Şehrin Azizleri
Sukina Douglas / 2012, London
Çevirmen: Ömer Faruk Yeni
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
Bu bir şiir değil,
Bir ithaf, daha çok
Sabreden,
Ve şehirde Tanrı’nın yüzünü arayanlara
Gri gökler içinde de olsa
Güneşin doğuşunu yakalamak için uyananlara,
Yaradan’ın haşmetini hatırlatır çünkü bu
Grafiti desenli tren yollarının arkasında,
Göğü boyayan
Turuncu ve kızıl ışığını umarak
Güneşin batışını arayanlara,
Onlar anlar çünkü
Yeterince yakından bakınca,
Tanrı bize hep işaretler gönderir
Göğü boyayan, turuncu ve kızıl ışığını umarak güneşin batışını arayanlara. Onlar anlar çünkü. Yeterince yakından bakınca, Tanrı bize hep işaretler gönderir
Sokak lambaları, hatta
Gökteki yıldızları söndürdüğünde
Çabalarlar -
Yükselen koca binalar ufku görmeye mani olsa da
Çabalarlar -
Görüyorsun ya, biz
Baş ucunda mukaddes metinleri okumaya
Dolunay ışığının yettiği
O çöl gecelerindekiler değiliz
Biz gidemeyenleriz,
Moritanya yahut Yemen’e
Sessizliğin inceliklerinde
Allah’ın esrarını öğreten aydınlanmışların
Ayak uçlarında oturmaya.
Kokusu dahi rehber iken onların,
Yolunu şaşıranlara.
Talip,
Londra’nın ancak
Kirli bir kâbus olduğunu
Unutmak istediği,
Mübarek köylerde uyur şimdi
Ne polis sireni, ne sokak dövüşleri,
Ne de reşit olmak isteyen çocuklar
Kirasını ödemek için sırf
Kırık kaldırımlarda
Kimsenin hayatını kazanmaya çalışmadığı.
Bura seçilmiş olanı,
Mustafa’yı arayanlara.
Uyumak için sıcak üfleyen aletler çalışır oysa
Donmuş Güneş Ülkesi’nde
Ama burada görünmeyeni görüp rüyasında
Öylece uyanıp yüksek katlı bloklarda
- Her gece
- O’nun hakikatinin nuruna,
- Ve Allah’ın varlığına
- Sarsılmaz bir inançla
- Şahitlik edenler vardır.
Bu bir methiye
Şehirde.
Allah’ı arayan kişiye,
Karanlık günlerin ve gecelerin bir diyarında
Sıkışık kalpler ve acımış zihinlerinde
Işığı arayan,
İnsanların gözlerindeki
Işığı arayan hala
Çünkü bilirler,
Tanrı’nın işaretlerinin
Tezahürüyüz hepimiz
Ve herkese,
Fark etmeseler de
O’na erişmekte olan
Bu,
Gözlerinde merhamet,
Nerede ikamet ettiği fark etmeksizin
Dualarında göğü delen bir kuvvet olanlara
Tanrı daima kullarının hıçkırıklarını duyar
Metroya binip,
Mukaddes metinler okurken
Ruhun ustalarından
Vagonları aydınlatarak
Kalpleri haşyetle atıp duranlara
Oxford Street’le Tottenham Court Road arasında
Kimse bilmez ama
Nereye gitseler
Yazıcı melekler, takip eder onları
Şehrin azizleri onlar, bilmiyor muydun?
‘High Road’dan aşağı yürüyen
Allah’ın dostları.
Gecenin derinliklerinde
En yakın arkadaşı tespihini sıkıca kavrayıp, her tanesi parmak uçlarından geçerken O’nun en güzel isimleriyle dudaklarını boyayanlara
En yakın arkadaşı tespihini
Sıkıca kavrayıp,
Her tanesi parmak uçlarından geçerken
O’nun en güzel isimleriyle
Dudaklarını boyayanlara
Salat edenlere Peygamber’e
Bir hiç oluncaya değin kendileri
Yeryüzü size mescit kılındı
Hakikatiyle amel eden
Nereyi uygun görürse orayı
Bir kutsal mekâna çevirenlere
Seccadesini serip,
Göğü delen binaların ardında
Kaldırımları nurlandıranlara
Tanrı’nın kendi hakkı vardır çünkü
ve onların yok
Teslim olmaktan başka.
Bedenleri bu metropoliste
Ama ruhları bir neş’e bulmuştur.
Onlayn hocalardan öğrenen
O taliplere,
Hutbeler indirip İtunes’tan
İpod playlistlerine ekleyen
ve
Facebook sayfalarında
Youtube vidyolarını değiş tokuş edenlere
Mukaddes ilimdir çünkü. istediğimiz
İmanımızı artırsın diye sanal bilgeler,
Şehirde.
Bir gün sönecek ve
Yalnızca O’nun cemalinin kalacağı,
Şu dünyanın bir ilüzyon olduğu
Hükmüne ulaşanlar
ve
Şehirde,
Tanrı’nın lütfunu arayanlara
Sana
İthaf ediyorum.