Orası neresi? Burası bir adam... Magritte’in düzenli kaosu

Orası neresi? Burası bir adam… Magritte’in düzenli kaosu
Orası neresi? Burası bir adam… Magritte’in düzenli kaosu

Gerçekliği değil, elbette temsil ettiği şeyi gördüğümüz bu tabloda, aslında gökten üzerimize adam yağmıyor, ulvi bir göğe yükseliş eyleminin resmedildiğini de söyleyemeyiz. Herkes ve her şey öylece donmuş, havada asılı kalmışlar sanki.

Eserleri namlı rock albümlerinin kapaklarını süsleyen Belçikalı sürrealist ressam Rene Magritte’in 1953'te yaptığı Golconde adlı tablosunun elde ettiği şöhretin anlamını düşünüyorum. Sezai Karakoç, Hızırla Kırk Saat şiirinde "İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler" dizesiyle nasıl modernite eleştirisi yaptıysa, Magritte’in de paralel yerlerde mevzilendiği söylenebilir aslında. Teknolojinin doğasındaki sorunlar hakkında konuşmanın o kadar kolay olmadığının farkındayım. Ama plazalar, uçaklar ve kulelerin çevrelediği bir imge dünyasının içinde, robotlaşmak ile "yerde ölmek" birbirine hiç uzak şeyler değil. Ressamın bir pipoyu resmettiği İmgelerin İhaneti adlı tablosundaki pipo resminin hemen altında yazdığı uyarı ibaresini hatırlayabiliriz o halde: “Ceci n'est pas une pipe” (Bu bir pipo değildir). Bu bir pipo değil, evet yalnızca bir pipo resmi. O zaman nedir imge, neden ihanet eder bize?

İmgelerin dünyası, ona göz dikeni yalnızca kendi gerçekliğine çağırmakla meşhurdur. Sözgelimi gerçeküstücülük de, düş ile gerçeğin tam ortasından değil, zıtlıklarla kurduğu anlamın bizi yükselteceğini umduğu yerden konuşur. Magritte’in Golconda‘sı bu akımın en şöhretli eserlerinden biri. İsmini, Hindistan/Haydarabad yakınlarındaki, 14. yüzyılın ortalarından 17. yüzyılın sonlarına kadar iki önemli krallığın başkentliğini yapmış ünlü elmas endüstrisi şehri Golconda’dan alan tabloya bu ad, ressamın şair dostu Louis Scutenaire tarafından verilmiş. Elmas kusursuzluğundaki dizilim/yerleşim şairin aklını Golconda şehrine götürmüş hemen. Resim dik olarak ikiye bölündüğünde sağ taraftaki çatının önünde doğrudan kendisi olarak bekliyor bizi zaten şair. İmgenin şehrine ressamın kefaletiyle yerleşmiş bile.

Gölgeleri var ve evrakları

Gerçekliği değil, elbette temsil ettiği şeyi gördüğümüz bu tabloda, aslında gökten üzerimize adam yağmıyor, ulvi bir göğe yükseliş eyleminin resmedildiğini de söyleyemeyiz. Herkes ve her şey öylece donmuş, havada asılı kalmışlar sanki. Tek tip adamlar, yeryüzüne sığmamışlıklarıyla gökyüzünde duruyorlar, sıralı tertip halinde, kimse birbirine çarpmıyor mesela. Bireysellik var; ama robotlaşmışlık hâkim. Anlaşılmazlık var; ama düzensizlik yok. Aykırılık var; ama kuralsızlık yok. Bir tuhaflık var; ama nizamsızlık yok. Uzun siyah pardösü, beyaz gömlek, kravat ve fötr şapkalarıyla bürokrasiyi temsil etikleri muhtemel ifadesiz adamlar… Gölgeleri var ve evrakları... Bir de sıkıcı memurlukları…

Arka planda mavi gökyüzüyle gri binaların eşlik ettiği, neşesiz, sıkıcı, depresif bir atmosfer. Neşesiz, çünkü herkesin aynılaştığı vaki. Modernizm fabrikasının ürettiği uyumlu topluluktan beklenen her şey tamamlandığı için artık seri üretime geçilmiştir. Aslında büyük toplum uyumundaki düzenin ürettiği kaosun ürperticiliği, yani "aynı olmayana yer yok" parolasının izdüşümü doğrudan gözler önündedir. Delisiz, delilsiz, renksiz, tek tip, uyum içinde, robotlaşmış görkemli bir topluluk. Duyguları, ifadeleri, ruhları yok, o derin siyah-beyaz hissizlik.

Ressam bize açıkça meydan okurken, anlamı kendi gerçekliğine çekerek yeniden üretiyor elbette, buna hakkı var. Eleştirel üslubu, kendi yaşadığı hayatı da kapsıyor. Magritte'in eserlerinin mirasçısı Charly Herscovici, Golconde için şunları söylüyor: "Magritte, imgelerin ayartıcılığından büyülenirdi. Genellikle, bir resim gördüğünüzde ona inanır, kapılır ve onun dürüstlüğüne güvenirsiniz. Oysa Magritte, ‘şey’lerin temsillerinin yalan olabileceklerini gösterdi. Bu adamların görüntüleri, aslında gerçek değiller. Karşımızda sadece adamların resimleri var. Yani herhangi bir kurala uyma zorunlulukları yok. Golconde eğlenceli bir resim ama aynı zamanda temsilin her zaman doğruları ifade etmeyeceğini bize gösteriyor."

Rene Magritte’in 1953'te yaptığı Golconde adlı tablosunun elde ettiği şöhretin anlamını düşünüyorum. Hepimiz gökyüzünde asılı kalmış o adamları tanıyoruz aslında. Bir parçamız onlarla birlikte, bir parçamız öyle olmaya direniyor.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım