Şöhret ve efsane

Şöhret ve efsane.
Şöhret ve efsane.

Şiir yeteneğinin bu şiirlerde parlaması, purist ve pathos’a dayalı yaklaşımın müthiş örnekleridir. Muhammed Ali’nin sözleri ile söylersek yeteneğin varsa, şöhret karakterin varsa efsane olursun.

“Akşam Sofrasında Yedi Kişilik Aile Oyunu” Yedi Güzel Adam şiirinin yedincisi olarak okunabilir. Bir tarih ve medeniyet hesaplaşmasıdır bu. Şiirde geçen boğa yılanı ve kuzu göndermesi Exupery’nin Küçük Prens’inedir. Zarifoğlu’nun okumadığını söyleyenler sanırım yanılıyorlar. “L’ocation de la fete ration” dizesinin aklın şölen lokasyonu olduğunu söylemiştik. Bu niteleme Yedi Güzel Adam’ın son iki şiiri için bir yol gösterici olabilir. “Zeynep ve Uzaktan Fırat” kadınlığın ve erkekliğin hallerini, oğulluk ve kızlığın kabullenilişlerini şairin doğası eşliğinde tablolar içinde verir. At imgesi ya da simgesi, Turgut Uyar şiirinde var olan at imgesi ile benzerlik gösterirken; kentleşme, fabrikalar, köyden kente gelişteki uyumsuzluk arka fonda yer almaktadır. Asıl çatışma, yani büyük çatışma son şiirini bekler kitabın. Ne çatışması mı derseniz: Baba Oğul - Doğu Batı Çatışması.

“...Ve Çocuğun Uyanışı Böyle Başladı” tam da ismini işaretleyen şiirdir. Sanatçının bu ana kadar tabiat odaklı aylak gözü “avrupalanmakla” karşılaşmış Batı uygarlığının simgeleri ve insanlarıyla yaşamış, türlü serüvenler içinde bulunmuş “Alda ve Anna” sanatı ile insanları şaşırtmış, fakat kendi ifadesiyle de korkutulmuştur. İnsanın nefs katmanlarını hayvan isimleriyle veren şair sonunda “Babanın Azap Çocuğun Sancak” olduğu hükmüyle aklın şölen lokasyonunu sonlandırmıştır. Alman aklının ve sanatının soğuk ve mermersi söyleyişini yedekleyerek bir merhaleyi geçmiştir. Menziller’in önündedir artık.

Menziller’de gül ışımış Zarifoğlu içinde koşuşturaduran canlıların dizginlerini ele almış aynı şair olarak sözlerini bir Müslüman duyarlılığı ile yine sakınmadan -“Çoğalmak” şiirine bakın- aynı soğuk akıl ile şölen lokasyonuna çevirmiştir. Bu lokasyon, kâbusa dönen şölen fotoğrafına “Stad” şiiri ile ulaşır. Stad ve stada giden insanlar önce çocukları ellerinden alınarak nesilsiz kılınmaya -LGBT tartışmalarını hatırlayın- sonrasında bir mahşer tablosunda resmedilmiştir. Fakat akıl yani zemin asla kaybedilmez. Sultanahmet, Ayasofya ve ortada Beyazıt Kulesi soğuk aklın aylak göz ile kaydedilmesini bize sunar.

Şair tabiatın özünün hayvanda tam, insanda numune olduğunu yazar, 21 yaşında Eyüp’te bir misafirlikte iken. Şiirinin tabiata yönelmesi tabiatın özünün “tam” verilmesini hayvan imge/simgeleriyle bu özü verirken, nesneler bir “duyu”ya sahipmişçesine -bulgurun tıp tıp eden kalbi ve dağın yekinmesi- gibi örnekler saf şiire lirik ve somut bir şekilde ulaşmayı hedefler.

Şiir yeteneğinin bu şiirlerde parlaması, purist ve pathos’a dayalı yaklaşımın müthiş örnekleridir. Muhammed Ali’nin sözleri ile söylersek yeteneğin varsa, şöhret karakterin varsa efsane olursun. Öyle de olmuştur ben şahidim.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım