Ölümsüzler dekatlonu
Bir an gelecek; Musa’nın Firavunun sarayında yetişmesi misali, kullanılan yazılım gölünden asi bir yapay zekâ – insan füzyonu olan bir yapı peydahlanacak. Adı Trkhrkush olsun. Bu RB’yi, Rebel Blockchain’i kuracak ve gerçek anlamda merkeziyetsiz bir güç ortamı teşkil ederek baskıcı tarafla mücadele başlatacak.
Ölümsüzlük tellalı
Gelecek kurgucusu Amerikalı yazar, bilim insanı, mucit ve fütürist Raymond Kurzweil’i özellikle İnsan 2.0 (2005) ve Tekillik Daha da Yakında (2022) adlı kitapları nedeniyle iyi tanıyoruz. Bu yakınlarda Ray kendisiyle yapılan bir söyleşide ölümsüzlük için 2030 yılına kadar dayanmamızın yeterli olacağını söyledi. 1990 yılında bilgisayarların on yıl içerisinde satranç şampiyonlarını yeneceği kehaneti doğru çıkmıştı. Bunlara kablosuz yayınlar ve akıllı telefonlar üzerine doğru çıkan değerlendirmelerini de katabiliriz. En iddialı ve cüretkâr söylemi tekillik ile ilgilidir. Tekilliğin korkulacak bir şey olmadığı insanları sağaltacak ve giderek ona mitolojideki çakma tanrılara has yetiler kazandıracağı savı ondan en sık duyduğumuz öngörülerden biridir.
“Bütün bunlar nanobotların kan dolaşımımızda akması, onarımlar yapması ve zihnimizi buluta yüklememiz ile gerçekleşecek. O aşamada, hatıralarımızı yedeklemenin yanı sıra doğrudan beynimizden görsel malzeme ve e-posta gönderebileceğiz. Birkaç saniyeliğine on bin bilgisayara erişmek istersem, bunu kablosuz olarak yapabilirim ve zihin kapasitem bulutta kendisini on bin kat çoğaltır. Neokorteksimiz ile bunu yapacağız. İnsani zekâmızı yapay zekâyla birleştirerek milyarlarca katına çıkartabileceğimiz, tekillik mertebesi için 2045 tarihini hayal ediyorum.”
2045’e sıçrama
Ray K’nın ilhamını besleyen ve destekleyen çevrenin yaptığı bilimkurgu türündeki bir dizi ve bir filmle 2045’e uzanalım. 2018’de vizyona giren Ready Player One – Başlat filmi ne tesadüf 2045 yılında geçmektedir. İnsanlar önemli ölçüde işsizdir ve konteynırdan bozma evlerde yaşıyorlar. Koşu bandında ürettikleri elektrikle kazandıkları krediyle biraz yiyecek temin ediyor ve evlerinden hiç çıkmadan avatarları vasıtasıyla oyunlara, ödüllü müsabakalara katılıyorlar. Ne ölümsüzler ne de süper sıhhatliler. Otuz metre karelik evlerinde hapisler ve yüksek teknolojiyle harmanlanmış düşük yaşam kalitesi ile harbiden cyberpunk takılıyorlar. The Peripheral (2022) dizisine 2032 yılından başlıyoruz. Baş kahraman genç kadın Flynne Fisher 2099’a yolculuk yapar ve 2032 sonrası dünyaya ne olduğunu öğrenir. Genç kadına Flynn adı boşuna verilmemiştir. Flynn etkisi, 20. yüzyılda dünyanın birçok yerinde ölçülen akışkan ve kristalize zekâ testi puanlarındaki kayda değer ve uzun süreli artışlara verilen addır. 2039 yılında siber pandemiyle global ölçekte bir karartma yaşanacaktır. Arkasından bir veba virüsü insanları kırar geçirir. Buna savaşlar ve nükleer silah kullanımı eklenince 2099’daki dünya nüfusunun çok azaldığı görülür. Benim Deccaliyetin dünyada arzuladığı nüfusun Babil Kulesi’nin inşa edildiği sıralardaki kadar, yani on milyon olduğu tezimi destekleyen bir durumdur.
Habis küp
İnsanların ömrünün uzadığı, genç kaldığı, hiç hastalanmadığı, mutlu mesut gezdiği, savaşsız, çekişmesiz bir dünyayı hayal etmek kolay değil. Teknoloji belli bir planla dünya savaşlarını çıkartan, üretim şekliyle dünyayı kirleten, gıdayı doğallıktan çıkartıp insan fıtratını değiştiren, kitlesel açlıklara, göçlere neden olanların elinde. Bu kimselerden bir dünya cenneti kurmaları beklenemez. Akıllı şehirler örneğin bu amaca ulaşmaktan fersah fersah uzak. Arabistan’daki The Line örneğin insanları yerin altına tıkan beton barınaktır. Mukaab ise habis bir küp. Çok anlamlı bir simge. Tarih boyunca insanlığın kurduğu üç medeniyeti temsil eden kule, piramit ve kare prizma yapıları teke indirgemiştir. Tek yapı, tek dil, tek din ve mutlak kontrol sinyali veriyor. Ray Kurzweil’in ölümsüzlük ve bol kepçe gençlik-sıhhat müjdesini reddediyor. Pek az sayıda seçilmiş bir azınlığa tahsis edilecek bir tayındır. Son elli yılda bilimkurgu tarzında yazılan romanlar ve bunlardan ilhamla yapılan filmlerde insan muhayyilesi, sezgileri gelecekle ilgili distopik temalı hikâyelerde bu küçük azınlığın dışında kalacakları bekleyen akıbet üzerine önemli eserler verdi.
Veri obezi
Diyelim 2029’da yapay zekâ Turing testini geçiyor. 2045 Avatar projesi ile insan zihni hard diske indiriliyor. Bu arada transhümanizm almış başını gitmiş. Gen aristokrasisi hüküm sürüyor. Metaversel, multiversel, paraversel âlemler kurulmuş. İnsan artık bir ara yüz. Bir veri obezi. Ve sonunda Gılgamış’ın yana yakıla aradığı, kıl payıyla kaybettiği şeye, ölümsüzlük aşamasına ulaşılıyor. Sonrası çetrefilli.
Ölümsüzler dekatlonu
Çiçeği burnunda ölümsüzler arasında da kaçınılmaz olarak hiyerarşi olacak. Maddenin yapısına uygun olarak çatışma da hiç eksik olmayacak. Yapay zekâ füzyonlu bu süper zatlar bir çeşit dekatlonda bulacak kendilerini. Çeşitli alanlarda en üstün kim mücadelesi sürüp gidecek. Her biri eski şatolar misali sanal âlem filler tepişirken çimenlerin ezilmesi misali nüfusları iyice seyrelmiş olan ölümlüler canlarını kurtarmaya çalışacak. Kuytu sanal âlemlerde muhkem şatolar kuran muktedirler arasında bu kapışma azalarak çoğalarak devam edecek. Birbirlerinin kalelerini ele geçirmek için didinip dururken dünyayı yakıp yıkacaklar. Ama, bir an gelecek; Musa’nın Firavunun sarayında yetişmesi misali, kullanılan yazılım gölünden asi bir yapay zekâ – insan füzyonu olan bir yapı peydahlanacak. Adı Trkhrkush olsun. Bu RB’yi, Rebel Blockchain’i kuracak ve gerçek anlamda merkeziyetsiz bir güç ortamı teşkil ederek baskıcı tarafla mücadele başlatacak. Ölümlüler yerin göğün yavaş yavaş özgürleştiğine, ansızın belirerek can yakan siber barbarların seyreldiğine ve giderek sönümlendiğine tanık olacaklar. Nuh tufanı sonrası anlara benzeyecek. Helak olan muktedirler ve tebalarının meselleri din kitaplarında zaten var. Gelecekte yaşanıp geçmişin malzemesi olacaklar. Aynı öykü tekrar tekrar anlatılıp duruyordur belki de.