Neodestan

​Neodestan
​Neodestan

Yunanistan için dünyanın parasını istediler. İnanabiliyor musunuz? Bize de mi oğlum dedik? Bize de mi oğlum x 10. Yunanistan bizi kabul etmedi. Balkan resimlerinde gördüğün Balkanlar zaten komple öyle. Alman dediğinse tam bir disiplin delisi. Disiplin diye tamu resimlerindeki tamuyu boylayacak! Ve fakat bizi aylarca sınır kapısında oyaladılar. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu dedik.

Gün tuğ olsun, gök kurıkan x 100. Bir bahar akşamı kol kırıldı ve üstümüze sel gibi düşman akını geldi. Saat on iki filandı. Çoğumuz yatmıştık. Şaşkınlıktan ayağına bir pijama olsun takamayanların sayısı hiç de az değildi x 10. Üstümüze uçak resimlerindeki uçaklar ateş yağdırdı. Gemi resimlerindeki gemiler sularımıza doluştu.

Keleş resimleri Bir gecede ne cengâverler kaybettik. Televizyon resimlerindeki televizyonlar ölümleri canlı verirken bize tam olarak kimin saldırdığını bir türlü öğrenemiyorduk. Amerika, Almanya, İran, küçük - tatlı ama silah sanayisi güçlü bir takım ülkeler? Ya da hepsi birden, birleşmiş halde?

Evlerimize roket resimlerindeki roketler düşene değin. O zaman çok içten feryatlar edildi. Üstte mavi gök çöktü, altta yağız yer kandan morardı. Bize kim saldırdı? Bunu bile çözemeden yurttan göçecek hale geldik.

Maalesef öğrenemedik. Saçma gibi görünüyor ama öyle. Kadınlarımızın eline telefon resimlerindeki telefonlar vererek onları televizyon resimlerindeki televizyonların başına bıraktık. Ola ki devlet erkânı veya bütün filmlerini izlediğimiz Amerikan başkanı konuşursa bize haber versinler diye. Gerçi baktık ki durmamış çıkmışlar, bizden önce mevzi için araba altlarında yer arıyorlar. Kadınlarımızla aramızdaki bu sorunu asla çözebilmiş değiliz zaten. Sözümüzü ne zaman dinlediler ki? x 10

Gökdelenlerimiz yıkılıp köprüler havaya uçarken, o hengâmede boşanma davalarında yeni bir rekor kırdık bu yüzden! Evlerimize roket resimlerindeki roketler düşene değin. O zaman çok içten feryatlar edildi. Üstte mavi gök çöktü, altta yağız yer kandan morardı. Bize kim saldırdı? Bunu bile çözemeden yurttan göçecek hale geldik. Soyumuz sürsün, sülbümüz devam etsin diye kızlarımızı, kadınlarımızı ve kol yenleri henüz sümükten geçilmeyen oğullarımızı x 10

Göç başladı. Ama o kadar kolay olmadı. Kimse bizi almak istemedi. Bulgaristan resimlerindeki Bulgaristan bile. Derken küçücük resimlerindeki küçücük kadar bir ülke her nedense bir işgüzarlık yaparak bizi vurdu. Yaklaşık bir milyon bekleyendik. Sonra biraz daha beklerken yine vurulduk. İkisi de yanlışlıkla oldu. Böyle dediler. Yanlışlık oldu x 100. Bu da yetmezmiş gibi kodumun tekne sahiplerinin eline düştük. Yunanistan için dünyanın parasını istediler. İnanabiliyor musunuz? Bize de mi oğlum dedik? Bize de mi oğlum x 10. Yunanistan bizi kabul etmedi. Balkan resimlerinde gördüğün Balkanlar zaten komple öyle. Alman dediğinse tam bir disiplin delisi. Disiplin diye tamu resimlerindeki tamuyu boylayacak! Ve fakat bizi aylarca sınır kapısında oyaladılar. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu dedik. Bu bir deyim, lahana ve turşu resimlerde var. Aç açık; sıtmaya, koleraya, tedavülden kalkmış hastalıklara bile yakalandık. Rezil haldeydik. Ana yurt da bitik haldeydi. Sonra bir gece bir karınca sürüsü daladı bizi. Sabahında da doğuya doğru kampa çıkarken aç açık, kaşınarak ve de banyosuz, yer sarsıldı, sarsıldı, yarıldı ve işte bizi yuttu! Acayip bir afetti bu. Yüz binlercemiz telef oldu, çok az kaldık. Ana yurttan uzak birkaç bin. Yerin altında.

Bu kez de kurtarılmayı bekledik. Kimse gelmedi.
Bu kez de kurtarılmayı bekledik. Kimse gelmedi.

Bu kez de kurtarılmayı bekledik. Kimse gelmedi. Daha da aç kaldık; ve havasız. Daha da aç ve havasız kalınca altımızda höyükler gördük. Başıbozuk mağaralar. Kaya diplerini izleyerek hava bulduk. İlk zaman fokurdayan su ve ağaç köklerinden kara yosun yedik. Sonra haşerat avına çıktık. Dört hafta kıtlık oldu.

  • Sonra Hızır Ata birimize görünüp namazları aksatıyorsunuz demiş ve Hızır Ata birimize görünüp x 100 Kazın demiş. Kazmaya başladık. Derin kazdık. Daha derin. Daha da. Sonra işte bu oldu. Yer altında yeni bir yurt! Gün yüzüne çıkacağımız güne kadar düşmanların batıda Yunan x10, Bulgar x 10, Macar x 10, Alman x

“Evet, tamam tamam, bunlar benim ders notlarım n’olmuş?”

“Ne mi olmuş?”

“Hepsini bir anda talim etmiyorum, eğer onu söylüyorsan. Cümle cümle. Koca dönemin fiş notları bunlar.”

“Hayır, hayır. Sana söylemiştim, birinci sınıf çocuklara bu cümleleri on defa, yüz defa yazdıramazsın, sağlıklı değil.”

“Nasıl değil? Hepsi canavar gibi. Cümle tekrarı iyi geliyor.”

“Çocukların okuma yazma öğrenmesinden bahsetmiyorum! Sabah akşam onlara düşman belletilmesinden bahsediyorum.”

“Aynı tantana desene.”

“Aynı tantana.”

“Bize ne olduğunu öğrenmeden mi büyüsünler? Tarih bilinci olmadan? Ne istiyorsun anlamıyorum ki? Bu yerden çıkınca napıcaz onlarla? Balık tutmaya mı gidicez?”

“İyi fikir! Ne olduğunu öğretmek ayrı, nefret kanırtmak ayrı. Bu çocuklar gösterdiğimiz resimlerden dolayı yeterince öfkeli zaten. Dün oğlum bana sen hiç bulut resimlerindeki bulutu gördün mü baba dedi.”

“Sen ne dedin?”

“Boş ver şimdi. Fazlasına gerek yok. Fazla nefret insanı kör eder.”

“Yapma. O nefret dediğin bizi ayakta tuttu! Bugün burada hala nasıl hayattayız sanıyorsun?”

“Metan gazı olmamasından, ayda bir kil çığlarından alarm sayesinde kurtulmamızdan…”

  • “Ha ha öyle tabi. Bir şey söyleyeceğim. İki nesildir mühendisleri baban mı yetiştiriyor? Hani şu yeni kükürt maskelerinden çok memnun olduğun herifleri. Bence beni biraz fazla eleşti.. Bi dakika, bu ses de ne?”

“Sakin ol. Karargâh… Hava helezonları bu hafta güçlü olacak diyordu. Kapaklara vakum için aparat takılıyor olmalı.”

“Ha, bi an sandım ki…”

“O belayı defettik, unut artık.”

“… Çalışma ne durumda? Yaz tabakayı geçebildik mi?”

“Sanırım. Odadan da iyi haberler var. Cihaz yeryüzünde 1000 km2’ye kadar deprem oluşturabilecek duruma gelmiş. İlk prototipi birkaç gün içinde deneyeceğiz.”