Bulunduğumuz her ortama şöyle bir uyum sağlayabilsek hayatımızdaki çoğu problemin ortadan kalkacağına inanıyorum.

Herkesin düğününü o kadar eleştirdik ki bizim başımıza nasıl bir şey gelecek hiç bilmiyoruz. Ama suç bizde değil ki ne yapalım, muhakkak eleştirilecek bir şey oluyor.

Halayın başında bu abi olsa, utanır sıradan çıkarsın. Keramet, salladığı mendilde mi yoksa kısa paçalarında mı bilemedik ama düğününde böyle oynayamayan hiç oynamasın. Biz mesela kenarda alkış tutuyoruz, bizi örnek alın.

Şöyle bir zincir oluşturup halay çeksek dert tasa kalmayacak, hafifleyeceğiz gibi hissediyoruz. Düğün dernek beklemeden mendili birinin eline tutuşturup kendimizi halayın hafifliğine bırakmamak için zor duruyoruz.

Halay çekmeyi bilmeyenlerin halkanın sonuna atıldığı düzene karşı gelen bu kardeşimizi kutluyoruz. Önce biraz sinirlense de halayın kitabını yazdığını cebinde taşıdığı mendille belli eden ve halay başı görevini layığıyla icra eden kardeşimiz gerekli mercilere mesajını iletmiştir diye umuyoruz.

Bu ablamızı her koşulda halay çekmeyi bırakmayanlar derneği başkanı ilan ediyoruz. Ayrıca halaya gösterdiği saygıdan ve verdiği emekten dolayı ayakta alkışlıyoruz.

Mendil kapmaca bir açık hava oyunudur. Bunun için geniş bir alana ihtiyaç vardır. Oyun alanının taşlardan arındırılması ve düz olması gerekir fakat yeni dönemde bu tip oyunları okul içinde göreceğiz gibi...

Sağlı sollu tertemiz toprağa ekilmiş çiçek öbeklerinden sıyrılıp sık yapraklı bir ağacın altında boş bir bank buldum kendime, kuşların ve yağmurun izin verdiği kadarına iliştim. Niyetim bir iki sigara içimi oturup yağmur sonrası serçelerini seyretmekti hava kararana kadar.

Ve çok güzeldi. Yani gerçekten çok güzeldi. Güzellik nasıl anlatılır bilmem. Güzel güzeldir işte, ötesi yok. Sırada beklerken bile tebessüm ederdi, belki onun için çok güzeldi. Küçücük burnu, ela gözleri, o ela gözleri çevreleyen ince çerçeveli gözlüğü... Belki bunlar yüzünden çok güzeldi. Gamzesi de vardı ama sadece sağ yanağında, gülünce daha da güzel olurdu.

Dil ile kültür arasında muazzam bir ilişki var. Biri diğerinin hem taşıyıcısı hem mütemmim cüzü, birini diğerinden ayrı düşünmek imkânsız. Zira dil, kültürü, kültür de dili şekillendiriyor. Hayat tarzımız en çok dilde tebellür ediyor. Söz gelimi, günlük hayatta kullandığımız eşyaların türü arttıkça dilde bunları karşılayan kelimelerin sayısı da artıyor ve bu kelimeler arasında zamanla nüanslar ortaya çıkıyor. Elinizi yüzünüzü kurulamak, belki terinizi silmek, yeri geldiğinde başını…

İnsanın durumuyla ilgili olarak sosyal hayatta bazı paylaşımlarda bulunması modern zamanlarla sınırlı bir alışkanlık değil. Eski dönemlerden beri farklı farklı “paylaşım” araçları kullanmış insanlar. Mendil de bu paylaşım araçlarından biri. Mendilin sosyal paylaşım aracı olarak kullanılmasının edebiyattaki kimi izlerini takip ettik.

Türk kültüründe mendilin kullanımı çok eski zamanlara dayanır. Orta Asya Türklerinin “ulatu” adını verdikleri mendil, Selçuklu ve Osmanlı döneminde de ihtiyaçtan olduğu kadar sembol ve süs aracı olarak da kullanılmıştır. XVI. yüzyıl kaynaklarına bakıldığında mendillerin çoğunluğunun tezgâhta dokunmuş keten kumaşından yapıldığı görülüyor.

Kitle iletişim araçlarının çeşitliliği ile insan hayatında vazgeçilmez bir yere sahip olan teknolojinin, daha çok getirmiş olduğu deformasyonu anlatıyor yazar. İnsanların özellikle sosyal medya üzerinden çok farklı sokaklardan ziyade, kendisine benzeyen insanların dünyasına anlık yaptığı geçişlerden aldığı hazzı yaşamasını işliyor.