Suriye'nin tek güvencesi Türkiye'dir

​Suriye'nin tek güvencesi Türkiye'dir
​Suriye'nin tek güvencesi Türkiye'dir

Cuma Günü Uçmayan Kuş, Congolos ve Beni Yemen’de İtalyana Benzetirler adlı eserleriyle tanıdığımız savaş muhabiri ve yazar Samet Doğan ile yıkılan Baas Rejimi ve Yeni Suriye üzerine konuştuk…

Suriye’de Baas Rejiminin 10 küsur günde devrilmesi, birçok kişi için ani ve beklenmedik oldu. Basın/kamuoyu bile hazır değildi neredeyse böyle bir şeye. Peki bu operasyona giden süreçte neler yaşandı, operasyon kararı nasıl alındı?

Rejimin devrilmesine giden süreçte aslında operasyon kararı muhaliflerce neredeyse altı ay öncesinden alınmıştı. Fakat bu süreci Türkiye henüz onaylamamıştı. Diplomatik süreçler beklendi. Ayrıca rejimin durumu istihbari olarak gözlendi. Türkiye, İdlip’te yaşayan halka sürekli rejim tarafından top atışlarından rahatsızdı çünkü bir göç dalgasını daha tetiklemek üzereydi. Diplomatik yollarla çözüm olmayacağı açıktı ve operasyon tam zamanında gerçekleşti.

Siz Suriye’deki gelişmeleri daha en başından beri takip eden birisiniz, yani hem Suriye hem de Orta Doğu’yu en iyi bilen isimlerdensiniz. Peki, Türkiye destekli grupların Suriye’deki zaferi sizce hem Batılı hem de İslam/Arap liderlerine ne öğretmiş ne göstermiş oldu?

Bence burada üzerinde durulması gereken şey Türkiye’nin bölgedeki gücünün küçümsenmiş olması. Şaşırtıcı olan şey buydu bence. Halep’in düşmesiyle birlikte Türkiye’nin Suriye’deki rolünün bittiğini düşünüyorlardı fakat öyle olmadı. Hatta beş yıllık bir hazırlıkla TSK doğrudan müdahil olmadan Suriye meselesini tamamıyla çözmüş oldu. Elbette başta Ürdün ve Mısır olmak üzere Körfez ülkeleri tutuştu. Türkiye’nin bölgedeki gücünü kabul etmeleri bir yana bu devrimin domino taşına dönüşmemesi için Türkiye ile yakın durmaya bile başladılar. Özellikle İran, artık bir şeyleri oldu bittiye getiremeyeceğini anladı. Daha önceki süreçlerde Türkiye’yi muhatap almamıştı. Amerika için de öyle, onca silah ve mühimmat yığdı ama artık PYD’nin orada tutunamayacağını biliyorlar.

Esad’ın ve Baas Rejiminin devrilmesi hem bölgemizde hem de küresel düzen denkleminde nasıl bir değişeme yol açacak sizce? Pax Americana’nın veya Yahudi yayılmacılığının sonu için bir adım olabilir mi mesela? Geleceğe dair bir okuma yapmanızı istesek…

Bölgede iki tane büyük güç var. İran ve Türkiye. İran, Saddam sonrası doğan boşluğu değerlendiremedi. Bu ne demek? Yani bölge halkına refah getirmek yerine milis güçlerle yürümeyi tercih etti. Bu düzensizlik netice vermek yerine bölgede İran nefretini oluşturdu. Türkiye ise İdlip’te bile hükümet kurulması taraftarıydı. Yeni Suriye’nin liderleri İdlip’te bu deneyimi yaşadılar. Dolayısıyla imar eden bir gücün herkes bölgede olmasını isteyecektir. Özellikle Lübnan. Hatta Lübnan Dürzileri bile rotayı Türkiye’den yana çevirdi. İnsanlar bir yudum huzur arıyorlar artık. İsrail meselesinin abartıldığını düşünüyorum. Burada artık kopacak kıyamet İran’la çelik çomak oyununa benzemez. İsrail kaç zamandır Gazze’de onlarca ölü, yüzlerce sakat ve binlerce yaralı verdi âmâ hala kontrolü ele alamadı. Bir avuç yetersiz silahları olan insanlardan bahsediyoruz. Dolayısıyla aslında artık İsrail’in sıkışacağı günler yakın. Türkiye, İsrail’i kuşatmak üzere.

Öncelikle bu süreç için, Müslümanların “büyük güç Amerika” karşısında çaresiz ve herhangi bir başarı elde edemez fikrini yıktığını söyleyebiliriz.
Öncelikle bu süreç için, Müslümanların “büyük güç Amerika” karşısında çaresiz ve herhangi bir başarı elde edemez fikrini yıktığını söyleyebiliriz.

