Öfke ile söylenilenler kişinin gerçek düşünceleri midir?

Öfke ile söylenilenler kişinin gerçek düşünceleri midir.
Öfke ile söylenilenler kişinin gerçek düşünceleri midir.

İnsan ruhunun kendine mesken edindiği beden, değişimlere, musibetlere maruzdur ve hayatiyetini devam ettirebilmesi için ona üç kuvvet ihdas edilmiştir. Birincisi; menfaatleri celp ve kendine çekmek için hayvani şehvet kuvvetidir. İkincisi; zararlı şeyleri def için yırtıcı “kuvve-i gadabiye” yani öfke kuvvetidir. Üçüncü olaraksa; fayda ve zararı ve iyi ve kötüyü birbirinden ayırt etmek için de insana kuvve-i akliye melekesi verilmiştir.

Bu üç kuvvenin üç halinden bahsedilir. Öfkenin ifrat mertebesi tehevvürdür ve maddi manevi hiçbir şeyden korkmaz haline getirir ve insanı zalim yapar. “Bütün istibdadlar, tahakkümler, zulümler bu mertebenin mahsulüdür.” der Nursi. Tefrit noktası yani hiç öfke duymama, insanı korkak haline getirir. “Vasat mertebesi ise şecaattir ki, hukuk-u diniye ve dünyeviyesi için canını feda eder, meşru olmayan şeylere karışmaz.”

Vasatta kullanıldığında öfke, insanın elindeki bir güçtür. Hayatımız korumak ve kollamak için verilmiş bir duygudur. İnsan haysiyetini, onurunu korumak için işe yarar. Öfke başkalarıyla aramıza sınır koymak için de işe yarar. Öfkenin hiç olmadığını düşünün. Sınırlarınızın tarumar edildiğini görürsünüz.

Âl-i İmrân suresi 134. ayet öfkelenmenin insani olduğunu ima eder. “Onlar ki hem bolluk hem de darlık zamanında [Allah yolunda] harcarlar, öfkelerini kontrol altında tutarlar (yutarlar) ve insanları affederler, çünkü Allah iyilik yapanları sever.”

Ayet, bize öfkelenmeyeceksiniz dememektedir. Rabbimizin bizden istediği; öfkemizi yutmamız, dışarıya yansıtmamamız, kontrol altına almamızdır. Ayetin hem bolluk hem darlıkta infak etmenin ve insanlara bağışlayıcı olmanın tavsiye edilmesinin öfke kontrolünde bir etkisi olacağı da muhtemeldir. Ayetin, ‘‘Allah iyilik yapanları sever.’’ sözü ile bitmesi de bollukta ve darlıkta muhtaçlara infak etmenin, bir insana öfkeyi bastırıp söze dökmemenin ve insanlara affedici olmanın iyiliğin zirve noktalarından biri olduğunu da anlıyoruz.

“Öfkenizi yutun/tutun” emrine uyulamadığı birçok durum yaşanır. Öfke süt gibi kabarır, ateş gibi alev alır ve ruha hâkim olur, kişi eline ne geçerse fırlatır. Daha vahim bir şey daha olur. Aklına ne gelirse söyler, kelimeler bir mermi gibi ağızdan fırlar. Eşler yaralanır, çocuklar yaralanır, arkadaşlıklar yaralanır.

Şeytan özellikle tam bu anda iş başındadır. Öfkelenilen kişinin kalbine fısıldar: “Bak gördün mü, benimle ilgili gerçek düşüncelerini söyledi işte. Normal ruh halindeyken düşünmediği şeyi öfkeliyken söylemez kimse. Öfke insanın gerçek içini dışına çevirir. Karımın/kocamın benimle ilgili ne düşündüğü açığa çıktı işte.”

Mesele kadın/erkek öfke sırasında, “Sen tam bir geri zekâlısın, aptalın tekisin, işe yaramazın tekisin.” der. Kadın/erkek eşinin kendisi hakkındaki gerçek düşüncesi olduğuna inanır, üzüntüsü bin kat artar ve daha da vahim bir şey daha olur. Eşi özür dilediği halde, bu sözlerin tümüyle gerçek düşünceleri olduğu saplantısıyla eşini bir türlü affedemez, kendine söylenmiş o talihsiz sözlere saplanır kalır.

Terapistliğim bu durumlara binlerce kere şahit olmuştur. Hep söylerim, ‘‘Öfke sırasında söylenen sözler kişinin gerçek düşüncelerini yansıtmaz. Nasıl ki öfke ile insan eline ne gelirse fırlatır öyle de ağzına ne gelirse onu da fırlatır. Artık ilişkileri iyice çığırından çıkmış birbirlerine zerre saygı ve muhabbet kalmamış ve içleri birbirine kin dolu çiftlerde bu doğru olabilir sadece.’’

Bu dediklerimle ikna olan olur, olmayan da olur. İkna olmamışsa bir danışanımla çok yıllar önce yaşadığım bir anekdotu paylaşırım. Otuzlu yaşlarda bir hanım gelmişti. Annesi de benim bir zaman danışanım olmuştu. Üç ay önce annesiyle şiddetli kavga etmişler ve annesi ona “Varlıklı bir anne-baba olmasaydık yüzümüze bile bakmazdın.” demiş. Danışan buna çok ama çok içerlemişti ve üç aydır annesiyle konuşmuyordu. Onu ikna etmeye çalıştım, “Bu annenin gerçek düşüncesi değil.” diye. Bir türlü ikna olmadı. Birden aklıma geldi ve ‘‘Peki sen ne söyledin kavgada?’’ diye sordum. Kızardı bozardı, söylemek istemedi. Zorladım. “O..spu, dedim’’ dedi. ‘‘Gerçek düşüncen bu yani annen hakkında?’’ diye sordum. ‘‘Elbette hayır. Olur mu öyle şey? Öfke ile söyledim, ağzımdan kaçtı işte.’’ dedi. İkimizde birbirimize baktık. Kendisine tanıdığı hakkı annesine tanıyamamıştı. Gülümsedi. ‘‘Şimdi anladım.’’ dedi ve gitti annesiyle barıştı.

Peki, “Bu kötü sözleri öfke ile söyledim.” demek mazeret midir? Elbette mazereti değildir ve öfke ile söylenilen her kötü söz kesin özür ile telafi edilmeli helallik alınmalıdır. Özür dilemek ve helallik almak dışında da bir kefaret yolu yoktur zaten. Yaratıcı bile günahsız karşıma çıkın demiyor bize. Tevbeli karşıma çıkın diyor.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım