklerden biri de su kaynaklarının paylaşımında tek taraflı adım atılmamasıydı. Ancak İsrail bu kurala da uymayarak, Batı Şeria'daki su kullanımını kendi lehine sürekli artırdı.
20-24
İsrail'in ayak sürümesi ve sözlerini yerine getirmemesi nedeniyle görüşmelerin akamete uğramasının ardından 2000 yılında İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un Harem-i Şerif’e yüz kadar koruma eşliğinde girdiği provokatif Aksâ ziyareti, “İkinci İntifada”nın fitilini ateşlemişti.
21-24
İsrail güçleri 2002'de Arafat'ı işgal altındaki Batı Şeria'nın Ramallah kentinde bulunan karargahında ev hapsine aldı. Filistin yönetiminin merkezi olan karargahını 2 yıl abluka altında tutan İsrail güçleri, burayı birçok kez tanklarla da hedef aldı.
22-24
Arafat 2004'te hastalanan Filistinli lider, bu kez iyileşemedi. İsrail'in izin vermesinin ardından tedavi için 29 Ekim’de Fransa'ya götürülen Arafat, 11 Kasım 2004'te Paris’te Percy Askeri Hastanesi'nde 75 yaşında hayata gözlerini yumdu.
23-24
Kurtulduğu suikast girişimlerinden ve ölümlü kazalardan dolayı kendisine “anka kuşu” manasına gelen “kefiyeli feniks” lakabı verilen Arafat, bir suikasta kurban gitmişti. 2002 senesinde mezarından alınan örneklerde normalin 18 katı polonyum maddesine rastlanan Arafat’ın ölümün bu radyoaktif maddeyle bağlantılı olma oranı %83’tü.
24-24