Sinemanın timsahı, mavi-beyaz gözyaşı!

Sinemanın timsahı, mavi-beyaz gözyaşı!
Sinemanın timsahı, mavi-beyaz gözyaşı!

Küresel sistemin dinamiklerini elinde bulunduranların en güçlü silahı şüphesiz pazarlama. Ne yapıldığı değil, nasıl pazarlanabildiği mühim. Malcolm X’in dediği gibi, “Eğer dikkat etmezseniz medya, mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri sevmenize sebep olur.”

Gazze’de ayan beyan uygulanan soykırım karşısında küresel Siyonist lobilerin en güçlü kalemlerinden biri de bu bağlamda yeniden devreye sokuldu. Holokost Film Endüstrisi’ni bilirsiniz. İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan “Yahudi Soykırımı”nı konu alan filmlerin dâhil olduğu üretim havuzudur. Neredeyse 1 asırdır bu konuda filmler yapılır. “Yahudi soykırımı yapılmadan önce bu filmler nasıl yapıldı?” diye sorabilirsiniz. Sistem öyle güzel hazırlanmış ki Yahudilerin ne yaparsa yapsın tarih boyunca mazlum olduğunu ve dünyanın aydınlık geleceği için vazgeçilmez olduklarını anlatmayı hedefleyen bu filmler İkinci Dünya Savaşı’ndan önce yapılmaya başlandı. Sonrasında da hikâyeler soykırım odaklı olmaya başladı. Bu zaviyeden bakınca üretimlerin çerçevesinin ne olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

Gazze soykırımı sırasında küresel sistemin yaptığı ise bu filmleri yeniden pazarlamak oldu. Hazır gündem İsrail, Yahudi ve Filistin iken bu konukları ele alan filmler dijital mecralarda ve internet ortamlarında yeniden öne çıkarıldı. Sanki şu an soykırımı, küresel Siyonist lobilerin desteklediği İsrail yapmamış gibi yine bu lobilerin desteği ile üretilen filmler gözümüze sokulurcasına pazarlanıyor.

Dijital mecralarda ana sayfanızda yer alan yapımların sizin beğeniniz ve kullanım alışkanlığınız doğrultusunda oluştuğunu bilirsiniz. Daha doğrusu böyle söylenir. Oysa yapay zekânın uyguladığı algoritmanın temeli, sizi bir şeye inandırmaktır. Pazarlama tekniği olarak çok başarılı olan bu uygulama ile karşınıza çıkan listelere ve tavsiyelere karşı savunmasız olursunuz. Zira inanmışsınızdır. Karşınıza çıkan şeyin size ait olduğuna, kullanımınız doğrultusunda kurgulandığına inanmışsınızdır.

Ve yapay zekâ algoritmasının bu düsturunun en ciddi olumsuz etkisi ise yeni şeylere kapatılmanızdır. Çünkü ‘sen bunu seversin’ demek, bugüne kadarki beğeni ya da yönlendirmelerinin devam etmesi manasına geliyor. Yani daha önce tecrübe etmediğiniz bir şey ile karşılaşma ihtimaliniz azalır. Böylece de yapay zekânın uygun gördüğü biz ‘siz’ ve bu ‘siz’den doğan beğeni oluşur. Artık hep aynı kısır döngüde yavaş yavaş kendinizden uzaklaşırsınız.

İlginç değil mi? Sizi sizden daha iyi tanıdığı iddia edilen yapay zekâ, sizi sizden uzaklaştırıyor.

Holokost filmlerini bilmeseniz bile bazı sahneler mutlaka hafızanızdadır. Kırmızı giyinmiş kız çocuğu, yıkıntılar arasında ağlayarak gezen piyanist, vs… Öylesine güçlü imajlar ki bunlar, insan ve acı yan yana gelince her ortamda kullanılır.

Oysa siyah-beyaz film olan Schindler’in Listesi’ndeki kırmızı giyinmiş kız bugün Gazze’de gerçektir. Silahların ortasında… Ve bu çocuklar şehit oluyor. Bir Schindler çıkıp kurtaramaz. Bunu filmlerde de göremezsiniz. Çünkü bu duygu sömürüsünü Siyonizm yapar. Tarih boyunca mağdur edilen Yahudi edebiyatı sayesinde İsrail’in günahları aklanmak ister.

Bu gözyaşı sinemadır. Timsah ise Siyonizm’dir. Hiç vazgeçmezler. Pazarlama onların işidir. En iyisini yaparlar. Yaptılar. Yapıyorlar. Bize düşen ise bu pazarlama tekniğine karşı savunma kalkanlarımızı güçlendirmektir. Bunun için elbette sinemanın gücünün farkına varmak ve izleyici olarak belli bir bilince ulaşmaktır. Öyle bir bilinç ki, toplama kampında Naziler arasında kırmızı giyinmiş kız çocuğunu görünce aklımıza Gazze gelmelidir. Film olanın bugün Gazze’de gerçek olduğunu bilmeliyiz.

Toplama kampında Naziler arasında kırmızı giyinmiş kız çocuğunu görünce aklımıza Gazze gelmelidir.
Toplama kampında Naziler arasında kırmızı giyinmiş kız çocuğunu görünce aklımıza Gazze gelmelidir.

Toplama kampını gördüğümüzde, Gazze’de “güvenli bölge” olarak addedilen yerlerin insafsızca bombalandığını hatırlamalıyız. Yıkıntılar arasında bir piyanist gördüğümüzde, Gazze’de çiçeğini ya da hayvanını katliamdan kurtarmak için sarıp sarmalayan mazlumu hatırlamalıyız.

Ve son söz…

Dijital mecralar ellerinde. Pazarlama alanları ellerinde. Para ellerinde. Güç ellerinde. Sinema ve bağlantılı üretim alanlarına önem vermediğimiz müddetçe bu timsahın mavi-beyaz gözyaşlarına kananları görerek kahrolmaya devam edeceğiz.