Esad kaçtı, rejim devrildi, muhalifler iktidar oldu… Peki “Yeni Suriye”de siyasi mimari nasıl kurulacak? Adeta sıfırdan bir devlet yapılanmasına gidilecek. Yeni bir siyasi mimari kurmak en az savaş kadar zor bir süreç herhalde…

Ben Suriye’nin hızla toparlanacağını düşünüyorum bunu söylerken Suriyelileri tanıdığım için böyle düşünüyorum. Örneğini ülkemizde de yaşadık, beş milyon Suriyeli geldi ve suç oranı Türklerden daha azdı. Devlet altyapısı tökezlemiş olsa da tamamen yıkılmış durumda değil. Özellikle Türkiye’nin yardımıyla hızla toparlanacak ve ileriki yıllarda da bölgede örnek bir ülke haline gelecek. Öncelik şimdilik asayişte, polis ve asker teşkilatının düzenli hale gelmesinde. Bunun için çalışmalar başladı. Tabii bir de ambargo meselesi var. Bunlar yoluna girdikten sonra hızla kendine gelecektir. Suriye, içerisinde çok fazla etnik ve mezhebi yapı barındıran bir ülke, bu nedenle baskıcı sistemlerin hiçbiri artık orada tutunamaz. Daha çoğulcu bir sisteme geçecekler.

Müslüman toplumlar uzun zamandır birçok meseleyi Batı'dan ithal edilen kavramlarla tanımlandı. “Batı’nın bitpazarından ithal edilmiş hazır elbiseler” ile görmeye çalıştı kendini ve dünyayı. Peki Suriye’deki devrim Müslümanların yeniden İslam üzere bir medeniyet kurmaları yönünde nasıl bir etki alanı oluşturacak?

Öncelikle bu süreç için, Müslümanların “büyük güç Amerika” karşısında çaresiz ve herhangi bir başarı elde edemez fikrini yıktığını söyleyebiliriz. Henüz sosyal medyada bile bunun tezahürlerini görebiliyoruz. Elbette on beş yıl akan kanı ve ödenen bedelleri insanlar gördü. Zulmün ne boyutta olduğunu cezaevleri boşalınca anladı. Dolayısıyla artık insanlar daha sağlıklı muhakemede bulunabiliyorlar. Çengelköy’deki evinden yorumlanacak meseleler olmaktan çıkıyor ve gerçeklik insanların önünü aydınlatıyor. Dolayısıyla buradan şunu anlıyoruz, her şey özgüvende bitiyor. Bizi kör topal yapan şey de bu. Herhangi bir kibrin karşısında çaresiz hissetmemiz. Şimdi insanlar şunu görüyor; bedelini ödedik ve kazandık. Gerisi Allah’ın takdiri. Suriye meselesi bize daha soğuk kanlı düşünürler, sosyal bilimciler ve araştırmacılar getirecek.

Son olarak… Siyasi mimariden bahsettik ama Suriyelileri yani halkı anmadık. Peki, Suriyelilerin toplumsal psikolojisi nasıl düzelecek? Türkiye bu noktada nasıl devreye girebilir, nasıl yürütebilir süreci…

Evet asıl mesele tam da bu. Önce bırakalım şu derin analizleri de, insanlar işkenceyle ölen yakınlarının kemiklerini bulsunlar, evlerini tamir etsinler. Göç ettikleri bölgelerden yurtlarına dönsünler. Psikolojik etkisi belki kuşaklar boyunca devam edecek. Bu noktada sivil toplum kuruluşlarının devreye girmesi gerekiyor. Sahadan gördüğümüz üzere Türkiye’deki tüm STK’lar oradalar. Şahsi olarak bile orayı yalnız bırakmamamız gerekiyor.

Sednaya Hapishanesi’nin önünde hâlâ yüzlerce insan bekliyor, bir umut yakınlarının cesetleri bulunabilir mi diye. Öncelik dediğim gibi yaraların sarılması ve çökmüş ekonominin toparlanmasıyla insanların başını sokacak bir ev bulabilmeleri. Türkiye ve çevre ülkelerin yardımı olacak. Suriyelilerin şu an tek güvencesi Türkiye. Dolayısıyla Türkiye bütün inşaat ve kurumsal alt yapı deneyimini aktarabilir ve hatta aktaracak da. Şu an öncelik havalimanları ve ulaşım bölgelerinin toparlanması. M-5 ve M-4 karayollarının toparlanması gibi çalışmaların başladığını duydum.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım