Ramazan Seferi
Soluksuz akan gündemler, aktüel haberler sarstığında, gün ağarırken, akşam inerken, mevsim dönerken insan yola revan olduğunda Ramazan gelir, mübarek vakitler gelir…
Ramazan gelir. Nice yaşanmış zamanların buğusu üzerinde bu sefer baharlarımıza gelir… Güneşin bakir aydınlığıyla, nisan yağmurlarının bereket sağan kokusunu yüklenmiş; mayıs çiçeklerine, portakal ağaçlarının gümrah dallarına, leylak ve yaseminlerin eşsiz renklerine gelir… Baharın diriliş aşısı değince toprağa, ağaca, çiçeğe, lirik yağmurlar boşalınca toprağın bağrına, buğu buğu insanı silkeleyen bir koku yayılınca tabiata, seni yeniden dirilten Ramazan soluğuna bırakırsın kendini ey yolcu… Mayıs çiçeklerinin tüm renklerini, tüm kokularını kuşanmış hâlde gelen mübarek zamanlar, oruçlunun dualarına derman, sancılarına şifa gibi durmaksızın akar. “O hâlde nereye gidiyorsunuz?” (Tekvir/26) diye seslenen ayetlerin sarsan yankısı yüreğine ayrı bir dokunuş bırakır. Soluksuz akan gündemler, aktüel haberler sarstığında, gün ağarırken, akşam inerken, mevsim dönerken insan yola revan olduğunda Ramazan gelir, mübarek vakitler gelir…
Bitmeyen sancıların, kangren olmuş yaraların, coğrafyanda ve ülkende tükenmez dertlerin olsa da kuşatır mübarek zamanlar sancılı zamanlarını. Yüreğine katman katman birikmiş yüklerinle gelirsin kapısına mübarek ayın. Kabuk bağlayan nice yaran kanar ve sızlar, seni senden eder dertlerin, ama yüreğine çerağ gibi akar mübarek ayın bereketi. Kutlu bir işaret gibi ay belirdiğinde, Furkan’ın indiği zamanlardır bilirsin, anlarsın ki Kadir Gecesi gizlidir ve senin araman yollara revan olman gerekir ey yolcu… İş o zaman bilirsin ki yüreğine eşsiz zamanların Hızır soluğu dokunur, aziz ve mukaddes beldelerden dualar gelir, sırlar ayan olur, dertlere derman Ramazan şifa olur… Ümmetin yaralanmış zamanlarına oruçtur akan. Ayrı düşmüş, dertlenmiş kalpleri secdelerde cem eyleyen, teravihlerde, sahurlarda ve dahi iftar sofralarının bereketinde buluşturan Ramazan’dır.
Ruhlar bir şölene hazırlanır gibi gecenin karanlığında bir bir yanan evlerin kandilleriyle akarlar sahur sofralarına. Gecenin en karanlığındasındır bilirsin ama ruhun en aydınlık zamanların şuur duraklarında medeniyetin dirilten soluğu ile bitimsiz sevinçlerin durağına taşınır. Ramazan gelir, zaman bereketlenir, sabah, kuşluk, öğle, ikindi, akşam, yatsı vakitleri mübarek arıtan vakitler olarak seni abıhayat suyuyla arındırıp, eğiterek kâmil duraklara taşır. Vaktini şaşırmaz oruç, insanlığın tükenmiş zamanlarına akmak, inanmışların ruhuna şifa için, salah için, bereket soluğunu durmaksızın akıtır. Ölümsüzlükten bir cüz gibi arıtan, ruhu yüceleştiren, maddiyatın, nefsani arzuların, maişetin sarsan arzulu zamanlarında ruhsal yüceliğe, salt insan olmanın erdemli ve soylu zamanlarına taşır inanmışları.
Aydınlık, duru vakitleri yüklenerek gelmiş olan Ramazan âdeta insanlığa sunulmuş bir ruh şöleni gibi kuşatır, sarar, onarır, eğitir durmaksızın. Akan kana, dinmeyen sancılara, bölünmüş ümmete, pare pare olmuş vatanlara iner Ramazan. Biliriz ki ümmet yaralı zamanlarını sarmak için bekler Ramazan’ı. Kutlu ayın şahitliği vardır sonra. Daha dün birkaç yıl önce Rabia Meydanı’nda şehadetle açılan oruçlar vardır. Mısır’ın sokaklarını, caddelerini, her bir köşesini kuşatmış müstekbirlerin zamane Firavunları vardır. Ve yine şimdi nefes aldığımız zamanlarda Mısır zindanlarında Yusuf Peygamber gibi inanmışlar ordusu vardır, an an cennete doğru akan… Yüz yıl öncesinden haykırır büyük şair sanki bu günlerin ayrılıklarını, bozgun hâllerini hissetmiş gibi: “Ya Rab, su muazzam Ramazan hürmetine, Kaldır aradan vahdete hâil ne ise. Yâ Rab, su asırlarca süren tefrikadan Artık ezilip düsmesin ümmet ye’se Mâdâm ki verdin bize rûh-ı nevin Yâ Rab, daha bir nefha-i te’yid insin.” (M. Akif Ersoy)
- Coğrafyanda ve ülkende tükenmez dertlerin olsa da kuşatır mübarek zamanlar sancılı zamanlarını.
Zor zamanlar her daim kuşatır ümmet coğrafyasını. Coğrafya kader midir, keder midir bilinmez ama zor zamanlarda vahdet gerekir, zor zamanlarda dua gerekir, zor zamanlarda Insirah gerekir ey yolcu. İşte merhamet sahibi yüce Rabbim gönderir bereketli onaran diriliş zamanlarını. Ramazan topyekûn birikmiş acılarımızın üzerine doğru akan bir şefkat ırmağı gibi derman olup akar durmaksızın. Kudüs’ün Miraç zamanlarına inen Ramazan vakitleri kutlu beldeyi bayram sevincine taşır, dirilişin her dem coşkulu, ilham veren, aydınlık eyleyen zamanlarına taşır. 21. yüzyılın insanlığının kavrulmuş, susuz kalmış, çatlamış bereketsiz topraklar gibi susuzluktan yorulmuş ruh iklimine akan durmaksızın akan, arıtan nehirler gibi ve birden boşanan diriliş yağmurları gibidir Ramazan. Hızır soluğu değmiş yağmurların ıslattığı müminler camilerde cem olurlar.
Akşam inince, minarelerden ezanlar şehirlerin üzerine akınca cennet yankısında, yemeden içmeden kesilmiş ruhunu inşa eden meleklerin hasletlerine özenen insanın ruhuna doğru akar Ramazan vakitleri. Oruç diriltir sonra, çökmüş medeniyetleri diriltir. Tıpkı ateşler içinde kalmış Şam, Bağdat, Kudüs, Gazze’yi dirilttiği gibi İstanbul’u diriltir, Gaziantep’i, Diyarbakır’ı ve dahi Edirne’yi diriltir... Kuran yolculuğu başlar o vakit ki; yolculukların en hayırlısıdır. Gecelerin içinde saklı bir gece vardır bin yıldan daha hayırlı eşsiz bir gece. O geceyi aramayı unutma ey yolcu. Olur ki rastlarsın, olur ki bir anın değer o gecenin tılsımlı kanatlarına. Ve an gelir ırmak olup akmış gözyaşın gecenin mübarek zamanlarına akar da dualarına şifatap zamanlar değer. Kur’an okursun ey yolcu… Mübarek zamanların bir hediyesi gibi Efendimizin yüreğine dökülen ayetlere tutunarak okursun tek tek, yanarsın, akarsın durmaksızın gecelerin, seherlerin arındıran zamanlarına.
Ramazan dumura uğramış nice sancılı, kirden ve kinden katmerleşmiş ağulu zamanlarımıza gelir. Senin de zamanların vardır ey yolcu. Günah zamanların, ihmal zamanların, hırs ve tamahkârlık giydirdiğin zamanların, ihtiras ve arzu zamanların vardır. Kinlerinin ve kirlerinin yüreğine bir muska gibi takıldığı zamanların vardır ey yolcu. İnsansın sen, âdemsin. Yaratılmış, kul olarak her daim Rabbimin çağırdığı bir acizsin sen ey yolcu. İşte sana sunulan zamanların içinde mübarek vakitler gelmiştir. Kurtuluş zamanları vardır Ramazan’ın, salah eyleyen zamanları, diriliş zamanları, inşirah zamanları, sessiz ve derinden akan ırmaklar gibi seni arıtan zamanları vardır. Geceleri uzun secdelerde akıttığın gözyaşı ırmaklarına bırak o vakit tövbelerini. Sahur vakitlerinin tenhalıklarına, karanlığın içinden sana gülen ayın on dördünün muhteşem aydınlığına bırak duaların ey yolcu…
İftar vakti, susuzluktan çatlamış dudaklarını abıhayat ırmağına uzanır gibi, tüm susuzluğuyla uzanıp kana kana iç rahmet ırmağından… Ve iftar sofralarını aç yoksullara, yetimlere, yolda kalmışlara. Aç ki sofranı, bereketlensin evin, ocağın… Ramazan iftardır ey yolcu. Seni, eşinle, dostunla, akrabanla, yareninle ruh birliği ve coşkusuyla, tılsımlı dualarıyla, kurduğun sofranı gök sofrası Maide gibi bereketlendiren aydır Ramazan, ey yolcu unutma!
“İnsan, ruhunu çöl olmaktan çıkarıp bahçe haline getirdikten sonra kaynak suların dogmasını veya yagmurların bosalmasını bekleyebilir. Toplumlar da böyledir. Ruhu çöle dönüsmüs toplumlar vahaya, cennet görünüslü vahaya benliklerini çevirebilmek için çok gayret sarf etmek zorundadırlar. Çölde su arar gibi ruhu karış karış kazmak ve kaynaga gitmek için durmaksızın didinmek ve uğraşmak lâzımdır” diye seslenir Üstat Sezai Karakoç, Çağ ve İlham kitabında. Durmaksızın akan arıtan bir ırmağa, gökten boşalan diriliş yüklü yağmurlara kendini bırakmasıdır insanın Ramazan zamanlarına kavuşması... Diriliş demlerine eriştiren eşsiz zamanlara revan olmak için oruç seni kuşatsın, Ramazan seferin hayırlı ve mübarek olsun ey yolcu…