Seyrederek eriyen insanlık

Seyretmenin elzemliği modern insanın toplumsal yalnızlığından kaynaklanmaktadır.
Seyretmenin elzemliği modern insanın toplumsal yalnızlığından kaynaklanmaktadır.

Oysa böyle olmamalıydı diyorduk; beslediğimiz sözümüz, büyüttüğümüz şiirimiz, yetiştirdiğimiz türkümüzle bir direnç geliştirip kendimizi muhafaza etmesini bilmeliydik. Fakat seyretmekle yetindik, saatlerce günlerce bu seyirle kalakaldık. Ardına sığındığımız değerlerin, savunduğumuz erdemin, insanlık onurunun evrensel beyannamelerin hakkında sadece seyrin o pasifleştirici ve kimi zaman da sönükleştiriciliğine ve hatta içten kışkırtıcılığına saplanıp kaldık.

“Seyretmek pasifleştirir.”

Richard Sennet

Bir.

Kendi putlarımızı kurmak için çok uğraştık, bunu başarmış olmanın gururunu yaşıyoruz fakat bir yandan da “Ne yaptık biz?” sorusunu sorarak tedirgin bir ruh hâline bürünüyoruz. Çünkü put kurmak, iyi bir şey değildir. İnsanlık gittikçe put yapımı konusunda uzmanlaşmış, tarih sahnesine şahane putlarıyla adını kazımıştır. İnsanlığın geldiği bu muazzam çağı felsefeciler, sosyologlar anlamaya ve anlamlandırmaya çabalarken, bu çağda normal bir vatandaş olarak duranlar ise hayatlarını geçirme ve bu bilimcilerin ne dediklerine pek de aldırmadan putlarıyla mutlu mesut yaşayıp gitmektedir.

Kendi putlarımızı kurmak için çok uğraştık, bunu başarmış olmanın gururunu yaşıyoruz fakat bir yandan da “Ne yaptık biz?” sorusunu sorarak tedirgin bir ruh hâline bürünüyoruz.


“Fetişleştirme” ve “şeyleştirme” noktasında metayı kendine ilahlaştıran insanın dramatik tutumu, çamura batmış ve debelendikçe dibe batan bir hâle bürünmüştür. En büyük ve en mahir put yapımcısı hâline gelen tüketim endüstrisi, bütün olağanüstülüğü ile beyinlerimize ve gözlerimize saldırarak bizleri rehin alan bir yapıya bürünmüştür. Her gün yenisinin ortaya çıktığı putlardan hangisi en çok sevdiğimizi bilemiyoruz artık. Bir İbrahim çıkacak belki, kıracak elindeki baltasıyla o putları….

İki.

Mağaralardan mağazalara doğru gelinen sürecin okumasını kültür üzerinden yaparken yanıltıcı bir biçimde insanı ortadan kaldırdık. Bu gün put imalathanesine dönen içimizi, günümüzün en renkli tecimevleri olan ekranlardan apartarak buyur ettiğimiz envai çeşit görüntü ve düşüncelerle besliyoruz. Fasfoodun rehavete sürükleyen o cıvıklığında ellerimizi direnç göstermek için kaldırdığımızda vülger bir ifadeye sığınıyoruz. Oysa böyle olmamalıydı diyorduk; beslediğimiz sözümüz, büyüttüğümüz şiirimiz, yetiştirdiğimiz türkümüzle bir direnç geliştirip kendimizi muhafaza etmesini bilmeliydik. Fakat seyretmekle yetindik, saatlerce günlerce bu seyirle kalakaldık. Ardına sığındığımız değerlerin, savunduğumuz erdemin, insanlık onurunun evrensel beyannamelerin hakkında sadece seyrin o pasifleştirici ve kimi zaman da sönükleştiriciliğine ve hatta içten kışkırtıcılığına saplanıp kaldık.

Üç.

Seyretmenin elzemliği modern insanın toplumsal yalnızlığından kaynaklanmaktadır. Modernin dayatmacı yalnızlığı içerisinde kendi hayatını, kendi kurgusuyla yaşamaya çalışan mesaici insan, tüm yetkinliğini/ussallığını ve de vicdaniliğini akşamın kamasında gittikçe sivrileşen yorgunluğunu yapıştırdığı ekran önü koltuğunda kanıtlamaktadır.

Seyretmenin elzemliği modern insanın toplumsal yalnızlığından kaynaklanmaktadır.
Seyretmenin elzemliği modern insanın toplumsal yalnızlığından kaynaklanmaktadır.

Kanıtlamak bir nevi inandırılmaktır. İnandırıldıkça kendi inanmışlığından vazgeçen insan, her gün, her an ve belli belirsiz anlarda, seyrederek pasifleşmekte, kendi duygu ve düşünce durumundan gittikçe vazgeçmektedir.

Dört.

Bireyselliği ön plana çıkaran modernin, insanı yalnızlığa sürüklemesi ve bu yalnızlığı içerisinde saplantılı ruh hâline bürümesi tesadüf değildir. Yalnızlığını toplumsallaşmayla gidermeye çalışan insan, eğlenceye bir meta olarak dâhil olmaya çalışır.

  • İnsanın yalnızlığıyla mutlu, fakat huzursuz bir biçimde kentin caddelerindeki süslü vitrinleri izlemek için bir flanör edasıyla dolaşması, onu yine modernin ona sunduğu pasif izleyici durumunda konumlandırmaktadır.

Hazır sunuları, kalıpları sadece izleyerek kendine dâhil edenin adı bu gün “modern insan”dır ve modern insan her yönüyle pasifize edilmiş bir varlıktır.

Beş.

İnsanoğlunun geçirmiş olduğu değişim ve dönüşümün izlerini pozitif bilim ışığında izlerken karanlığa gömüldük. Her olay ve olguyu mantıksal çerçevede inceleyip irdelen rasyonalist aklın hükümranlığına kapılırken kalbimizi, hislerimizi ve karakterimizi ezip geçtik.

Modern insan her yönüyle pasifize edilmiş bir varlıktır.
Modern insan her yönüyle pasifize edilmiş bir varlıktır.

Artık ne karakterimizin ne hislerimizin ne kalbimizin önemi kaldı. Çünkü vicdani olanın, sevmenin ve sevilmenin ve çayı şekersiz içmenin mantıksal kuramlar çerçevesinde bir açıklaması yok artık. Sadece izlemek, seyretmekle yetindiğimiz ve sürece dâhil olmadığımız bir dünyada, kendi sürek avımızda boğulmaya başladık. Bu boğuluşun aslında bir tür intihar olduğunu, hatta ve hatta toplumları öldüren bir silah olduğunu, daha da üstü bir kitle imha silahı kapsamına girdiğini şimdi belirtmeliyim.