Siyaseti kim yapsın?
Partiye üye oldum, gömleğimden kravatımı hiç ayırmadım. Taziyelere, düğünlere gittim. Bizim milletimiz tokalaşmayı, sarılmayı, öpmeyi ne çok severmiş öğrendim. “Corp” diye öpüyordu seçmenlerim. Ben de bir zaman sonra kendimi kaptırdım kimi görsem sarılır oldum. Bir keresinde kalabalık arasında kaldım, gördüğümü tutup öpüyorum. Çaycıyı üç kere öpmüşüm. Kulağıma eğildi “Başkanım beni bu üçüncü öpüşünüz…” deyince ayıldım. Artık kucakladığım kim diye bakıyorum.
Efendim ben mali muşavirim adının afili olmasına bakılmasın, yaptığımız iş başkasının harcadığının hesabını tutmak. “Eller harcasın sen say.” denilmiştir bize. Ben de kendimi bildim bileli muhasebeciyim. Yalan dünyada geçim derdini şimdilik halletmiş sayılırım o sebepten siyaset benim için bir meşgale olacaktı. Partiye üye oldum, gömleğimden kravatımı hiç ayırmadım. Taziyelere, düğünlere gittim. Bizim milletimiz tokalaşmayı, sarılmayı, öpmeyi ne çok severmiş öğrendim. “Corp” diye öpüyordu seçmenlerim. Ben de bir zaman sonra kendimi kaptırdım kimi görsem sarılır oldum. Bir keresinde kalabalık arasında kaldım, gördüğümü tutup öpüyorum. Çaycıyı üç kere öpmüşüm. Kulağıma eğildi “Başkanım beni bu üçüncü öpüşünüz…” deyince ayıldım. Artık kucakladığım kim diye bakıyorum. Seçim yaklaştıkça ziyaretlerimiz artıyor. Eve geç saatte dönebiliyorum. Çocukların yaşı büyük. Nazlı bebe devrini geçtiler çoktan.
Ama onların da muhabbetini özlüyorum. Benim geldiğim saatte onlar uykuyu yarılamış oluyorlar. Ama kızımın mezuniyet töreni varmış onu öğrendim. Hanım sert konuştu; “Bak şimdiden söylüyorum parti pırtı işi çıkarma kız mezun oluyor yanında olmayacak mıyız?” “Hiç olur mu kızımın yanındayım tabii” dedim. Sonra yine siyaset kovalamaya devam ettim.
- Koşturmak insanı zayıflatır derler hepten yalan ben koşturdukça kilo alıyorum. Delegelerim gülüşüyorlar. “Başkanım göbeği gerdanı yerine koydun bir tek koltuğun eksik, maşallah” diyorlar. Onlarla beraber ben de gülüyorum hâlime.
Konuşmalarım da değişiyor yavaş yavaş. Herkese “Başkanım” demeye başlıyorum. Siyasete bulaşmış herkes her an bir yere başkan olabilir. Tedbirli olmak lazım değil mi? O günlerde dediler ki, “Falanca köyün muhtarı ameliyat olmuş ona geçmiş olsun demeye gidilecek.” “Tamam...” dedim atladık benim arabaya gidiyoruz.
Benimle beraber toplam dört kişiyiz. Yolda meselemiz yine siyaset ben konuştukça açılmışım. Arabayı partiden bir genç sürüyor. Epeyce bir yol gitmişiz. Yolu biliyordur herhâlde diye şoföre güvendik, o da bize güvenmiş. Sonunda kaybolduk. Ama nasıl kaybolma, tam dağ başındayız. Telefonlar çekmiyor. Uzaktan ışıklar seçiliyor ama neresi olduğu meçhul. Sür o tarafa, diyoruz süre süre bir köye ulaştık. Köylüler de sohbet edecek adam aramış besbelli. Önce çay sonra yemek sonra yine çay derken, üç saate yakın bizi oyaladılar. Sonra tam yola düştük. “Gacırt” diye bir ses geldi arabadan. İndik baktık ki bir kütük arabanın ön tarafını parçalamış. Şoföre kızdım biraz ama el içinde rezil olmayalım diye sustum. Köye döndük. Bir traktör ile arabayı kenara çektik. Tamirden anlayan bir adam varmış onu bulduk, ama adam ilk akşamdan içmeye başlamış. Kafası güzel olmuş.
Sarılıp sarılıp öpüyor bizi. Ondan bir iş çıkmayacağını anladık. Yol yardımı istedik. “Yol yardımının gelmesi iki saati bulur.” dediler. Ben dayanamadım. Dedim ki, bu köyden bir araç bizi bıraksın parası neyse takdim edelim. Köyde işe yarar bir araba bulmak da biraz vakit aldı. Sonunda yola düştük. Canım çok sıkılınca daha evvel aklıma gelmeyen şeyler gelir aklıma. Dedim ki yahu bu geçmiş olsuna gittiğimiz muhtar ne ameliyatı olmuştu? Partili genç “Saç ektirdi başkanım,” deyince ben deliye döndüm, o hışımla partili gence bir tokat salladım. “Ulan saç ektirdiği için mi telef oluyoruz biz?!” “Sormadın ki başkanım sorsaydın söylerdik” dedi partili genç. Diğer iki delege beni uyardı. “Tokat hiç şık olmadı başkanım. Çocuğun gönlünü alalım. Öfke kontrolü bunun için şart.” dediler. Arabanın içinde partili genç ile sarılıp öpüştük.
Ne deyim siyaset akıllı adam işi değilmiş anladık.
Sonunda muhtarın evine vardık. Girişte at gibi bir köpek bizi köşeye sıkıştırdı. Kaçayım derken kayıp düştüm. Takım elbise hiç oldu. Sonunda muhtara geçmiş olsun dedik. Muhtar yeni ekilmiş saçlarıyla karşımızda otururken uyuklamaya başladı. Sinirlendim. “Biz senin estetik kaygıların sebebiyle ektirdiğin saçlar için yola düştük koca herif...” diye azarlayacaktım ki telefonum çaldı. Arayan hanım idi. Açtım. “Neredesin yahu?” dedi. Benim jeton o zaman düştü. Bu gece mezuniyet töreni verdi kızımızın. Hanıma dedim ki, kapat telefonu… Telefonu kenara koydum. Ceketi çıkardım ve saç ektiren muhtarın yakasına yapıştım...
Adım seçmen döven başkana çıktı. Ve biliyor musunuz saç ektiren muhtarın köyünden bize bir oy bile çıkmadı. Ne deyim siyaset akıllı adam işi değilmiş anladık.