Yapma böyle gözün sevem!
Uzunca süre ne ses verdi ne de soluk. Ya da duyuramadı kendini. Sonra AnkaralıNamık’ın cenaze törenindeki fotoğrafı ile gündem oldu. Bir bankta, üç yıkık adam omuzomuza ağlıyordu ve onlardan biri de Hakan Taşıyan’dı.
Yıl 1998. Star TV bir şeyler deniyor. O sıralarda yeni bir isim var ülkenin gündeminde. Bir yerlerden çok tanıdık, bildik geliyor ama çok başka birinin sesi bu. Bu sesin sahibi Hakan Taşıyan’dan bahsedeceğim sizlere.
Ama önce biraz arabesk yüklenmesi yapmamız lazım bünyeye. Bir kere minibüsleri köşede yatıran, overlokçulara kumaş kıstırtan ve tabii ki ilk aşkların o dayanılmaz acısına ilaç olan Müslüm Gürses’i bilmemiz gerekiyor her şeyden önce. Bir müzik devriminin öncüsü olan Orhan Gencebay’ı, şekerci çırağı Ferdi Tayfur’u, acıların kadını Bergen’i, Karagümrük efsanesi Erol Budan’ı, güney illerimizi sallayan Selahattin Özdemir’i de şöyle bir hatırlamak gerekiyor.
Bu yazıya ve kahramanımız Hakan Taşıyan’a ‘ses’ veren arabesk, 80’lerin müzik tarzı değildi sadece. Ya da Libya’ya yük taşıyan kamyoncular vasıtası ile Arap kültüründen getirilmemişti topraklarımıza… Köyden kente göçün, umudun ve umutsuzluğun adıydı. Kederin kaderle imtihanıydı. Yoksulun, garibanın, ezilmişin, hor görülmüşün bir nevi iletişim aracı oldu. Yaşar Usta’nın, aşkları satın almaya kalkan patronuna “Sen milyarder para babası, fabrikalar sahibi. Sen mi büyüksün. Hayır. Ben büyüğüm, ben, Yaşar Usta” çıkışıydı. Edebiyatın dibiydi aynı zamanda. Orhan Gencebay’ın, “Muhabbet sokağı numara doksan, içim ürperiyor ya evde yoksan” kaygısıydı. Tedirgin, kırgın, kızgın ve yılgın yüreklerin bir nefeslik ilacıydı.
İşte Hakan Taşıyan, tüm bu sosyal dönüşümün fantezi müzikle hiç edilmeye çalışıldığı bir dönemde çıktı ortaya. Arabesk müziği fantezi kalıbına sokan, tam halay çekilecekken ağlak bir çıkışla duygularımıza takla attıran İbrahim Erkal’dan, Ali Şan’dan, Mahsun Kırmızıgül’den, Ali Han’dan, Özcan Deniz’den çok farklı bir isim vardı artık ekranlarda.
Yüzünü görmeden sesini dinleyenler Müslüm Gürses albüm çıkarmış hissine kapılıyor, hayranları heyecanlanıyordu. Ama o Hakan Taşıyan’dı. Çocukluğunda eline aldığı saza, sözünü de ekleyince doğduğu Ankara’dan kalkıp soluğu Unkapanı’nda almıştı 1995 yılında. Ama o zalım yapımcılar Müslüm Gürses’i taklit ettiğini düşünüp elinden tutmadılar. Oysa o Müslüm Gürses dinlerken, hoparlörü kulağına dayayıp ‘ustanın’ nefesini hissederdi. Sesi taklit değil, aslına rücu eden bir Allah vergisiydi.
İşte bu yüzden yapımcılar yanılmıştı. Ankara’ya geri dönen mahcup adam, “Hesabım Bitmedi” albümü ile hesapları tersine çevirmişti adeta. Ardından ikinci kasetini patlattı. Kelimenin tam anlamıyla “Sensiz İki Gün” patlaması olmuştu Unkapanı’nda. Konser alanları dolup taşıyordu. Arabeskçiler bölünmüş “Müslümcüler” ve “Hakancılar” tartışması çıkmıştı. Orhan’ı ve Ferdi’yi sahiplenen Müslümcüler, Hakan Taşıyan dinleyenlere tavır alıyordu. Fakat bu tepki çabuk kırıldı. Müslüm Gürses tüm olanlardan habersiz olsa da Hakan Taşıyan mütevazılığı ve saygısı ile ustasının hayran kitlesine kabul ettirmeyi başarmıştı kendini.
Beraber katıldıkları bir televizyon programında. “Ben hep abimin varlığından ekmek yedim. Allah benim ömrümden alıp abime versin” sözleri ile yıkmıştı kendine karşı örülen bütün duvarları…
Fakat bu yetmezdi. Bir Yeşilçam deneme-yanılma yöntemi olan “o sese bir de film lazım” sağlaması Hakan Taşıyan’da da yapılacaktı. Üçüncü albümü “Hesabım Bitmedi” Star TV’de film olmuştu. Fakir, aynı mahallede yavuklusu olan bir kebapçı ustasıydı Hakan. Arkadaş kurbanı olarak düştüğü mahpus damında tanıştığı gazinocunun yıldızı olmuştu tahliye olunca. Zengin birini tercih eden ‘yavuklusunun’ düğününde alacaktı ilk sahnesini. Gelinlikler içindeki eski sevdiği beyninden vurulmuştu adeta, intikamın en büyüğü alınıyordu. Hakan Taşıyan, “yaktığın ateşi söndüreceğim” derken bitti film. Reytingler yıkılmıştı. Film de ses de tutmuştu.
2001’de ‘Güz Gülleri’ dizisinde bu kez taksici Cemal rolündeydi. Fakat bu sefer tutmadı ve 11. bölümden sonra dizi yayından kalktı. Sonrası ise tam bir arabesk… Hakan Taşıyan alkole yenik düşmüştü. Önce ekranlardan sonra da piyasadan silindi. Katıldığı bir düğünde fena halde sarhoşken demeç verdiği magazin programı kariyerine reyting doğramıştı. “Aslana çakal rolü yakışmaz” aforizması şarkılarının önüne geçirilmişti.
Akabinde daha büyük bir yıkıma şahit oldu hayranları. Müslüm Gürses, Teoman’dan “Paramparça” şarkısını okurken elde kalan tek arabeskçi katıldığı başka bir televizyon programına zil zurna sarhoş çıktı. Konuşamıyor, şarkısını söyleyemiyordu. Yıkıla yıkıla “Kilitli kapılar açılsın derken” kendi önüne setler örüyordu. Reklam arası bile beklenmeden evine gönderilmişti Hakan Taşıyan.
Uzunca süre ne ses verdi ne de soluk. Ya da duyuramadı kendini. Sonra Ankaralı Namık’ın cenaze törenindeki fotoğrafı ile gündem oldu. Bir bankta, üç yıkık adam omuz omuza ağlıyordu ve onlardan biri de Hakan Taşıyan’dı.
Fotoğrafı görünce bu yazı düştü aklıma. Baktım twitter’da bin 600 takipçisi var. Oysa videoları on milyondan fazla izlenen biriydi o.
- Twitter adresine göre Anadolu şehirlerindeki bazı gazino ve gece kulüplerinde sahne alıyor. Sonuna geldiğimiz 2015’te ‘Gözüm Kesmiyor’ diye bir şarkısı yayınlayacağını duyursa da anlaşılan gözü henüz bunu pek kesmemiş.
Hakan Taşıyan, kendisine yüklenen ‘arabeskin son efsanesi’ olma yükünü taşıyamamıştı. Arabesk içinde arabesk yaşattı sevenlerine. Bir gün bir efsane olarak geri döner mi bunu kendi bilir ama bir devrin sonu olarak öylece duruyor karşımızda, ilk günkü mahcup haliyle...