Türk havacılığının doğuşu: Vecihi Hürkuş

Vecihi Hürkuş
Vecihi Hürkuş

1917 senesinde Kafkas Cephesi’ne tayin edildi. Bu cephede bir Rus uçağını düşürdü ve uçak düşüren ilk Türk tayyareci olarak tarihe geçti. Aynı sene kendi kullandığı uçak Ruslar tarafından vuruldu ve esir düştü. Azeri Türklerinin yardımıyla kurtuldu.

Düşman uçağını düşüren ilk Türk tayyareci, ilk Türk uçağının tasarlayıcısı, Türk Hava Kurumu ya da önceki ismiyle Türk Tayyare Kurumu’nun kurucuları arasındaki ilk ve tek pilot, 3 Kez TBMM takdirnamesi verilen tek kişi... Savunma Sanayimizin kahramanlarından Vecihi Hürkuş’u vefatının 53. sene-i devriyesinde anarak yazımıza başlayalım.

Babasını kaybettiğinde 3, savaşa katıldığında 16, pilot olduğunda 20, Ruslara esir düştüğünde 21 yaşındaydı. Böyle büyük bir dehayı işte bu hayat hazırlıyor. Vecihi Hürkuş... Gökyüzüne sevdalı, kalbinde vatanın bölünmez bütünlüğünü taşıyan, iman dolu bir gençti.

1896’da İstanbul’da dünyaya gelen Vecihi Hürkuş, babasını kaybettikten sonra ailesiyle beraber amcasının yanına taşındı. Sanata olan ilgisinden dolayı Tophane Sanat Okulu’nu bitirdikten sonra, 1912 yılında eniştesi Kurmay Albay Kemal Bey’in yanında gönüllü olarak Balkan Harbi’ne katıldı. Balkan Harbi sonunda İstanbul Ordu Kumandanlığı tarafından Beykoz Serviburun’daki Esir Kampı’nda görevlendirildi.

Tayyare Makinist Mektebine girdi. Mezuniyetinden sonra I. Dünya Savaşı’nda Bağdat Cephesi’ne makinist olarak gönderildi. Ancak 1916’da bir uçak kazasında yaralandı ve tekrar İstanbul’a geldi. İyileştikten sonra Yeşilköy’deki Tayyare Mektebi’ne girdi. Burada 21 Mayıs 1916 tarihinde ilk uçuşunu gerçekleştirdi. 1916’daki mezuniyetinden sonra pilot diplomasını aldı.

Uçak düşüren ilk Türk pilot Ruslara esir düşüyor

1917 senesinde Kafkas Cephesi’ne tayin edildi. Bu cephede bir Rus uçağını düşürdü ve uçak düşüren ilk Türk tayyareci olarak tarihe geçti. Aynı sene katıldığı bir hava savaşında kendi kullandığı uçak Ruslar tarafından düşürüldü. Yaralanan Hürkuş, uçağını Rusların eline geçmemesi için yaktı. Ancak kendisi esir düştü ve Hazar Denizi’ndeki Nargin Adası’na gönderildi. Buradan Azeri Türklerinin yardımıyla kaçtı.

İstanbul'un işgali sonrası Milli Mücadeleye katılıyor

Birlikte kaçtığı İstihkâm Teğmeni Salih Bey’le iki buçuk ayda yaya olarak Süleymaniye üzerinden Musul’a ulaştı. I. Dünya Savaşı sonlarında İstanbul’a geldi ve Hava Müdafaa Bölüğü’ne atandı. Bu sırada bir av uçağı tasarımı yaptı ama bu projesi Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanması ile yarım kaldı.

İstanbul’un işgali üzerine ise Hürkuş, Anadolu’ya geçip Milli Mücadele saflarına girme yollarını araştırdı. Esaretten dönen askerlerin arasına karışarak Harem’den kalkan bir gemiye bindi ve Mudanya’ya ulaştı. Ardından Bursa ve Eskişehir üzerinden Konya’ya giderek sivil pilot olarak Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Kurtuluş Savaşı’nda başarılı keşif uçuşları yaptı ve bir Yunan uçağını düşürdü. Kurtuluş Savaşı’ndaki kahramanlıkları nedeniyle üç defa TBMM takdirnamesi verilen tek kişi olarak kırmızı şeritli İstiklal Madalyası kazandı.

1923’te Vecihi isimli bir İtalyan uçak

Capronı CA-3 uçağı ile dünya turuna çıkan İtalyan havacılar Mayıs 1923 tarihinde motor arızası nedeniyle Edirne’ye zorunlu iner ve uçağı mecburen Edirne’de bırakarak ülkelerine geri döner. Uçak, daha sonraları İtalyan hükümeti tarafından Türkiye’ye hediye edilir. Edirne’ye gönderilen Plt. Astsb. Vecihi Hürkuş, baş makinist Eşref Bey ve yardımcısı İrfan tarafından tamir edilen uçak, 7 Haziran 1923 tarihinde yapılan deneme uçuşu sonrasında Plt. Astsb. Vecihi Hürkuş tarafından uçurularak İzmir’e getirilir. “Vecihi” ismi verilen uçak yedek parçasızlık yüzünden bir daha kullanılamaz.

Bu olay 1919’dan beri proje çizen Vecihi Hürkuş’ta uçak inşa etmek düşüncesini yeniden canlandırmıştı. Ganimet olarak Yunanlılardan ellerine geçen pek çok motordan yararlanarak projesini hazırlayıp ilk uçağı Vecihi K VI‘yı imal etti. Tayyareyi uçuracak ve kontrol edecek personel bulunmadığından uçuş gecikti. Sonunda 28 Ocak 1925‘de uçağı ‘Vecihi K VI’ ile ilk uçuşunu yaptı.

Hayal kırıklıklarıyla dolu yıllar

İzin almadan uçtuğu için cezalandırılınca, istifa ederek hava kuvvetlerinden ayrılıp Ankara’ya gitti ve 16 Şubat 1925’te Türkiye’de kurulan ilk sivil havacılık organizasyonu olan Türk Tayyare Cemiyeti kurucuları arasındaki ilk ve tek pilot olarak yer aldı.

Hürkuş daha sonra Türk Tayyare Cemiyeti heyetiyle Avrupa’ya gitti. Almanya’da Junkers ve Rohrbach uçak fabrikalarını gezdi. Fransa’da birçok uçak fabrikasında incelemelerde bulundu.

Türkiye’ye dönüşünde, cemiyetin tasarı ve projelerinin rafa kaldırılması, elindeki tayyare, vasıta ve elemanlarının hava kuvvetlerine verilmesi ve kendisinin de tekrar hava kuvvetlerinde görev alması istenince Hürkuş, görevinden istifa etti.

Yeni uçak model ve tiplerini tasarlamaya devam eden Hürkuş, Kadıköy’de bir keresteci dükkanı kiraladı ve burada üç ay içinde “Vecihi XIV” uçağını imal etti. Bu iki kişilik, tek motorlu spor ve eğitim uçağı Türkiye’nin ilk sivil uçağı, kendisinin de ürettiği ikinci uçak oldu.

Uçağı inceleyen Başbakan İsmet İnönü ve bazı komutanların takdirini kazanan Hürkuş, uçabilirlik sertifikası almak için İktisat Bakanlığına başvurdu. Fakat başvurusuna karşılık olarak “Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir.” cevabını aldı.

İmkansızlıklar içinde yaşayan bir halk kahramanı

1951’de beş arkadaşıyla birlikte havadan zirai ilaçlama yapmak üzere “Türk Kanadı” şirketini kurdu. Sait Bayav ve Muammer Öniz ile İngiltere’den “Auster MK-V” tipi üç uçak aldı. 1954’te Hürkuş Hava Yolları’nı kurdu.

Sefer yapılmayan şehirlere uçuş koyma izni alamayan, bir süre gazete dağıtımı yapmak isteyen Hürkuş’un şirketi daha sonra kapandı. Elinde kalan son uçağı “TC-ERK”i Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nün emrinde kullandırarak, Güneydoğu Anadolu’da toryum, uranyum ve fosfat arama çalışmalarını yaptırdı.

Ömrünün sonuna kadar Türk havacılığının gelişmesi için büyük çabalar sarf eden Vecihi Hürkuş maddi imkânsızlıklar içinde yaşadı. I. Dünya Savaşı’nda gösterdiği kahramanlıklardan dolayı bağlanan maaşa bile el konuldu.

Vecihi Hürkuş 16 Temmuz 1969’da hayatını kaybetti.