Takatsız gönül mekanları

Takatsız gönül mekanları.
Takatsız gönül mekanları.

Yasak Bölge ve Oda tutunacak dalını yitir miş kimseler için bir umuttur. Bölge denilen yer, insanın kurtuluşu sevgi ve özveride gördüğü bir bölgedir. İnsan burası dışında her yerde hapistir. Sahte hayatla çevrilmiş minicik bir adadır.

Yol kenarında piknik

Rusya’nın ünlü bilimkurgu yazarlarından Arkadi ve Boris Strugatski kardeşler 1972 yılında İngilizcesi Roadside Picnic olan Türkçede Uzayda Piknik başlığıyla çıkan bir roman yayımladılar. 1979’da ünlü yönetmen Tarkovski tarafından Stalker – İzsürücü başlığıyla filme çekildi ve dünyaca çok ünlü oldu. Stalker’ı seksenli yılların başlarında bir film evinde seyretme fırsatını buldum. Hiç ara verilmeden, rahatsız bir sandalyede, azıcık havasız bir ortamda, tıkış tıkış dolu bir şekilde iki saat kırk iki dakikalık filmi izledik. Çıkışta serin sonbahar havasını soluduğumda en acil arzularımdan birinin gerçekleştiğini düşünüyordum, ama Zona’daki sırrın muhtevası nöron hücrelerimi acımasızca mıncıklamaya devam ediyordu.

. O odada insanın en derin tutkusu hayat buluyordur.
. O odada insanın en derin tutkusu hayat buluyordur.

Zona

Filmin başındaki jenerikte uzaylı ziyareti ya da düşen bir meteor yüzünden bir bölgede, Rusça Zona’da bilimsel olarak açıklaması olmayan bir değişiklik meydana gelmiştir. Oraya yollanan birlikler geri dönmeyince bölgenin etrafı dikenli tellerle çevrilir ve güvenlik kuvvetleri vasıtasıyla giriş yasaklanır. Zona’da tuhaf atıklar kalmıştır.Filmin başkahramanı Redrick Schuhartbu atıkları bölgeden çıkartıp satan bir izsürücüdür. Bölgenin içinde mevcut olan bir yapıda daha gizemli bir oluşumdan da söz edilmektedir. Buna göre o yapıya giren biri bir şey dilerse o şey gerçekleşiyordur. O odada insanın en derin tutkusu hayat buluyordur. Bu gizem cüretkâr kimseleri cezbeder. Film iz sürücünün biri yazar diğeri bilim adamı iki kişiyi kaçak olarak Zona’daki o yapıya götürmesiyle başlar.

Mühürlenmiş zaman

Filmin nabzı yönetmenin gizem ve belirsizlikten aldığı ilhamdır desek abartma olmaz. Tarkovski, Mühürlenmiş Zaman adlı kitabında Stalker filmiyle ilgili şunları söyler:

Stalker bir ara bölgenin garip topraklarından geçerken yazara ve bilgine bir zamanlar gerçekten yaşamış efsanevi Dikoobras’ın öyküsünü anlatır.
Stalker bir ara bölgenin garip topraklarından geçerken yazara ve bilgine bir zamanlar gerçekten yaşamış efsanevi Dikoobras’ın öyküsünü anlatır.

Bu filmde Bölge’ye giren insanların hedefinin aslında en gizli isteklerinin yerine getirildiği bir oda olduğunu hatırlatmak isterim. Stalker bir ara bölgenin garip topraklarından geçerken yazara ve bilgine bir zamanlar gerçekten yaşamış efsanevi Dikoobras’ın öyküsünü anlatır.

Dikoobras, bu özlem diyarına ölümüne neden olduğu kardeşinin yeniden hayata döndürülmesi ricasıyla gelmiş, o odadan çıkıp evine döndüğünde zenginlikten başka hiçbir şey bulamamıştır. Zira Bölge onun gerçek, en gizli isteğini yerine getirmiştir. İstemesinin iyi olacağını düşündüğü şeyi değil.

Sıksık Bölge’nin neyin simgesi olduğu sorulur, olağanüstü saçma tahminler yapılır. Bu tür sorular karşısında korkunç bir çaresizliğe kapılıyor, adeta deli oluyorum. Hiçbir filmimde simge kullanmadım. Bölge, bir Bölge işte. İnsanın katetmek zorunda olduğu hayat, hepsi bu kadar. İnsanın yok olduğu ya da dayandığı bu yerde ayakta kalmayı başarıp başaramayacağı kendine olan saygısıyla, önemliyi önemsizden ayırma yeteneğiyle belirlenir.

Her birimizin içinde olan o özgün insanilik ve ebedilik üzerine düşünmeyi teşvik etmeyi görevim sayıyorum. Ne yazık ki, bu sonsuzluk ve öz, insanın kendi yazgısını kendi elinde tutmasına karşın sık sık görmezden geliniyor. Bir takım aldatıcı idealler peşinde koşulması yeğleniyor. Ancak gene de geride insanın varlığını inşa ettiği ufacık bir kırıntı kalıyor; Sevme yeteneği. İşte bu kırıntı insan ruhunda, hayatını belirleyecek bir yer işgal edebilir, varlığına anlam katabilir.

Ne uzaylı ne de meteor kalıntısı

 Çünkü odada sözle dile getirilen değil, en derinlerde duran, acılarlarla serpilen, en büyük istekler gerçek olmaktadır.Odanın hemen önünde ahlâkî zaafları ortaya çıkar.
Çünkü odada sözle dile getirilen değil, en derinlerde duran, acılarlarla serpilen, en büyük istekler gerçek olmaktadır.Odanın hemen önünde ahlâkî zaafları ortaya çıkar.

Askerlerin sınırını koruduğu ‘Yasak Bölge’ye ulaştıktan sonra odaya yolculuk en kısa yoldan değil, Stalker’ın takip ettiği dolambaçlı yollardan olur. Sorun geometrik değildir. Düz ve en kısa görünen yol en doğru ve tehlikesiz olan yol değildir. Çeşitli zorluklardan geçildikten sonra odanın önüne kadar gelinir. Yol boyunca bir sürü ahkam kesmiş olan yazar ve profesör odaya girme cesaretlerini kendilerinde bulamazlar. Çünkü odada sözle dile getirilen değil, en derinlerde duran, acılarlarla serpilen, en büyük istekler gerçek olmaktadır.Odanın hemen önünde ahlâkî zaafları ortaya çıkar. Profesör, odayı, kötü niyetliler girmesin diye yok etmek üzere gelmiştir. Yazar ise kendisiyle karşılaşma, en derin acılarıyla yüzleşme cesaretine sahip değildir. Entelektüel donanımları, kendilerine güvenleri, sevme yetenekleri ve de fıtri kapasiteleri buna yeterli değildir. Fenafillah aşaması; huzur yeri bir adım ötelerinde bulunduğu halde içeri girmeye cesaret edememişlerdir.

‘Yasak Bölge’ ve ‘Oda’ ne bir uzaylı ne de bir meteor kalıntısıdır. Oda tutunacak dalını yitirmiş kimseler için bir umuttur. Bölge denilen yer insanın kurtuluşu sevgi ve özveride gördüğü bir bölgedir. İnsan burası dışında her yerde hapistir. Sahte hayatla çevrilmiş minicik bir adadır. Bencillikten özveriye yolculuğu başaramayan birinin odada onu mutlu edecek bir dilekte bulunması mümkün değildir.

‘Yasak Bölge’ ve ‘Oda’ ne bir uzaylı ne de bir meteor kalıntısıdır. Oda tutunacak dalını yitirmiş kimseler için bir umuttur.
‘Yasak Bölge’ ve ‘Oda’ ne bir uzaylı ne de bir meteor kalıntısıdır. Oda tutunacak dalını yitirmiş kimseler için bir umuttur.

Takatsız gönül mekânları ve 9. senfoni

Stalker filmini anlatmak kolay değil. Çoktandır varlığını unuttuğumuz uzun tutulmuş sahneleri, oyuncuların yüzlerinin yakın plan çekimleri ve bölge gerçekliğinin çeşitli yönlerini deneyimlememize imkân veren çeşitli kamera açılarının kullanımı ile Stalker tinsel alana ulaşma becerisini, sinema dilinin mükemmelliğiyle bütünleyen gerçek bir başyapıttır.

Stalker için Bölge insanlığın son umududur. Onu yok etmek insanlığı da uçurumunda yalnız ve umutsuz bırakmak demektir.

Film Stalker’ın mutant çocuğunun telekinetik yeteneğini kullanarak masanın üzerindeki nesneleri zihin gücüyle hareket ettirmesiyle son bulurken Ode to Joy – Neşe için Gazel, Beethoven’in 9. Senfonisi çalmaya başlar. Mucize sergileyen en son sahnede acaba niye bu müzik kullanıldı diye düşünürken aklıma Mikhail Bakunin’in ‘Everything will pass, and the world will perish but the Ninth Symphony will remain’ sözleri geldi. Her şey yıkılıp gidecek, ama sevme yeteneği denen mucize baki kalacaktı. Yönetmen filmi bu mesajla sonlandırıyordu.

Romandan hareketle bu filme ve yönetmenin özellikle son sahnesi nedeniyle 1972’de çektiği Solaris’e çeşitli eleştiriler yöneltilmiştir. Tarkovski’nin materyalist âlemi mana âlemine boyama çabasının romanlardaki ana mesajla çeliştiği şeklinde itirazlar mevcutsa da, ancak sevme yeteneği, dolayısıyla iman insan ruhunda hayatı olumlayan bir akı yaratabilir. En derindeki arzu girdabımız sayısız çelişki barındırmakla birlikte göbeğinde yaratılışın nuru ışıldar. Solaris ve Stalker filmlerinin yarım yüzyıldır hâlâ beğenilmesinin esas nedeni bence budur.

Bahsi geçen oda bize şah damarımızdan daha yakın. Yüce yaratıcı bizi orada dilekte bulunmaktan korkmayanlardan eylesin inşallah.