YAHYA SİNVAR NASIL HATIRLANACAĞINI SEÇEREK ÖLDÜ

YAHYA SİNVAR NASIL HATIRLANACAĞINI SEÇEREK ÖLDÜ
YAHYA SİNVAR NASIL HATIRLANACAĞINI SEÇEREK ÖLDÜ

“Ne pahasına olursa olsun, hayatı yaşamayı ölümüne sevmek Siyonistliktir.” Hâlbuki bazen durmak gerekir. “Durmamak” bir Yahudi âdetidir. Hiçbir şekilde, hiçbir ahlaki veya hiçbir insani bariyerle durmamak Yahudiliktir.

Eski bir FETÖ’cü emniyet müdürü silmek zorunda kaldığı bir tweetinde, “Yahya Sinvar’ın son anda üzerine gelen drone’a sopa atması çok romantik. Ama savaşlar teknolojiyle kazanılıyor. İnsan gücüyle kazanılıyor. Hamas bunları hiç düşünmeden halkını bir savaşa sürükledi.” falan gibi bir şey zırvalamıştı. FETÖ’cülük işte, insanı şaşırtan bir şey değil. Çünkü benim aklim erdi ereli FETÖ’cüler hep, “Biraz daha güçlenelim, bir sürü şey yapacağız.” dediler. Sonunda güçlenip de yapabildikleri tek şey 15 Temmuz oldu. Aldılar derslerimi, oturdular aşağıya. Ama biz başka bir refleks üzerinden konuşmak zorundayız Yahya Sinvar’ı. O refleksin adı şu: “Şartlar ne olursa olsun mücadele etmeye devam etme azmi.”

Hep söylüyoruz. Bu söylediğimiz şeyi şaka zannediyor birileri. Ama bu şaka değil. Bizim sorumlu olduğumuz şey: “Gerçek anlamda mücadele etmek.” Zaferi, Allah’ın vereceğine de yüzde yüz itimat ediyoruz. İtimatsızlık ise beraberinde bir itikatsızlık getiriyor dünyanın tamamına. Adını reel politik koyduğumuz bir hikâyenin içinde, sayıları yüz milyonu geçmeyecek Siyonist, sekiz buçuk milyar insanın gözünün içine baka baka Gazze’de, Lübnan’da, Yemen’de, Irak’ta, şimdi de İran’da insan katletmeye devam ediyor. Bunun dünyaya ne denli büyük bir bedeli olacağını da gördük aslında. Bir karşı bedel ödememek için, bu bedeli görmezden geliyor bütün dünya neredeyse. Hâlbuki yapılması gereken şey çok basit, Yahya Sinvar’ın bize öğrettiği şey: “Son ana kadar mücadele etmeye devam edebilmek.”

Yahya Sinvar için yaşamakla ölmek arasında herhangi bir fark tanımlanamazdı. Yaşama devam etmek ile ölmek arasında herhangi bir fark tanımlanmadığında Yahya Sinvar kadar cesur oluyorsunuz. Yahya Sinvar kadar kendini ortaya koyabilme kabiliyetiniz oluyor ve Yahya Sinvar kadar korkusuz şekilde ölüme yürüyebiliyorsunuz. Ama şunu da akıldan çıkarmamak lazım. Yaptığımız en büyük hata: “Kendi canımızı, dünyadaki bazı diğer canlardan daha aziz biliyor olmak.” Hayır. Bizim canımız dünyadaki herhangi herhangi bir candan aziz değil.

Söyleyeceklerimi anlatmanın başka bir yolu yok, o yüzden dümdüz anlatacağım: “Hayatı yaşamayı ölümüne sevmek Yahudiliktir.” İnsan, yaşamaya devam edebilmek için her şeyi yapmayı göze alabilir. Ancak, “Ne pahasına olursa olsun, hayatı yaşamayı ölümüne sevmek Siyonistliktir.” Hâlbuki bazen durmak gerekir. “Durmamak” bir Yahudi âdetidir. Hiçbir şekilde, hiçbir ahlaki veya hiçbir insani bariyerle durmamak Yahudiliktir.

Peki, buradan ne çıkar? Buradan eninde sonunda dünyanın Siyonizm’den kurtulma kararlılığı çıkar. Buradan başka bir şey çıkmaz. Çünkü eşyanın tabiatına aykırı, yüz milyon insan yaşasın diye sekiz buçuk milyon insanın ölmesi. Tel Aviv Üniversitesi’nin meşhur felsefe profesörü olan Harari, “üst insan”ı tanımlamaya başladı: Homo Deus, tanrı-insan, üst-insan… Diyor ki: “Bir grup üst insan, eceliyle ölmeksizin yoluna devam edecek. Yani eceliyle ölmek bir seçenek olmayacak o üst insan için. Çünkü giyilebilir tıp teknolojileri o insanın yaşamasını sağlayacak. Ama bunun için dünyada çok büyük bir temizlik yapılması gerekiyor.” Açıktan ifade edemeyeceği için bunları söylüyor Harari. Aslında şunu demek istiyor: “Siyonistler yaşayacak ve Siyonistlerin yaşaması için gerekirse dünyadaki herkes ölecek.” Bizim Türkiye’deki bazı akıllılar da kendilerini dünyadaki herkesten ayrı bir yerde görüyorlar ve bizi “İsrail, Türkiye’ye saldırmaz.” cümlesine ikna etmeye çalışıyorlar. Tuhaf. İsrail, Madagaskar’a bile saldırabilir. Türkiye’ye zaten saldırır çünkü kendi vaat edilmiş topraklarında Türkiye’nin önemli bir kısmı var.

Yahya Sinvar’a dönüp öyle bitirmek isterim yazıyı. İsmail Haniye, Yahya Sinvar, Halid Meşal, Şeyh Ahmed Yasin, Abdülaziz el-Rantisi… Bunlar çok özel adamlar. Bunlar sahip oldukları meseleyi canlarından aziz bilmeyi, yaşamanın ön şartı olarak gören insanlar. Haniye, işkencecilerinin tamamını affetmiş mesela. Filistin Kurtuluş Örgütü tarafından kendisine işkence yapıldığını biliyoruz. İşte onların tamamını affetmiş Haniye ama hiçbir Siyonist’i affetmedi. Yani, inandığın meselenin senin hayatını ve ölümünü belirlemesini sağlayabiliyorsan, bu dünyadaki işin tamam. Şunu da şöylece ifade etmek lazım: “Yahya Sinvar nasıl hatırlanacağını seçerek öldü. Başka bir şekilde ölmek aklının ucundan bile geçmemişti.” Dolayısıyla ölümün yaşamdan farksızlığı meselesi, Yahya Sinvar’ın nasıl hatırlanacağını seçmesi ile sonuçlanmıştır. Yahya Sinvar hep öyle hatırlanacak: “Son nefesinde, üzerine doğru gelen düşmana elindeki tahta parçasını fırlatacak cesareti bulan adam.”

“Bana gelince,” diyordu Aliya İzzetbegoviç, “Ben katillerimden daha uzun yaşayacağım.” Yahya Sinvar katillerinden daha uzun yaşayacak. Ahmet Murat’ın dizesi gibi, “Yaz gelecek ve üç aydan daha fazla sürecek.”

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım