Suriye geleceğini arıyor

Suriye geleceğini arıyor
Suriye geleceğini arıyor

Suriye kendi içerisinde, kendi entelektüel birikimiyle, kendi iradesiyle bir ülkeye dönüşecek. O ülke muhtemelen hiç kimsenin hayal ettiği şeye benzemeyecek. Suriye’ye benzeyecek. En fazla Suriye’ye benzeyecek.

“Suriye geleceğini arıyor.” diye bir manşet atmak isterdim eğer bir gazetenin genel yayın yönetmeni olsaydım.

Halep’te gördüklerimle beraber, çok yakında gideceğim Şam’da da man zaranın farklı olmadığına dair birtakım izlenimler okuyorum. Nedir bu izlenimler? Suriye halkı, endişeli bir iyimserlikle geleceğini arıyor. 15 yıl süren bir iç savaştan yorgun ve bunca kayıpla çıkan Suriye halkının endişeli iyimserliğini çok büyük bir anlayışla karşılamak lazım.

Öte yandan Türkiye ve Katar dışındaki bütün ülkeler, Suriye’de çıkacak bir karışıklığın işlerine yarayacağını düşünüyor. Körfez ülkeleri, Mısır, Fas, Tunus, “Ya acaba buradaki halk devrimi sağlıklı bir devrim olarak hayata geçerse; biz de yerimizden olur muyuz?” diye büyük bir endişeyle seyrediyorlar olanları. İran, Rusya ve Çin zaten yenik olmanın intikamını arıyorlar, “Acaba bunlar bir çuval incir berbat eder mi?” diye bakıyorlar. İsrail ise, “Benim geleceğimle ilgili Suriye bana bir arıza çıkartır mı?” diye düşünüyor.

Dolayısıyla dostu sevindiren, düşmanı üzen ama Suriye halkını da endişeli bir iyimserliğe sevk eden bir halk devrini gördüm ben Halep’te. Bir bayram yeriydi her yer. Bir bayram yerinde ne varsa, özgürlüğe kavuşmuş Halep Kalesi’nde hepsi mevcuttu.

15 yıl boyunca bu özgürlüğü aramış insanların kendi geleceklerini tayin etme hakları olmadığını düşünmek de ancak Türkiye’deki Kemalistlere, birtakım şairlere ve bir kısım öğrencilere düştü. Yani, Suriye halkının kendi geleceğine kendisinin karar veremeyecek yetkinlikte bir halk olduğunu düşünmenin ne türden bir aptallık olduğunu ben doğrusu bilmiyorum.

Suriye’de olanların, emperyalistler tarafından planladığına dair keskin bir inanç var. Emperyalistler mi planladı? Emperyalistler planladıysa bile Suriye’de işler emperyalistlerin istediği gibi gitmiyor zaten. Bunu da akıllılaştırmanız lazım. Henüz doğmamış bir çocuğa don biçiyor herkes. Yani henüz ortada adına iktidar diyeceğimiz bir şey yok. Bir geçiş hükümeti olduklarını belirten konsey, anayasa yapacaklarını ve seçime gideceklerini söyledi. Hatta anayasada azınlıkların temsil edileceği bir Suriye hayal etiklerini bile dile getirdiler. Aslında bütün dünyayı rahatlatacak bürokratik açıklamalar yapılırken Türkiye’de büyük oyunu çözmüş çevreler, Suriye halkının çok büyük acılar çekeceğini anlatıp duruyorlar bize.

“Suriye halkı çok büyük acılar mı çekecek?” diyenler, Suriye halkının çok büyük acılar çekmesi halinde haklı çıkacakları için mi bir wishful think yapıyorlar? Ondan çok emin değilim. Suriye bence o ya da bu oranda dünyadaki diğer bütün ülkelere benzeyen devasa sorunları olan, kalkınmakla ve ülkelerini imar etmekle ilgili çok ciddi ajanda yürütmesi gereken bir ülke.

Suriye kendi içerisinde, kendi entelektüel birikimiyle, kendi iradesiyle bir ülkeye dönüşecek. O ülke muhtemelen hiç kimsenin hayal ettiği şeye benzemeyecek. Suriye’ye benzeyecek. En fazla Suriye’ye benzeyecek.

Emperyalistlerin Suriye’yi rahat bırakması durumunda ise görülen o ki İran’ı, Rusya’sı, Türkiye’deki Nusayriler (Suriye’deki Nusayriler değil ama Türkiye’deki Nusayriler) Suriye’de işlerin yolunda gitmemesini temin etmek üzere birtakım tedbirler geliştirmeye çalışıyorlar. Ama unuttukları bir şey var: Güvenli bir limana ulaşana kadar Suriye’ye Türkiye kılavuzluk edecek.

Dolayısıyla son zamanlarda bizatihi Türkiye’ye yönelik içeriden yapılan düşmanlıkları da anlamak lazım. Çünkü Türkiye’nin Suriye’de sağlıklı bir sistem yerleştirmesi ve 20 milyon ek nüfusu olan Suriye’nin en yakın müttefikinin Türkiye olması; Türkiye düşmanlarının hiçbirinin işine gelmeyecektir. İnşallah başarılı taraf Suriye halkı ve Türkiye olur.

Ben de bu süreçte bazı endişeler taşıyorum. Çünkü emperyalizm durmayacaktır ve oyun kurmaya devam edecektir. O oyunların hepsinin boşa çıkması en büyük dileğim. O oyunlar boşa çıkarsa Türkiye-Suriye birlikteliğinin dünyada neye yol açtığını büyük bir şaşkınlıkta, büyük bir beğeniyle, büyük bir ilgiyle izlemeye devam edeceğiz. Çünkü Lübnan’daki Sünnilerin, Ürdün’deki halkın ve Mısır’ın rahatlaması gibi erken sonuçlar doğurabilir bu sağlıklı ilişkiler. Bu erken sonuçları da Allah bize ömür verirse yaşarken göreceğiz.

Hâlihazırda işi en zor olan ülkenin de İsrail olduğunu düşünüyorum. Çünkü Sünni blok; İran’ın kâğıttan kaplanlığına benzemez. Yani Sünni blok; karadan Şam’a yürümeye cesaret eden İsrail’e müsaade etmeyecektir. Öyle boş arazi bombalamakla olacak işler değil bunlar. Dolayısıyla İsrail’in bütün oyunu yeni baştan kurma telaşı var gibi geliyor bana. Allah onların da oyunlarını boşa çıkarsın.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım