‘Vurun, siz kardeşsiniz’Ya da sistemin çarığını giyinen gangster
Ne diyor sistem; hayatta kalmak için öldür. Ve tabi ki öldürebilmek için de hayatta kal.
Paranın dini, imanı olmaz. Kötülüğün de... Fakat ‘iyilik’ denen evrensel dostun Müslüman olduğuna şüphem yok... Ne var ki Müslümanların bunu bildiğini pek sanmıyorum. Engelleniyorlar. Engelleniyoruz. Engelliyoruz. Genelliyoruz. Geçiştiriyoruz. Teoriyi pratikten uzaklaştıran sisteme sitem ile yol çıkıyor ve hep aynı hata ile aslımıza rücu ediyoruz… Garip bir hikâyeyi yaşatıyoruz. Ölümü de böyle görüyorum. Ölerek ve bir türlü yaşayamayarak ölümü yaşatıyoruz…
‘Sistemi yaşatmak’ şeklinde yazılı olmayan ve her birimizin dibine kadar yürüttüğü çağlar ötesi bir anlaşmamız var. Ne diyor sistem; hayatta kalmak için öldür. Ve tabi ki öldürebilmek için de hayatta kal. Bunu yaparken ‘insan hakları’, ‘evrensel hukuk’, ‘toplumsal refah’, ‘özgürlük’ gibi kavramları tahrif ettikten sonra tarif ederek kullanıma sunması da resmin gride kalan izahlarından…
O vakit bu sisteme bir son vermek için çarıklı gangsterlere ihtiyacımız var. Bir de Müslüman oldu mu bunlar, köküne kibrit suyu sistemin… El yapımı üç beş tabanca ile koskoca Wasseypur’un sahibi oluruz. Olurlar. Olmuşlar. Başarmışlar. Yaşamışlar. Bollywood’da film olmuşlar…
Garip, yaşam, ölüm, müzik ve teori-pratik sorunsalı denince akla Bollywood’un gelmemesi düşünülemez. En büyük 3 sinema endüstrisinden biri (Nijerya Sineması olan Nollywood’daki fason seri üretimleri sayarsak) ve coğrafyasına, insanına mahsus tarzı olan ender sinema uygulamalarından… Wasseypur gibi garip bir ortamı da ancak Bollywood ele alabilirdi. 2012 yapımı Wasseypur Çeteleri, 320 dakikalık uzunluğu, tarihin tekerrürüne misal 3 kuşak intikamı anlatan hikâyesi, Bollywood klasiği dili ve ortaya serdiği sistem sergisi ile son senelerin isminden söz ettiren filmi… Cannes’da gösterilen film uzunluğu sebebiyle eleştiri konusu… Haklılık payı var. Bir başyapıt üretme gayesi ile uzadıkça uzayan bir filmden söz ediyoruz. Neyse, burası mühim değil. Film dili için de ‘Bollywood’ desek yeter sanırım. Bollywood’un muaf olduğu mantık kuralları, sinemasal beklentileri bir kenara bırakacak olursak bizim açımızdan mühim olan noktaya, konuya gelebiliriz…
“Büyük bir sinema hayranıyım. Lanet olası sinema sektörü oldukça insanlar kandırılmaya devam edecek” diyor, filmin bir türlü yaşlanmayan yaşlı karakteri. Dış ses ise “Dünyada iki tür insan vardır: biri akıllılar, diğeri aptallar ve bu hikâye iki tür insan üzerine... Bazı zeki insanlar bir takım aptalca eylemlere giriştiler ve aptallar, ister istemez bu olaylara karıştılar” diye ekleyince Wasseypur’da hayatın nasıl işlediğini anladık. Bittabi ki Wasseypur özelinde resmedilen sistem, bütün bir insanlık âlemini temsil ediyor. “Beyaz köpeklerin bıraktığı ekmek için maymunlar kavga ediyor” iddiasındaki film, sömürü düzeninin birçok coğrafyada nasıl etki bıraktığını anlatıyor. Öyle ya, aydınlık Batı, ışıklandırmasında, sömürdüğü Doğu’nun zenginliğini ve kanını kullanıyordu. Halen yanan muasır medeniyet ampulünde Afrika’nın sarı topraklarının susuzluğu, Asya’nın çöl soğuğu ve muson yağmuru ile soluklaşan benzi, okyanus ötesi yerlilerin boyalı yüzlerindeki soru işaretleri saklı değil mi? Ve sömürü küreselleşmedi mi? Dünya artık küresel bir sömürü köyü değil mi? Sömürünün Wasseypur özelindeki simgesi kömür, kaç kişinin ömrü kararttı? Peki, her şey bu kadar netken ‘beyaz köpek’lerin bıraktığı ekmek için neden geride kalanlar kavga ediyor? Bu güç mücadelesine alet olarak sistemi yaşattığımızın ne zaman farkına varacağız?
Sorular çoğaltılabilir. Ancak şu an pek işimize yaramaz. Zira hala dünyanın dört bir yanında kardeşler kavga ediyor. Wasseypur’da olduğu gibi. Kavganın tarafları Müslümanlar… Lakin mezhepleri de farklı değil. Sadece kavimleri ayrı ve kavgaları da ‘mikro milliyetçi’ seviyede… İnsanoğlunun en kadim belası ‘asabiyet’in hala damarlarımızda yaşadığının delili olarak Wasseypur’da çarıklı gangsterler birbirini yedi.
Sonunda kim mi kazandı? Cevap başından belli… Plandan büyük plan olduğuna dair imanımız sarsılsa, kendimizi Wasseypur Çeteleri arasında bulabiliriz. Fakat diğer taraftan, o çetelere katılmayarak sistemi legalleştirme yoluna gitmek de tercihimiz olmamalı.
Bize ne yapmamız gerektiğini söyleyenler yüzünden başımıza gelmeyen kalmadığından sorulara cevap verme kısmını hayata bırakıyorum. Zira biri size yapmanız gerekeni söylediğinde, kendisinin ne yaptığına bakmalısınız (bu söylediğimi de umursamayın).
İyisi mi sözü yine sinemaya bırakalım…
Kalıtımsal intikam, kuşaktan kuşağa aktarılan kan akışı; cebren ve hile ile zaptedilen aziz Wasseypur’un bütün kasapları; her ortama, duyguya, sahneye uygun Bollywood’un seyyar terennüm ekibi ve Çiçek Abbas tipolojisinden mülhem Faysal Han’ın dudağından akan son kana dokunuşu sisteme sitemimiz olsun…