İngiliz arşivinde İslâm coğrafyasına ait çizimler
1821'de kurulan Paris Coğrafya Topluluğu, 1828'de kurulan Berlin Coğrafya Topluluğu ve bundan hemen iki yıl sonra 1830 yılında kurulan Kraliyet Coğrafya Topluluğu hiç şüphesiz bir ihtiyaca cevap vermek maksadıyla oluşmuş yapılardı. Özellikle 19. yüzyıl dünyası, ilk ayak basanın adeta bulunduğu toprağa sahip olduğu, Avrupalılarca keşfedilmeyi bekleyen bir dünyaydı. Bu bakımdan hızlı hareket edilmeli, seyyahlar ve bilim insanlarına sponsor olunmak sûretiyle varlığından haberdar olunan ama nüfûz edilemeyen coğrafya tanınmalıydı. Çıkartılacak haritalar bu noktada kaçınılmaz bir ihtiyaçtı. Yapılacak dakîk seyahatler sonrasında hazırlanan haritalar, mükemmel hale gelinceye kadar başka eller tarafından da işlenmeye devam edecekti. Çeşitli maksatlarla yapılan harita çizimleri genel olarak askerî-siyasî amaçlarda yoğunlaşıyor, Avrupalı devletler sömürgeleri altında bulundurdukları yerlerin detaya varacak haritalarını kendi maksatları uğruna hazırlıyorlardı. İşte orijinali British Library içerisindeki, genellikle India Office Records and Private Papers'de kayıtlı olan ve Katar Millî Kütüphanesi tarafından satın alınarak erişime açılan kimi haritalar bunu net bir şekilde gösteriyordu.
1-18
İran’ın Basra Körfezi kıyısında yer alan şehri olan Bûşehr, sahip olduğu stratejik mevkii sebebiyle Avrupalıların da dikkatini çeken bir yer olmuştu. 18. yüzyılın ilk yarısında burada bir ticaret merkezi açan Hollanda Doğu Hindistan Şirketi, varlığını 18. yüzyılın ikinci yarısının başına kadar devam ettirebilmişti. Kısa bir zaman sonra bölgenin hâkimi olan Şeyh Nasr Âl-i Mezkûr, İngiliz Doğu Hindistan Şirketi’ne bir yapı ve ticaret merkezi açma salahiyetini vermişti. Fakat burası daha 18. yüzyıl bitmeden İngiliz Kraliyet Donanması’nın bir üssü haline gelmiş, askerî öneminden başka ticârî bakımdan da çok ilerleme kaydetmişti. 19. yüzyılın ikinci yarısının başlarında Afganistan’ın İngiltere’yle olan İran karşısındaki ittifakı Rusya’nın da teşvikiyle İran tarafından Herat’ın ele geçirilmesiyle neticelenmiş ve bu da İngiltere ile İran arasında savaşa sebep olmuştu. İngiltere’nin zaferiyle neticelenen bu savaşta Bûşehr İngilizler tarafından işgal edilmişti. 1867 yılına ait olan Bûşehr Yarımadası çiziminde İngiliz filosunun 1856'daki mevkii, silahlı botlar ve filonun koruması altında asker çıkaran teknelerin durumu gösteriliyor.
2-18
İngiliz ordusuna mensup Snodgrass isimli şahıs tarafından 1810 yılında çizilen; Bûşehr’den Fîrûzâbâd üzerinden Şîrâz’a uzanan güzergâhı gösteren seyahat rotası.
3-18
1925 yılına ait olan bu çizim, Umman Sultanlığı'nın başkenti Maskat’tan kuzeye doğru, günümüzde Birleşik Arap Emirlikleri sınırlarına giden kıyı boyunu resmediyor.
4-18
IORR151370’de kayıtlı “Zubarah” başlıklı dosya içerisinde yer alan bu çizim, Haziran ve Temmuz 1937'de Katar Şeyhi Abdullah bin Câsim Âl-i Sânî güçleri ile Âl-i Naîm kabilesi arasında meydana gelen çatışmalarla alakalı yazışmaları kapsamında veriliyor. Osmanlı arşivinde konuyla alakalı vesîkaları gördüğümüz üzere bu dönemde, Âl-i Naîm kabilesi, Zübâre’yi kendi topraklarının bir parçası olarak talep eden Bahreyn'in Âl-i Halîfe ailesiyle müttefikti. Zira bu aile, 1783'te Bahreyn'i ele geçirmesinden önce orada bulunuyor, dolayısıyla Zübâre’nin kendilerine ait olduğunu söylüyorlardı. İngilizler, Âl-i Halîfe’nin Zübâre üzerindeki iddiasını tanımamış ve bundan dolayı da herhangi bir müdahalede bulunmamışlardı. Çatışmalar Temmuz 1937'de sona ermiş ve Âl-i Naîm kabilesinin şefi olan Şeyh Râşid bin Muhammed, Âl-i Sânî’nin Zübâre üzerindeki egemenliğini tanımayı kabul etmişti. Belgeler arasında verilen bu çizim muhtemelen konuyla alakalı tamamlayıcı bir unsur olarak düşünülmüştü.
5-18
IORR151257’de Abu Musa Oxide Question (Ebû Mûsâ Oksit Meselesi) başlığıyla kayıtlı dosya içerisinde yer alan bu çizim, adada bulunan kırmızı oksit ile alakalı yazışmalar arasında yer alıyor. Çeşitli endüstri sahalarında kullanılabilen bir maden olan kırmızı oksit, bu bakımdan İngilizlerin dikkatini çekmişti. 1908 yılından itibaren bölgedeki başka adalar gibi Ebû Mûsâ adasına da hakim olan İngiltere, kısa zamanda buradaki madenlerin üzerine eğilmişti. Öyle ki konuya verilen önem İngiliz Dışişleri Bakanlığı'nın meseleyle alakadar olmasına kadar varmıştı. Madencilik operasyonlarının başlatılmasıyla alakalı tahmini bir maliyet raporu da içeren dosya, 1909 yılına ait olan bu çizimi de barındırıyordu. Çizim, sol üst köşedeki açıklamalarıyla oksit demir sahaları ve madenlerini gösteriyor.
6-18
Bugün İran sınırları içerisinde yer alan Bender Abbas’tan Pakistan sınırları içerisinde bulunan Karaçi’ye uzanan kıyı boyunca, yaklaşık 1500 km. uzunluğundaki telgraf istasyon hatlarını gösteren çizim. Görselin, hattın açıldığı 1864 yılına ait olduğu düşünülüyor.
7-18
Umman sınırları içerisinde yer alan Sûr, eski dünyanın önemli şehirlerinden biri olmuş, özellikle Süveyş Kanalı açılana kadar da ticârî bir merkez olarak değerini korumuştu. İngilizlerin dikkatini çeken Sûr, öyle anlaşılıyor ki bu önemini Süveyş’in ardından da kaybetmemişti. British Library IORR15665’de kayıtlı olan ve 1928 yılında oluşturulmuş olan bir rapor bunu net bir şekilde gösteriyordu. Gerald Patrick Murphy isimli, İngiltere’nin bölgedeki yetkilisi olduğu anlaşılan biri tarafından kaleme alınan rapor 1800’lü yılların başlarından 1920’lerin sonuna kadar Sûr ile alakalı meseleleri ele alıyordu. Sûr’un coğrâfî durumu, bölgede bulunan kabilelerin tarihi, buradaki köle ticareti ve yaşanan son gelişmeler, Sûr’un buradaki bir çizimiyle resmedilmişti.
8-18
Günümüzde Ebûdabî, Dübey, Şârika, Acmân, Ümmülkayveyn, Re’sülhayme ve Füceyre emirliklerinin meydana getirdiği Birleşik Arap Emirlikleri, aslında bu hüviyetini oldukça geç bir tarihte, 1971 yılında almıştı. Bu tarihten önce bağımsız yapılar şeklinde varlıklarını devam ettiren bu emirlikler arasında çatışmalar da meydana gelmiyor değildi. British Library IORLPS123828’de kayıtlı dosya; Ebûdabî ile Dübey arasında yaşanan bir gerginliğe işaret ediyordu. Basra Körfezi kıyısında, Dübey’in yaklaşık 70 km güneyinde yer alan bir arazide yaşanan gerginlik, silah kullanılacak bir raddeye ulaşma riskini de barındırmıştı. Dübey tebaası kişiler tarafından Ebûdabî topraklarından yaklaşık yüz deve çalınmıştı. İngilizlerin bölgede bulunmaları, burada ciddi bir menfaate sahip olmaları bu meseleye el atmalarına da sebep olmuştu. Raporun tarihine bakılırsa bu gerginlik de 1945 yılında meydana gelmişti. Tabii İngilizlerin bu bölgedeki varlığı bu tarihten çok daha önceydi. Çıkarlarını sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi için istikrarlı bir ortama ihtiyaç duyan İngiltere, bölge emirlikleriyle 19. yüzyılda bir anlaşma imzalamıştı. el-İmârâtü’l-mütesâliha (Anlaşmalı Emirlikler) olarak bilinen buradaki yapıların arasında yaşanan herhangi bir gerginlik öyle anlaşılıyor ki İngiltere’ye aracı olma hakkı veriyordu. Çalınan develer sebebiyle oluşan kriz de İngiltere’nin devreye girmesiyle neticelenmiş, develer sahiplerine teslim edilerek kriz de çözülmüştü.
9-18
Orijinalinin British Library, Western Manuscripts içerisinde yer aldığı bu çizim tanıdık bir isim tarafından hazırlanmıştı: Gertrude Bell.. Ma'arretü'n-Nu'mân’ın haritasını çıkartan Bell’in, bunu yaptığı tarih de 1905 yılı olmuştu. Son derece kısa olan bu kayıt aynı zamanda David George Hogarth’ın da kimi yazılarını içeriyordu. Bilindiği gibi Bell, yakın arkadaşının ağabeyi olan Hogarth’la tanışmış, birlikte arkeolojik faaliyetlerde bulunmuşlardı. Tarihe bakılırsa muhtemelen bu da o yapılan projelerden biri olmuştu. Bell’in Hogarth ile olan mesaisi arkeoloji sahasında kalmamış, I. Dünya Savaşı’nın çıkmasının ardından bölgeyi yakînen bilen bir arkeolog olarak orduya alınan Hogarth, Bell’in de burada vazife alması noktasında gayretlerde bulunmuştu.
10-18
Bugün Suudi Arabistan sınırları içerisinde yer alan el-Katîf’ten, Ummân sınırları içerisindeki Ra’su’l-had’e kadar uzanan coğrafyanın el çizimi haritası. Oldukça dakîk bir sûrette çizilen harita, 1860 yılı gibi erken bir tarihte meydana getirilmişti.
11-18
British Library IORLPS122120’de bulunan dosya içerisindeki bu taslak çizim, kuzeyde Fersân Adaları ve güneyde Hânîş Adaları dahil olmak üzere Aşağı Kızıldeniz'deki adaları, ayrıca batıda Eritre ve doğuda Yemen dahil olmak üzere çevredeki bölgeyi gösteriyor. Stratejik önemi dolayısıyla İngilizler ve İtalyanlar arasında rekabet unsuru olan bu adalar, kimi zaman her iki devlet arasında gerginliklere de yol açmıştı. Raporda yer alan kayıtlar da İngiliz hükümetinin, İtalyan hükümetinin kimi adalar üzerinde bir tür gayri resmî kontrol kurmaya çalışma sürecinde olduğuna dair endişelerini belgelemiş, Lozan Antlaşması'nın (1923) veya 1927'deki İngiltere ile İtalya arasındaki Roma Görüşmelerinin adalar üzerinde bir İtalyan egemenlik iddiasına itiraz etmek için herhangi bir temel sağlayıp sağlamadığını ele almıştı.
12-18
Suudi Arabistan hükümeti ile California Standard Oil Company arasında 1933'te imzalanan, petrol imtiyazının kapsadığı alanı gösteren siyah ve kırmızı mürekkeple çizilmiş harita.
13-18
Hindistan’da hakimiyet kuran İngiltere, buradaki varlığını devam ettirebilmesi için başka ikmal noktalarına da ihtiyaç duymuştu ki Yemen toprakları da bunlardan biri olmuştu. 19. yüzyılın ilk yarısında Aden topraklarına barışçıl yollarla yerleşen İngiltere, 20. yüzyılın başında burayı İngiltere’ye bağlı bir koloni haline getirmiş ve ismine de Aden Protektorası demişti. British Library IORLPS122086’de kayıtlı dosya içerisinde bulunan bu çizimle, Aden Protektorası ve çevresi resmedilmiş, sadece kırmızı mürekkeple çizilmiş olan Yemen ile sınırı değil, aynı zamanda güney kıyısı da gösterilmişti. Berîm, Abdülkûrî ve Sukatra adaları da bu çizimde ihmal edilmemişti. 1931 ile 1945 yılları arasına ait olan dosyadaki raporlar geniş bir konu yelpazesinde olmuş, yerel meselelerin yanısıra Suudi Arabistan ve Yemen arasındaki ilişkilere odaklanmıştı. Çizimin yer aldığı dosya başka başlıkları da içeriyordu: köle ticareti, Aralık 1931'de, Yemen İmamının torununu tedavi etmek maksadıyla Petrie isimli bir kadın doktor idaresinde bir İngiliz tıbbi heyetinin Yemen'e gitmesi, Yemen’in batısında yer alan Kemarân Adası’ndan hacıların geçişi, Aden Baş Komiseri Bernard Rawdon Reilly’nin 1933'te HMS Penzance gemisiyle Abdülkûrî ve Sukatra adalarını ziyareti, Yemen birliklerinin Hudeyde’den tahliyesinin ve ardından Suudi birliklerinin girişinin detayları da dahil olmak üzere 1934 yılındaki Suudi-Yemen çatışması, Kızıldeniz'deki İtalyan deniz karakolları, Yemenlilerin Habeşistan'daki olaylardan sonra İtalya'nın Yemen'e karşı da saldırganlaşabileceğinden endişe ediyor olmaları, Kızıldeniz ticaret limanı olarak Kemarân Adası’nın önemi bu konulardan bazılarıydı.
14-18
1932 yılı Umman Sultanlığı’nda kimi değişikliklerin olduğu bir zamandı. Sultan Faysal bin Türkî bu tarihte en büyük oğlu olan Saîd bin Teymûr lehine tahttan çekilmişti. Bu tarih aynı zamanda ülke toprakları içerisinde baş gösteren bir isyanın da olduğu yıldı. British Library IORR151444’de kayıtlı dosya da bununla alakalı olmuştu. Dosya, 1932'de Umman Sultanlığı’ndan bağımsızlığını ilan eden Sûr'daki Benî Bû Ali kabilesine karşı 1932'de yapılan faaliyetlerle alakalı yazışmaları içeriyordu. Yazışmalar, Şeyh Ali bin Abdullâh el-Hammûde liderliğindeki Benî Bû Ali kabilesinin Umman Sultanı'nın otoritesine ve özellikle Ayce’de bir gümrük noktası oluşturulmasına nasıl isyan ettiğini ele alıyordu. Şeyh Ali, Ayce Kalesi'ne silahlı kuvvetler konuşlandırmış ve gümrük karakolunun kurulmasını engellemişti. İngiltere’nin Umman Sultanlığı’nın bölgedeki müttefiği olması bu duruma da el atmasını gerektirmişti. Wapiti tarzı uçaklar ile deniz uçaklarının dahil olduğu Irak'tan gelen uçakların konuşlandırılmasının zamanlaması ve özellikle Ramazan ayında keşif uçuşlarının yapılması burada ele alınan konular arasında olmuştu. İngiltere’nin iki kişilik, tek motor çift kanatlı askerî uçak modeli olan bir Wapitisi, bu keşif uçuşları esnasında Maskat'ın 40 mil güneyinde düşmüş, ancak kimsenin canı yanmamıştı. Bunun üzerine Saîd bin Teymûr, savaş gemisi HMS Emerald eşliğinde küçük bir gemiyle Sûr'u ziyaret etmişti. Yazışmalar; Londra'daki Dışişleri Bakanlığı, Hava Bakanlığı ve Hindistan Ofisi'nin isyancılara karşı kullanılacak uçaklara ilişkin mutabakatını ortaya koyuyordu. Bahriye Şurası Komitesi’nden bir mektup, yapılacak faaliyetle alakalı hemfikir olduğunu, ancak uçak kullanımı ve bunun Arap yöneticilerle ilişkilere yansıması konusundaki endişelerini ifade ediyor ve yalnızca denizden yapılacak bir bombardımanı öneriyordu. Hava Bakanlığı buna karşılık olarak, siyasî temsilcinin görüşünün ‘yalnızca savaş gemisiyle yapılacak eylemin tamamen etkisiz olacağı; geçmiş tarih bunu göstermiştir’ şeklinde olduğunu söylemişti. Bu, Benî Bû Ali kabilesi ile yapılan ilk mücadele olmayacaktı. 1820-1821 yılında da Sultan Ummanlığı ve İngiltere müttefikliğinde Benî Bû Ali kabilesiyle savaşılmış, 1820 yılındaki birinci savaşta İngilizler ağır bir darbe almışlardı. 1932 yılında yapılacak sefer öncesi, bundan bahsediliyor. 1821 zaferinden sonra da Benî Bû Ali kabilesi mensuplarının baskını neticesinde öldürülen İngiliz askerleri hatırlatılarak benzer bir vakanın yaşanmaması için önlem alınması gerektiği söyleniyordu. Yapılan askerî hazırlıklar burada dakîk bir sûrette ortaya konuyordu. Bu minvalde dosya içerisinde yer alan bir harita sahayı tüm netliğiyle gösteriyordu. Muhtemelen bu proje sahanın üzerinde yapılan keşif uçuşlarını geçmemiş, herhangi bir saldırı meydana gelmemişti.
15-18
British Library IORLPS10135’de kayıtlı dosya içerisinde bulunan bu görsel, meşhur İngiliz seyyah George Wyman Bury tarafından renklendirilmişti. 1910 yılına ait olan ve Güney Arabistan’ı gösteren bu görseldeki mavi renkli yerler Türklerin hakim oldukları sahayı gösterirken kırmızı ile boyanmış olan yerler İngiliz hakimiyeti altındaki sahayı işaret ediyordu.
16-18
Fırat ve Dicle nehirlerinin denizle buluşmadan önce birleştikleri yer olan Şattu’l-Arab deltasının 1930 yılında yapılan bir çizimi.
17-18