Trinity üşüyor

Bir mesaj etkili şekilde iletilmek isteniyorsa ve insanlara gerçekten ulaşabilmesi için, duygulara odaklanılması gerekir.
Bir mesaj etkili şekilde iletilmek isteniyorsa ve insanlara gerçekten ulaşabilmesi için, duygulara odaklanılması gerekir.

Bugün insanlar komplocu zihniyete girebilmek için gerçeklikten uzaklaşıyorsa, Matrix'in gerçekliği uydurma bir illüzyon olarak görmeyi havalı kılarak zamanın ruhunu değiştirebilmesinin de bir payı olduğunu hatırlamalıyız.

Matrix, 1999'da gösterime çıktığında sinema ve halk üzerinde büyük etki ile pop-kültürel bir fenomene dönüştü. Gişe rekorları kıran bilim kurgu filminde Neo, Morpheus'un sunduğu kırmızı hapı alır ve yalnızca gerçeklik hakkındaki hakikati öğrenmekle kalmaz. Ekolojik bir felaketin nelere sonuç açtığını keşfeder: İnsanlar makineler tarafından hasat edilmiş ve artık köledirler. Günümüz dünyası aktivistleri, olası bir iklim krizi durumunun ölçeğini ve kapsamını günlük hayatımıza taşır devamında teknoloji şirketleriyle ortaklıklar önererek olası bir ekolojik felaketi önleyebilmek için makinelerle el ele vermemiz gerektiği söyler. Neo tam bu noktada makinelerin karşı kaldırımında durur ve onları kabul etmeyeceğini haykırır. Aktivistler ve Neo için görünenin ardında farklı gerçeklikler yatmaktadır. Post-gerçeklik toplumuyla inşa edilen ve zamanla ekolojik alanlara da sirayet eden bu değişim incelenmeye değerdir. Bugün insanlar komplocu zihniyete girebilmek için gerçeklikten uzaklaşıyorsa, Matrix'in gerçekliği uydurma bir illüzyon olarak görmeyi havalı kılarak zamanın ruhunu değiştirebilmesinin de bir payı olduğunu hatırlamalıyız. Otoritelere güvenmemek ve nihayetinde neye inanmayı seçersek ona inanmak... İklim krizinin arka bahçesinde de gezinen bu cümleler gerçeklikle illüzyonun arasındaki bağı koparmaya çeyrek kala karşımıza çıkıyor.

Yaklaşık yirmi yılın üzerine The Matrix Resurrections, başrol Keanu Reeves tarafından "zamanımız ve günümüz için" servis edilen dördüncü film olarak karşımıza çıkar ve iklim krizi tartışmalarına mütevazı bir katkı sağlar. Senelerdir birlikte çalıştığı kardeşi ve Matrix'in ortak yaratıcısı Lilly Wachowski olmadan felsefi bir rota düzenlemesi yapmış. Unutmayalım ki Lilly, iklim değişikliğini varoluşsal bir kriz olarak kabul ettiğini dile getirmişti. Son filmde baş düşman, yeni ve geliştirilmiş Matrix'in mimarı, Analist olarak bilinen güçlü bir program ve aynı zamanda Neo'nun psikiyatristi... Matrix'in yapay ve yanıltıcı dünyasına bizleri bağlayan nedenin bir insan kusuru olduğunu söylüyor: "...Gerçekler umurunuzda değil. Her şey kurgu. Önemli olan tek dünya, buradaki dünya... Ve sizler en çılgın şeylere inanıyorsunuz. Neden? Kurgularınızı doğrulayan ve gerçek kılan nedir? Duygular." Demek istediği tüm duygusal ihtiyaçlarımıza ve maneviyatımıza hitap edecek olan bu sahte bir gerçeklik inşa edilirken, kısmen tuzağa düşmekten insanın kendisi sorumludur. Sadece yutturulmak istenilen gerçeği belirtmek yeterli değildir: Bir mesaj etkili şekilde iletilmek isteniyorsa ve insanlara gerçekten ulaşabilmesi için, duygulara odaklanılması gerekir. Bir gerçek yutulması çok zorsa, ne kadar doğru olursa olsun reddedilecektir. Bu şekilde, yanlışların gerçekler yerine kabul edilmesine bağlı olduğu iklim değişikliği gibi problemlerde, insanlık için kendisin en büyük düşmanı olduğu gösterilmiştir.

Talihsiz aşıklar, Neo ve Trinity, yeniden bir araya gelerek Analist'in ve aynı zamanda psikiyatristin onları ayrı tutma çabaları engellenir ve birliktelikleri bir şekilde onlara her zamankinden daha büyük bir güç bahşeder, her ikisinin de uçup gitmesini ve "gökyüzünü gökkuşaklarıyla boyamasını" sağlar. Peki ama neden ki? Büyük olasılıkla yeniden kurabilmek için dünyayı. Ancak bu, yalnızca Matrix'in sahte dünyasının var olmaya devam ettiği anlamına gelir ve eğer bu sahte dünya, iklim krizi de dahil olmak üzere, sanrı ve inkâr için bir metafor görevi görürse, o zaman kahramanlarımızın yapabileceği en fazla şey, daha fazla fantezi ile vakit kaybetmektir. Öte yandan manipülasyonun, gökyüzünü gökkuşaklarıyla boyamayı reddetmenin veya tam olarak benimsemenin nihai bir suçlaması yoktur. Bir başka popüler yapım olan Don't Look Up, son Matrix filmi gibi iklim temalarını metaforlar ile kodluyor, bu uygulanan metod mesajı incelikli ve geniş kitleler için daha lezzetli kılabilirken, doğru şekilde algılamak veya yorumlayabilmek için zor bir hâle geliyor.

Sanıyorum ki hikâyeler, insanların dünyayı nasıl anlamlandırdıkları ile bağlantılıdır ve içinde olduğumuz dünya, daha fazla iklim hikâyelerine acilen ihtiyaç duymaktaymış gibi gösteriliyor. Warner Bros gibi Hollywood stüdyoları yapımları yeşillendiriyor olsa da iyi ve net bir iklim hikâyesi anlatımı ortaya koyma konusunda başarısız görünüyorlar, belki de bu filmlerin sıkıcı, vaaz verici veya politik olarak bölücü olacağından korkuyorlar ama iyi bir iklim hikâyesinin böyle olması gerekmiyor. Hikâye anlatımı yoluyla kültürü dönüştürmeye yönelik bu çalışma, Hollywood stüdyolarının iklim krizini dayatabilmelerinin tartışmasız en önemli yoludur. Son olarak The Matrix Resurrections filminde görülen şey, kendini Matrix'ten kurtarmanın bedelinin yeni Matrix hâline gelmesidir. Film, bir fanteziyi yayıyor: Kendinizi doğru bildiğiniz yollar ile gerçeklikten kurtarma ihtimalinizi elinizden alıyor ve geri kalanı havalı gösteriyor. Analistin dediği gibi, "Koyun hiçbir yere gitmiyor. Sahte dünyamı seviyorlar."