Tarihçilerin reisi: İsmail Hakkı Uzunçarşılı

İsmail Hakkı Uzunçarşılı.
İsmail Hakkı Uzunçarşılı.

Tarih nasıl okunur ve nasıl yazılır sorularının canlı cevabıydı o. Tarihin her haline şahitlik etmiş yerlerden birinde, Eyüp’te dünyaya geldi. Henüz çocuk denebilecek yaşlardayken tarih ve coğrafya merakını cezbetmeye başladı. Hayatı boyunca sönmez bir yangına dönüşecekti tarihe dair bu merak kıvılcımı. Gerek öğretmenlik gerek mebusluk yaptığı dönemlerde bir an bile tarih araştırmalarına ara vermedi. İlk öğretmenlik dönemlerinde Kütahya’nın, Kastamonu’nun, Sivas’ın ve Balıkesir’in tarihini didik didik etti. Görev yaptığı illerin tarihine dair ciddi araştırmalar yaparak çalışmalar kaleme aldı. Söz konusu illerde bulunan kitabeler onun için bulunmaz nimetti. Milletvekillik görevinden hemen önce didik didik ettiği Anadolu kitabelerini iki büyük cilt halinde yayımladı.

Peşine düştüğü her olayda karşısına çıkan en ufak detayın büyük bir titizlikle izini sürdü. Onun için en bereketli dönem hem milletvekilliği hem de İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümünde dersler verdiği yirmi üç senelik öğretmenlik dönemiydi. Bu sürede Osmanlı tarih ve teşkilatına dair birçok eser neşretti. Bitmez tükenmez bir iştiyakla hem Ankara Üniversitesi’nde hem de İstanbul Üniversitesi’nde öğretmenlik, bununla beraber ders saatleri dışında Başbakanlık Arşivi’nde de araştırmalar yaptı. Gerek siyasi gerek şahsi bazı problemler dolayısıyla milletvekillik ve hocalık görevinden vazgeçerek üniversiteye döndü. Söz konusu sorunlar sebebiyle Başbakanlık Arşivi’nden Topkapı Sarayı Arşivi’nde çalışmalarına devam etti. Vefatına kadar burada çalıştı ve kurduğu teşkilatın başında birçok evrakın tasnifini yaptı.

Yalnızca tarihi bilip öğretmek değildi gayesi, geçmişten bugüne ve yarına bakabilme dirayetini de kazanmaktı. Kazandı da nitekim. 1930 yılının sonlarında Osmanlı tarihine giriş niteliği taşıyan iki temel eser neşretti. Bilinen Osmanlı Tarihi serisi Osmanlı’nın kuruluşundan on sekizinci yüzyılın sonlarına kadar olan süreyi kapsar. Bugün halen Osmanlı siyasi ve askeri tarihinin kapsamlı eserleri olma vasfını taşıyan bu çalışmada arşiv belgeleri ve vakayinameler kullandı Uzunçarşılı. Siyasi-askeri tarih anlatımı Osmanlı teşkilatı, ilim ve sanat hayatı ve biyografilerle zenginleştirip, Osmanlıların Müslümanlar ve Avrupa devletleriyle münasebetlerine dönemlere göre yer verdi. Biyografiler ise padişahların dışında veziriazam ile şeyhülislamları kapsayarak müstakil konular halinde yer aldı.

Doğru bir tarih anlayışı inşa etti. Bir dönem Türk Tarih Kurumu’nda genel müdürlük yapmış Uluğ İğdemir’in ifadesiyle; İsmail Hakkı Uzunçarşılı hiçbir zaman politika adamı olmadı. Vekillik sorumluluğunu üstlendiği milletinin, tarihini doğru öğrenmesine hasretti ömrünü. Ankara’da meclis binasının kütüphanesinde küçük bir masanın başında okurken ya da yazarken görülürdü. Çalışmanın nasıl olması gerektiğini lisan-ı haliyle anlatırdı; daima okur ve yazardı. Her çalışması tarihin bir boşluğunu doldurdu. Karşılaştığı hiçbir çelişkiyi eserlerine yansıtmadı. Bu, elbette ki tarihine olan saygısındandı. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi’ni yazdığı süre boyunca arşivlerin tozlu, yıpratıcı vesika yığınları arasında geçen yorucu çalışmalar sonunda; Türk tarihini aydınlatan pek çok malzeme toplayıp bunları büyük bir titizlikle tasnifleyerek eserlerini bize kazandırdı.

Reis-ül Müverrihin (tarihçilerin reisi) idi. Elbette ki bu sonuna kadar hak edilmiş bir sıfattı. Bu sıfatın hakkıyla taşıyıcısı olan İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı tarihinin medeniyet, teşkilat, sosyal ve siyaset anlayışının ortaya çıkmasına ve inşasına en büyük katkıyı sağladığı şüphe götürmez bir gerçek. Daima güler yüzlü, şakacı ve sevdiklerini içten seven, cömert, sözünü sakınmayan, doğru bildiği şeyi, inandığını olduğu gibi söyleyen şeffaf bir insandı. Vefatından önceki on gün oğlunun yardımıyla müzeye gidip geldi. Son gün öğleden sonra Topkapı Müze Arşivi’nde rahatsızlandı ve eve doğru getirilirken vefat etti. Hayatı tarihe dair tükenmeyen bir iştiyak ve ardında bıraktığı bir külliyatla noktalandı. Cenazesi 12 Ekim 1977’de Edirnekapı Şehitliğine defnedildi. Rahmetle…