Sistemi yaşat ki insan yaşasın (!)
"İnsan derdi kadardır." derler. Şimdi insan dertleriyle birlikle küçük bir alana hapsedildi. Bu çağın varmak istediği nihai hedef ise "bütün işlerin bu alanda olup bitmesi." İnsan hayatı bir kısır döngüye sokuldu ve vaktini, hayatını, her şeyini vererek bu döngüyü sürdürebilmek uğruna yaşıyor. Yaşayışını, katlanarak değil, gönülden benimsemiş bir şekilde tüketmesi isteniyor insandan.
Bize sürekli, uydurulmuş zorluklara karşı yine uydurulmuş çözümler lütfediliyor. Kulağımıza fısıldanan her ne ise onu tez zamanda hayata geçirmek için yarışıyoruz. İnsansız ve temassız hayatın yine insan tercihleri marifetiyle hayatımızın içine dâhil edildiği bir dönemdeyiz. Hijyenik ödeme diye bir kavram çıktı. Bu kavram hayatımıza kendiliğinden dâhil olmadı. Zaten bütün dertleriyle baş başa kalmış ve tek bir alana kıstırılmış insanın yeni bir temizlik ödevi olarak dahil edildi. Emek sömürüsü, haksız kazanç, faiz derken belli ki sistemde temiz para kalmamış. Bu kirlenmiş paranın arındırılması görevi hijyenik/temassız ödeme yoluyla yapılıyor olsa gerek!
-Ey insanlar, bırakın o pis paraları, burada henüz kirlenmemiş steril rakamlar var!
Bu yeni sistemde hızlı ve temiz ödeyebilen makbûl kabul ediliyor. Bütün yolları ekonomik sisteme bağlanan insandan beklenen yeni ve hijyenik biçimlere entegre bir yaşam tarzında işleri yürütebilmesi. Tabii önce elzem olan bu yaşayışı benimsemesi. Ekonomik düzenin modern kişisinden, bu yoğun sayı trafiğine ve hijyenik ödemeye destek vermesi bekleniyor. Hatta bu destekle birlikte onun bir uzantısı olması da. Onun değerini belirleyecek olan sisteme kattığı sayılardan ibaret. Ödeme yapabildiği oranda var olan bir tiple karşılaşıyoruz artık. Hatta bir yerlere bir şeyler ödeyerek hayatiyetinin farkına varıyor bu tip. "İnsan derdi kadardır." derler. Şimdi insan dertleriyle birlikle küçük bir alana hapsedildi. Bu çağın varmak istediği nihai hedef ise "bütün işlerin bu alanda olup bitmesi." İnsan hayatı bir kısır döngüye sokuldu ve vaktini, hayatını, her şeyini vererek bu döngüyü sürdürebilmek uğruna yaşıyor. Yaşayışını, katlanarak değil, gönülden benimsemiş bir şekilde tüketmesi isteniyor insandan.
Kendisini bu sistemde ayakta tutacak bir muhasebe kafasıyla donanmış olması ise ona bu oyunda seviye atlatan bir kurnazlık. Bu kurnazlığı yakalayabilmiş olup, olan bitenlerden gayet mutmain bir şekilde hiçbir şeyden rahatsızlık duymadan yaşayıp gitmeli artık. Tahmin ediyorum insan bir yere kadar bu sistemde çarkları döndüren aracı rolünü oynayacaktır. İnsan insana ihtiyaç duymadıkça modern ekonomik sömürü düzeninde boynuna bir tasma takmaya mecbur. Her alandan def edilen insan ve onun zamanla unuttuğu haysiyeti, varlığını bir şeye ihtiyaç duymakla koruyabilir. Hâlâ kontrol altına alınmasını beklediğimiz bir insanlık var. En azından belli bir grup insan -aslında azımsanmayacak kadar çok insan- böyle düşünüyor. Bizim dışımızda ve toplum olarak bizden uzakta birtakım insanların gelip bir şeyler yaparak, bizi boyunduruk altına alacak icatlarla bizi yöneteceğini zannediyoruz. Algımız bu yönde.
Oysa insanın, dünya sistemi (bu sistemin kollarından birisi modern piyasa ekonomisi) içerisinde kontrol altında tutulduğundan hiç şüphemiz yoktur. Bu öylesine bir kontrol ki insan, kendisinin özgürlük ve bağımsızlık hapishanesine atıldığının farkında bile değil. Burada bir mizan yok zira insana bir günah işleme hakkı bile verilmiyor. "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın," düsturundan, "sistemi yaşat ki insan yaşayabilsin" e döndük. Bir insan sistemi tersine çeviremez belki evet ama bir insan başka bir insanın umudu olduğunda sistemin karanlık çarkları o bir insanın da canına okuyamayacak.