Süleyman El-Halebi ve Gazzeli arkadaşları

Süleyman El-Halebi ve Gazzeli arkadaşları.
Süleyman El-Halebi ve Gazzeli arkadaşları.

Fransızlara karşı direnişin öncülüğünü yapan bazı Ezher talebeleri ön plana çıkmıştı. Ve bunların içinde, Muhammed Abdullah, Saed Abdülkadir el Gazi, Ahmed el Vali gibi… Ancak birisi daha vardı ki, Ezher Medresesi’nin Fransızlara karşı direnişindeki en unutulmaz isimlerden olacaktı. Ve 23 yaşındaki o gencin adı Süleyman el Halebi’ydi.

1798 senesinde Mısır’da yaşıyor olsaydık eğer… Kahire’de örneğin. Ezher Medresesi’nde talebe olsaydık mesela. Bir sabah uyandığımızda, Fransız askerlerinin küstahça karşımızda durduklarını görecektik. Sokaklarımızı istila ettiklerine ve ıslık çalarak etrafta gezindiklerine şahitlik edecektik. Ve ardından yaşanan bütün o her şeye…

Napolyon Bonapart idaresindeki Fransızların Mısır'ı işgalinden üç ay sonra yani 31 Ekim 1798’de, Birinci Kahire Devrimi patlak verecek ve Ezher şeyhleri, her ezan sonrası günde beş kez halkı Fransızlara karşı direnişe çağırmaya başlayacaklardı. Napolyon, Ezher âlimlerinin Mısırlı Müslümanlar için önemi bildiğinden, onları yanına çekmek için sempatik görünmeye çalışmıştı. Ancak planları ters tepmişti. Ezher Camii, Fransız askerî istihbaratının odak noktasındaydı artık. Caminin içinde ve çevresinde yaklaşık 15.000 isyancının olduğunu tahmin ediyorlardı. Bu esnada, binlerce Ezher talebesi aynı anda sokaklara dağılmıştı. Kahire’deki 400’den fazla caminin minaresinde ortak direniş çağrısı yineleniyordu: Kâfir Fransa. Kâfir Fransa. Bu çağrı, derhal geniş bir halk tabanında yankı bulacaktı. Ve Napolyon, isyanı bastırmak için derhal Ezher Camii ve çevresindeki mahallelerin bombalanması emrini verecekti.

İslam dinîne saygı duyduğunu iddia eden Napolyon’un maskesi düşüyor, yalanları ortaya çıkıyordu artık. Fransız askerleri, Ezher Cami'nin kütüphanesine baskın düzenlemişler ve binlerce el yazmasını yağmalamışlardı. Üstelik Napolyon’un önünde diz çökmeyi reddeden on dört Ezher şeyhi de idam edilmişti. Ancak bu yaşananlara ve ardından alınan sert tedbirlere rağmen, kısa süre sonra yani 1800 yılının Mart ayında, Ezher’de Fransızlara karşı ikinci bir isyan çıkacaktı. Napolyon’un en güvendiği adamlarından olan Fransız Generel Klêber’in ilk aldığı önlemlerden birisi, Kahire ve Mısır’ın diğer şehir ve köyleri arasındaki bağlantıyı kesmeye çalışmaktı. Zira isyanın bütün Mısır’a yayılmasından korkuyorlardı. Bu yüzden, isyanı bastırmak için en sert yöntemlere başvurdular. Yağmalanan ve yıkılan yüzlerce binanın yanı sıra, büyük kısmını Ezher âlimlerinin ödemesi şartıyla, direnişçilere 12 milyon frank para cezası kesmişlerdi. Âlimlerin birçoğu da tutuklanmış ve mallarına el konulmuştu.

Bu arada, Fransızlara karşı direnişin öncülüğünü yapan bazı Ezher talebeleri ön plana çıkmıştı. Ve bunların içinde, Muhammed Abdullah, Saed Abdülkadir el Gazi, Ahmed el Vali gibi Gazze’den gelen talebeler de vardı. Ancak birisi daha vardı ki, Ezher Medresesi’nin Fransızlara karşı direnişindeki en unutulmaz isimlerden olacaktı. Ve 23 yaşındaki o gencin adı Süleyman el Halebi’ydi.

Süleyman, Gazze’den gelen üç arkadaşına Fransız General Klêber’i öldürmeyi kafasına koyduğunu söylemişti. Hayatını Mısır’ın bağımsızlığı uğruna cihada adamıştı. Her bedeli korkusuzca ödemeye hazırdı. 1753 yılında Strasbourg'da doğan General Jean-Baptiste Kléber, Fransız Devrimi esnasında dikkat çekmiş önemli askerlerden birisiydi. Fransız Devrimi patlak verir vermez, Cumhuriyet Ordusu'na katılmış ve hızla yükselişe geçmişti. Ancak Napolyon tarafından fark edilmesi, daha çok Mısır Seferi sırasında olmuştu. Zira Mısır halkıyla mücadele etmede ve buradaki Fransız işgalinin sürmesinde ciddi bir rol oynamıştı. Napolyon, Mısır’dan ayrılırken, idareyi bu çok güvendiği adama bırakmıştı.

Süleyman el Halebi’nin planı, dilenci kılığına girerek Klêber’e yaklaşmaktı. Kahire’de çok fazla dilenci vardı ve bu şekilde dikkat çekmeyeceğini düşünüyordu. 14 Haziran 1800 günü, dilenci kılığında Klêber’in kaldığı sarayın bahçesine gizlice girerek, Fransız general geldiğinde elini öpmek istiyormuş gibi ona doğru koştu. Ve ardından hızlıca hançerini çıkararak, Klêber’i dört kez bıçaklayarak öldürdü. Kaçmaya çalışmış ancak Fransız askerleri onu Kahire’de saklandığı bir parkta yakalamışlardı ne yazık ki. Klêber’in öldürülmesi onlar için büyük bir kayıptı. Hepsi şoktaydılar zira hiç beklemedikleri anda gelen bir darbeydi bu. Öfkeleri de aynı ölçüde büyüktü o nedenle. Süleyman el Halebi’yi çok ağır işkencelerden geçirdiler. Mahkeme, ayrıca Süleyman el Halebi’nin Gazzeli arkadaşlarının da ölüm cezasına çarptırılmasına ve başlarının vücutlarından ayrılmasına hükmetmişti.

Süleyman el Halebi ve Gazzeli üç arkadaşı, 28 Haziran 1800 sabahı, yani Klêber’i öldürmesinden iki hafta sonra idam edileceklerdi. Yani eğer bundan 225 sene evvel, Kahire’de yaşıyor olsaydık eğer… Böyle bir haysiyet hikâyesine şahitlik edecektik hepimiz. Ve sadece Süleyman el Halebi’nin değil Gazzeli üç gencin de Mısırlı Müslümanlar için şehit düştüğünü görecektik.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım