Zulme karşı çıkmakla mükellefiz

Zulme karşı çıkmakla mükellefiz
Zulme karşı çıkmakla mükellefiz

İsrail’in, Gazze’de sürdürdüğü soykırımı, boykotun önemini, Siyonizm’in kültür hayatındaki etkilerini ve “Filistin inisiyatifi”ni Ümit Sönmez ile konuştuk…

Gazze’deki soykırımda pratik/somut adımlar atılmasını engelleyecek temel sorunlar nelerdir? Özellikle Müslüman ülkeler neden harekete geçemiyor/geçemiyor?

İsrail ve destekçileri o denli tehditkâr ki hiçbir ülke tek başına onların karşısına fiili tedbirler ile çıkmayı bugüne kadar göze alamadı. Son birkaç haftada İsrail’in çatışmayı bölgesel bir savaşa çevirmek için elinden geleni yaptığını hepimiz görmekteyiz. Savaş, aklı başında hiçbir devletin istemeyeceği bir durum. Ancak kaçınılmaz sebepler söz konusu olduğunda son opsiyon olarak masanın üzerinde durur savaş. Yapılan tüm askeri hazırlıklar, adı üstünde caydırıcı olsun ve ülkeler savaşa girmesin diye yapılan hazırlıklardır. İsrail ve destekçisi olan diğer ülkeler ekonomik anlamda dünyanın liderleri diyebileceğimiz ülkeler. Neredeyse tüm ülkeler ekonomik ilişkiler ile öylesine birbirine bağımlı hâle geldiler ki zamanın herhangi bir anında tüm her şeyi durdurup savaşa girmenin insani kayıplar dışında oluşturacağı maddi kayıplar da herkesin malumu. Tüm bu şartlar çerçevesinde ülkeler maalesef durumu bağımsız olarak değerlendirip, tek başına vaziyet alamamakta. İsrail ve destekçisi ülkelerin karşısına ancak diğer ülkelerin bir araya gelerek birtakım tedbirler alması mümkün olabilir. Ancak bu da geçmiş tecrübelerden doğan güvensizlikler nedeniyle pek mümkün olamadı bugüne kadar. Bence sadece petrol üreten Müslüman ülkeler petrol ihracatını dönemsel olarak azaltsa sorunun çözülmesi için önemli katkı sağlayabilirler. Ancak birçoğunda petrol üretimi ve satışı yabancı şirketler ile ortaklaşa yapıldığından bu da normal koşullar altında pek olası görünmüyor.

7 Ekim sonrası ortaya çıkan manzara hem İslam hem de Batılı düzen denkleminde nasıl bir değişime yol açtı sizce? Mesela anti-semit korkusunun veya Pax Americana’nın sonu diyebilir miyiz?

7 Ekim sonrasında özellikle Gazzelilerin gösterdiği direniş, inanç ve tevekkül gayrimüslimlerin İslam dinine olan ilgisinde deyim yerindeyse patlama yaşanmasına sebep oldu. On binlerce insanın göz yaşları ile Müslüman olduğu videoları izledik hep birlikte. Filistin konusu hiç olmadığı kadar tüm dünya çapında konuşulmaya başlandı. Hayır bildiğimiz şeylerde şer, şer bildiğimiz şeylerde ise hayır olabilir düsturunun vücut bulmuş halini görüyor gibiyiz sanki. Bu elbette yaşadığımız ıstırabı azaltmıyor ama bir realite olarak karşımızda duruyor.

Şunu bir kez daha gördük ki, sosyal medyada Filistin’e dair gerçekler sansürleniyor. Tamamen “onların” elinde olan sosyal medyada ifade özgürlüğü lüks kalıyor. Gerçekler sansürlenirken özellikle Refah kapısında yardımlar da engelleniyor. Bu engellemelere karşı neler yapabiliriz?

Ümit Sönmez
Ümit Sönmez

Oyunu bizim kurmadığımız her şeyde, kurallarını koymadığımız her platformda bu kadar tip durumlarla karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz maalesef. 7 Ekim’den bu yana -ki öncesinde de öyle idi ama, bu pervasız ve gözümüze sokularak yapılmıyordu- Batı ya da kendi deyimleriyle modern dünya kendi ürettiğini iddia ettiği tüm insani değerleri maalesef ayaklar altına aldı, almaya devam ediyor. Bu sadece sosyal medyada değil gerçek hayatta da böyle. Uluslararası Adalet Divanı karar alıyor, uygulamakla sorumlu olanlar kıllarını kıpırdatmıyor. Herkes beyanatlar veriyor; “Şöyle olmalı, şu yapılmalı, şu yapılmamalı, şuna dikkat edilmeli” şeklinde. Tamam hepsi çok güzel peki bunu kim/kimler yapacak. Sorumlu olanlar kimler? BM Güvenlik Konseyi’nde dahi tüm engellemelere rağmen bir karar çıktı. Akdeniz’e kıyısı olan her ülke her şeyden bağımsız olarak şu an Gazze’ye İsrail’e rağmen direkt Gazze limanı üzerinden yardım götürebilir. Peki bunu kim yapıyor? Hiç kimse. Refah sınır kapısı Gazze tarafının İsrail ordusu tarafından işgal edilmesinden bu yana kapalı, haftalardır çalışmıyor. Yani Mısır’a gönderilen yardımlar artık Refah sınır kapısından Gazze’ye sokulamıyor. Tüm yardımlar Kerem Şalom sınır kapısına gönderilip İsrail kontrolü ile Gazze’ye girebiliyor. Günde sadece 25 tır. 25! En az 500 tır günlük yardım girmeli ki insanların asgari ihtiyaçları karşılanabilsin. Facianın büyüklüğünü anlayabiliyor muyuz?

Peki böyle bir dönemde Filistin İnisiyatifi olarak sizler ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz/yapmalıyız?

Biz 7 Ekim’den sonra tamamen gönüllülük esasıyla kurulmuş bir yapıyız. Tek işimiz var. Gazze’de, Filistin’de yaşanan katliam ve soykırımla ilgili gündem oluşturmak, insanları bu konuda bilgilendirmek, harekete geçmeye teşvik etmek. Hepimiz kendi iş hayatlarımıza devam ederken bir yandan da bu konuda çalışmalar yapmaya gayret ediyoruz. Bazen tamamen sosyal medya üzerinden olan bu çalışmalar bazen de yüz yüze toplantılar ve buluşmalar ile devam ediyor. Eylemler için sokaklarda buluşup gündem oluşturmaya da çalışıyoruz. Hashtag çalışmaları ile özellikle uluslararası etkiyi de zorluyoruz. #gazastarving etiketi ile ülkemizde ilk kez 5 milyonun üzerinde paylaşım yapıldı bunlardan birinde. Sosyal medya en etkin araçlarımızdan bir tanesi, ancak çoğu zaman bizim paylaşımlarımız da engelleniyor ve sansüre uğruyor. Bunun için bireysel bazda yapacak bir şeyimiz yok. Ancak yasal altyapının sağlanması ile bir nebze daha rahatlama olabileceğine inanıyoruz. Yine de çalışmalarımızın büyük kısmının sosyal medyadan çok sokakta olması gerektiğini düşünüyoruz. Devletimizin Filistin konusundaki yaklaşımı malum, ticaretin kesilmesi ve soykırım davasına müdahil olmaya varana kadar tüm olanaklar zorlanıyor. Tüm bunlarla birlikte hâlâ bu konuda devletimizin yapabileceği çok şey olduğuna inanıyoruz. Bu konuda inisiyatif olarak toplumun çoğunluğunun üzerinde mutabık kalabileceği tedbir önerileri için çalışmalarımız devam ediyor, yakında sonuçlarını kamuoyu ile paylaşacağız.

Boykot, hiç olmadığı kadar karşılık buldu hem Türkiye’de hem de dünyada. Küresel Siyonist şirketler milyarlar kaybetti. Boykotun önemini ve boykotrehberi.com’un faaliyetlerini, etkisini bir de sizden dinlemek isteriz…

Boykot uzun zamandır Türkiye’de dönemsel olarak yoğunlaşsa veya azalsa da gündemden hiç düşmeyen bir eylem biçimi. Uluslararası meşrubat markaları, kafe zincirleri ve daha birçok marka İsrail’e desteğini açık olarak belirtmekten kaçındılar. Ama geçtiğimiz günlerde İsrail kaynaklı bir liste yayınlandı. “Biz de alışverişimizi bu ürünlerle yapıp onlara destek olalım” dediler. Biz de bu listede hangi markalar onlara destek veriyor görmüş olduk. Yine bu listede gördük ki burada boykot listesine konulan her marka onlara destek olmuş, yani bir nevi itiraf olmuş oldu. Ülkemizde bazı şirketler İsrail ile ticari ilişkilerini 7 Ekim’den sonra da sürdürdüler. Sokaklar bu duruma ciddi tepki gösterdi. Boykot belki de bu sebeple hiç olmadığı kadar halk tarafından sahiplenildi. Devletten İsrail’e ekonomik yaptırım yapması istenirken, boykot halk tarafından İsrail’e karşı uygulanan bir ekonomik yaptırım hâline geldi. Boykotun sadece Türkiye’de değil dünyada vicdan sahibi herkesin uyguladığını unutmamak lazım. Böylesine bir boykotun sonuçları da küresel boyutta etkili oldu. Yıllık raporlamalarda neredeyse boykota maruz kalan markaların hepsinin satışlarının düştüğü ve borsalarda değer kaybına uğradığı görüldü.

Siz listenizi nasıl hazırladınız?

Biz boykot listesini hazırlarken çok titiz bir çalışma yürüttük. Gazeteci arkadaşımız Nuriye Çakmak Çelik ulusal ve uluslararası kaynaklardan markaların İsrail ile olan ilişkilerini belgelendirerek raporlar hazırladı. Bunların üzerinde uzun istişareler yaptık. Çalışma nihayete erdikten sonra dağıtım için insanların ceplerinde taşıyabileceği ve uzun süre kullanabileceği bir doküman formatına getirdik. Ayrıca basit bir web sitesi ile internet erişimi olan herkesin ulaşabileceği formatı hazırladık. Kitapçığımızdan kendi imkânlarımızla yüz binlerce adet bastırdık. Bütün Türkiye’ye elimizden geldiğince dağıtmaya gayret ettik. İnanılmaz bir ilgi gördü ve herkes bulunduğu yerde dağıtmak için talep etti. Sonrasında kitapçığımız bitmek üzere iken baskı yaptırdığımız firma sağ olsun destek olmak adına kendisi ciddi bir miktar basıp bize hediye etti. Türkiye’nin dört bir yanında insanlar kendi imkânları ile bastırıp, fotokopi çektirip dağıttı. Bizim dışımızda ekipler de benzer çalışmaları yaptılar, yapıyorlar. Şükürler olsun ki bu kez halkımız boykot konusunda çok daha duyarlı davrandı ve etkili sonuçlar alındı. Bizim hazırladığımız boykot rehberi hızlı tüketim ürünleri diye geçen daha çok market alışverişi için bir rehberdi. Aslında bir de AVM boykot rehberi hazırlamak lazım belki. Bir AVM’ye girdiğimizde orada bulunan markaların Filistin konusundaki yaklaşımı ve İsrail ile ilişkilerini baz alan bir liste. İnşallah onu da hazırlamak mümkün olur.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım