Sunumcular
Bütün dünya kameranın çeken tarafında kendini arz eder olunca, ekranın karşısında hiç izleyici kalmadı.
Günün birinde nasıl ki insanlar tekerliği icad etmiş, ateşi bulmuş, başka bir kıtayı keşfetmişse yine günün birinde insanlar sunumcu diye bir insan tipi icad ettiler. Sunumcu insanlar biraz etki sahibiydi, biraz meşhurdu ya da sunumcu olunca biraz meşhur oluyorlardı. Aslında boş beleşlerdi de insanlar onları ekranlarda gördüğü izlediği için onlara kapılıyor, hayran oluyor, izliyor ve izliyorlardı. Peki ne yapıyordu bu sunumcular; kendilerini videoya çekiyorlardı, videoda da ya yaşadıkları bir şeyden ya kendilerinden ya da ellerindeki herhangi bir şeyden bahsediyorlardı. Yaşadıklarından bahsedenler aman efendim şöyle gezdim böyle tozdum diyorlardı, kendilerinden bahsedenler ben çok şeyim biliyor musunuz diyorlardı, ellerindeki herhangi bir şeyden bahsedenler bakın bunu aldım şurama koydum diyorlardı. Böylelikle gezdikleri yere de gezmeye de, onlara da onlar gibi olmaya da, şuralarına koydukları şeylere de bir şeyleri şuraya koymaya da müthiş merak birikiyordu. İnsanlar sunumcuları izliyor da izliyor, onların gezip tozmalarına, alıp takıp takıştırmalarına hayran oluyor, önce hayran oluyor sonra hayatlarından nefret edip mutsuz oluyorlardı. Ama sonunda birileri bir şey keşfetti. Yahu dedi birileri, bunlar bunları anlatıyor gösteriyorsa, ben de şunları anlatır gösteririm, ne var yani. Elbette her kör satıcının bir kör alıcısı olacaktı ve öyle de oldu. Bir süre sonra sunumcular ışıltılı ve pahalı şeyleri gösterip anlatırken insanların bir kısmı da hayatlarındaki daha mütevazi şeyleri gösterir anlatır oldu. Sonra böyle kalmadı, beceriler ve yöntemler devreye girdi. İnsanların bir kısmı araba kaportasını pastalar cilalarken, diğeri musluk contasını değiştirmeyi gösterir anlatır oldu. Böyle kalsa iyiydi de sonra başka bir şey oldu; insanların bir kısmı ekranlardan her bir şeyin böyle izlendiğini, herkesin de elinde ne varsa onu gösterir anlatır olduğunu görünce kendi elinde ne varsa onunla izlenmeye talip oldu. Böylelikle olan oldu; bir süre sonra adamın birisi koca göbeğini hoplattığını gösterir anlatır oldu, bir diğeri pırasa doğrayışını kayda alır ve seyirciye sunar oldu. Sonra bu hadise öyle tuhaf yerlere gitti ki, insanlar canlı yayın açtılar ve bütün dünya kendilerini seyredermiş gibi ne yapıyorlarsa onu yapar oldular. Acayip bir şekilde de ekranda ne kadar sapıtılırsa o derece izlenir oldular. Bu tabii bulaşıcı bir hastalık gibi yayıldı, göbeğini hoplatan bir milyon izlenince, burnunu oynatan bir milyon da ben isterim diye kendini aleme sundu, burnunu oynatan iki milyon izlenince pırasa doğrayan ben de en azından yüz bin ederim diye sıraya koyuldu. Derken olan oldu, bütün dünya insanları kendilerine birer canlı yayın açtılar ve kendilerini izleyen milyonlara sundular. Ama bu esnada doğal olarak doğal bir şey oldu; bütün dünya kameranın çeken tarafında kendini arz eder olunca, ekranın karşısında hiç izleyici kalmadı.
Artık vaziyet şuydu;
Hiçkimseyi seyreden hiçkimse yoktu. O ne ki, hiç kimseyi gören hiçkimse de yoktu artık.