Türkçeden hatırla Abdülkadir Bulut
Abdülkadir Bulut, toplumcu şiiri uzunca teorilerden, yüzeysel ve hazırlop ürünlerden kurtarabilen nadir isimlerdendir. Bunu da halk kültürüne yaslanıp, yani Orhan Veli gibi, kronolojik olarak doğru hareket ederek başarmıştır.
Abdülkadir Bulut da hemen her 70 kuşağı toplumcu şairi gibi emek, alın teri, yumruk, tohum, umut gibi kelimeleri bolca kullanıyor ilk kitabı, Sen Tek Başına Değilsin 1'de. Peki nedir 70'ler boyu onca kavga şiiri yazan şair arasında Bulut'un farkı? Bulut'u bu sayfalara taşıyan fark. Öncelikle şunu söylemek gerek. Bulut ile diğer toplumcular arasındaki temel fark; onun, yapıntı bir şiir yazmaması, diğer bir ifadeyle organik bir şair olmasıdır. 70'lerin birçok şairi masa başı ve birörnek şiirler yazarken Bulut bizzat hayat sürmüştür o işçilerin, o kavga veren emekçilerin yanı başında. Bunu hem biyografisinden hem şiirlerinin bütününden anlayabiliyoruz. Cemal Süreya bu yüzden "Kasabalı Lorca" der Bulut'a. "Yağlık" kelimesi de "dilleşmek" kelimesi de yaşadığı hayatın bir parçasıdır şairin. Bu anlamıyla ne sözlükçülük yapar ne de kolaya kaçar Bulut ve en klişe kelimeleri bile yerinden eder, hiç olmazsa kımıldatır onları. Organik ve yalın olmasını buna borçludur.
***
Sen Tek Başına Değilsin 2 yani şairin kronolojik olarak üçüncü kitabı bir notla açılıyor: "Bu kitaptaki şiirler, 1976 yılında basımı yapılan Sen Tek Başına Değilsin adlı yapıtın ikinci bölümü olarak düşünülmüştü. Bazı nedenlerden okurla karşılaşma olanağı bulamayan bu şiirleri, gecikmeyi bağışlatacağını umarım." Sen Tek Başına Değilsin 2'deki şiirlerin hemen hepsi 60'lı yıllarda yazılmış. 60'lı yılları hatırlayalım. Bir yandan İkinci Yeni en olgun eserlerini veriyor (Çağrılmayan Yakup, Tütünler Islak, Hızırla Kırk Saat...) bir yandan da toplumcu şairler -İkinci Yeni etkisiyle beraber- ilk gerçek eserlerini veriyorlar. Sanıyorum bu yıllarda yazdığı şiirlerle İsmet Özel'den sonra İkinci Yeni'yle en barışık şair Sen Tek başına Değilsin 2 ile Bulut'tur. Fakat burada önemli bir nokta var. Bulut 60'larda yazdığı bu ikinci Yeni'yle barışık şiirlerini nottan da anlaşılacağı üzere 70'lerde değil de 1984 senesinde kitaplaştırıyor. Sen Tek Başına Değilsin 2 neredeyse tamamen imgeci ve bireysel (hatta bireyci) şiirlerden oluşuyor.
Sevda, yalnızlık, çocukluk, hatıralar vs. Biliyorsunuz bizde toplumcu şairler bireysel konuları hep küçümsemişler, devrim yolunda küçük burjuva adetleri saymışlardır. İlk toplumcu şairlerden Arif Damar, "biz Nâzım'ın aşk şiirleri yayımlanana kadar aşk gibi bireysel konularda şiir yazmayı hep ayıp sayardık, utanırdık" diyor. Bulut'un da bu şiirleri, toplumcu şiirin zirvede olduğu 70'lerde değil de 1984'te yayımlanmasını ben bu düşünceye yordum. Bulut'un "bazı nedenler" ifadesi, büyük ihtimal imgeci-bireysel şiirlerin 70'li yıllarda hoş karşılanmayacağı, küçümseneceği hatta burjuva etiketi yiyebileceği anlamına geliyor. 80 Darbesinden sonra yayımlanması ise tam zamanıdır zaten. Yoksa 70 kuşağı toplumcuların dünyasında, "Biner Hititçe bir şekil taya" ya da "Salt geyikledim ben çarşılarımı" gibi ifadelerin hiçbir karşılılığı yoktu. 60'larda yazılan bu şiirlerin 1984'te kitaplaşması gayet anlaşılır bir şey buradan bakınca. Bulut'un bu dönemdeki akrabaları ise Kemal Özer ve İsmet Özel'dir.
***
"Kalıbımı basarım", "he vallah", "kurban" gibi ifadeler ve Anamur'dan-Türkmenlikten gelen kelime/deyim zenginliği (belensek, uykuluk, yağlık...) Abdülkadir Bulut şiirinin temel zenginliği. Burada da Bulut'u diğer 70 kuşağı toplumcularından ayıran bu gibi kelime, kelime grupları ve deyimleri lirik ve kimi zaman da ironik bir tavır/üslup ile bir ele almasıdır. Zaten, ilk paragrafta da söylediğim gibi, toplumsal olanı bizzat yaşayan bir şair Bulut. Bunun üzerine kişisel trajediyi de (burada lirizm anlamında kullanıyorum) ekleyince modern şiire varmış oluyor. 70 toplumcularının modern şiire varamamalarının nedeni, kişisel trajediyi atlamaları hatta direkt yok saymalarıydı. Tersinden bakarsak İkinci Yeni şairlerinin de modern şiiri, bilhassa 60'lar ve 70'lerde yakalaması, bireysel trajedinin yanına toplumsal olanı koymalarıyla gerçekleşti. Zaten Bulut'un -bilhassa Acılar Yurdumdur'da- Ahmed Arif şiirinden bunca yararlanmasına rağmen, o şiirden de (o öldürücü şiirden...) sağ çıkmasını işte bu doğal ve içten lirizm ile ironik tavır/üslup sağlıyor. Hatırlayın Ahmed Arif etkisinden sağ çıkan bir de Ahmet Oktay vardı. O da İkinci Yeni'yi düşman bellememesi ve imgeden yararlanması sayesinde Ahmed Arif şiirinden sağ çıkabilmişti.
***
Garip şiiri çıktıktan 5-6 yıl sonra tıkanmıştı. Birçok kopya şiir yazıldı. Değeri bir iki şairin eline bakıyordu. Kelimenin tam anlamıyla tükenmişti. İşte böyle bir ortamda Orhan Veli birden halk kültürüne, türkülere hatta mâni edasına yöneldi ve "Yol Türküleri"ne geçti. Çünkü o da biliyordu Garip'in tükendiğini. Bu tükenmişlikten halk şiirine, kültürüne vararak kurtulmaya çalıştı. Abdülkadir Bulut da 70 kuşağı toplumcu-gerçekçi şiirinin sadece teoride kalan "halkçı" yönünden ve 80 Darbesinin yıkıntısından, halk kültür ürünü olan yakım'a vararak kurtulmaya çalışır Yakımlar ile. Bunu yaparken örneğin ağıtların ölüm ve haksızlık karşısındaki kabullenmişliği yerine (Marksizm'den gelen bir refleksle) isyanı koyarak, Akdenizli kelime ve söyleyişlerden yepyeni bir lügat yaratır kendine (öncek, beserek, hollu, mumuran...) Böyle bir çıkışı (ve dönemi için tazeliği), Adnan Özer Trakya kültürüyle, Yaşar Miraç da Karadeniz kültürüyle yakalamıştı. Her üç şair de 80 sonrası şiirdeki yapıntı, edebi kişilikten uzak, birörnek ve toplumsal olana mesafeli, yani "ilkel" şiire, bu şekilde karşı çıkmışlardı. Yani Bulut, toplumcu şiiri uzunca teorilerden, yüzeysel ve hazırlop ürünlerden kurtarabilen nadir isimlerdendir. Bunu da halk kültürüne yaslanıp, yani Orhan Veli gibi, kronolojik olarak doğru hareket ederek başarmıştır.
- Aşkı En Güzel Bizim Oralılar İşler
- Sözlerim mendille sarılıdır
- Çocukların bir sahan göğsü gibi
- Gittikçe güzelleşen çeneleri
- Hayatımıza sığınan dünyaya
- Benzeyeli beri
- Şiirlerim hiçbir zaman
- Böyle dolmadı ağzına kadar
- Seninle ey sevgili yurdum
- Ve hiç bu kadar çırpınmadı
- Seni tutuşturan yaralar için
- Can havliyle
- Her su denizine
- Kendi renginin içinden akar
- Bir de benim sesimin altından
- Oysa benim yanımda şu anda
- Ne bir deniz var ne bir su
- Ne de içimi dökebileceğim
- Tanış birisi
- Yiğitliğine bir diyeceğim yok
- Ey omuzlarıma dokunan hayat
- Ama sevda bahsinde kurban
- Biraz temkinli davran
- Çünkü aşkı en güzel
- Bizim oralılar işler.