Ne söylesem boşa Leylam!

cnns
cnns

Neşet Ertaş, sevmiştir bir defa… Bir yanda çoksevdiği babası, bir yanda da uğruna dünyaları yakacağıkadın. Biri için diğerinden vazgeçmek istemezve arada kalmışlığını ifade etmek için içindekiduyguları saz eşliğinde dile getirir.

Ankara’daki gazinoların nüfuzlu isimlerinden biri, Neşet Ertaş adındaki gencin içli içli türkü okuduğuna şahit olur ve sesine hayran kalır. Sonra bu genci değerlendirmek için onu bir radyo kanalına çıkarır. Radyodaki ilk türküsünün ardından Ertaş, büyük bir beğeni kazanır. Bu durum onun için bir dönüm noktasıdır. Programın hemen ardından Ertaş’a pek çok teklif gelir. Bunun üzerine o da Ankara Cebeci’deki Ahu Gazinosu’nda çalışmaya başlar. Çok kısa bir süre sonra namı daha da artar ve önemli bir kesim tarafından tanınır. Ertaş, gazinoda çalışırken aynı iş yerindeki Leyla’ya âşık olur.

Leyla, Neşet’le aynı gazinoda şarkı söylemektedir. Siyah gür kaşları ve üzüm karası gözleri ile herkesin dilinde olan bir güzelliğe sahiptir. Sesinin güzelliğinin yanı sıra çok güzel bağlama da çalmaktadır.

Bu arada Neşet Ertaş Leyla’nın güzelliğine kayıtsız kalamaz. Hemen her hareketini, her adımını uzun uzun inceler ve Leyla’ya aşkını itiraf eder. Leyla da buna kayıtsız kalmaz. Artık iki gencin aşkı karşılıklıdır. Neşet bir süre sonra Leyla’ya evlilik teklifinde bulunur; ama öncelikle durumu babasına anlatmak ister. Babası Muharrem Ertaş, oğlunun ısrarına dayanamaz ve evlenmek istediği kızı görmeye gelir. Bir başka rivayete göre de Ankara radyosunda bozlak okumaya geldiğinde bu aşktan haberdar olur. Fakat kızı beğenmez, zira kız gazinoda çalışmaktadır ve aileye uygun bulunmaz. Hatta baba Muharrem Ertaş, bir türkü ile Leyla’ya “Aslı bozuk” der:

Temiz ruhlu, saf kalplisin şöhretsin/Hakkın vardır evlenmeye evladım Mevlam sana yapanları kahretsin/Aslı bozuk alma dedim evladım Dokunsalar nazif tene kir gelir/Bizden önce ceddimize ar gelir Köle olmak şanımıza zor gelir/Aslı bozuk alma dedim evladım Neşet Ertaş, sevmiştir bir defa… Bir yanda çok sevdiği babası, bir yanda da uğruna dünyaları yakacağı kadın. Biri için diğerinden vazgeçmek istemez ve arada kalmışlığını ifade etmek için içindeki duyguları saz eşliğinde dile getirir:

Ulu arıyorsan analar ulu/Sevmişiz biz onu olmuşuz kulu Analar insandır biz insanoğlu/Aslı bozuk deme gel şu insana Aşkı kimden aldın sevgiyi kimden/Aslı bozuk deme gel şu insana

Soracak olursan eğer ki benden/Aslı bozuk deme gel şu insana Yazımızı felek yazdı Mevladan değil/Senin dediklerin evladan değil Her hata suç bende Leyla’dan değil/Aslı bozuk deme gel şu insana

Babanın gönlü yoktur; ama oğlu evliliği kafasına koymuştur bir kere. Ayrıca, baba Ertaş’a göre, Leyla’nın sahneye çıkıp şarkı söylemesi de kabul edilemez bir şeydir. Ve bunu “Leyla çıkmış konsere takmış pozunu/ Bu da bize bir zuldür evladım.” diyerek dile getirir. Fakat olan olur, Neşet her şeyi göze alarak Leyla ile evlenir. Muharrem Ertaş da sitem dolu ve zorunlu bir kabullenişin içerdiği bir türkü ile oğluna cevabını verir:

Küsmedim Neşet’im kahrettim sana/Baban değil miydim sormadın bana

Olan olmuş yavrum ne deyim sana/Sen aklını yitirmişin evladım

Neşet Ertaş her ne kadar babasına sevgi ve saygısını yitirmese de gönlüne engel olamaz. Büyük aşkı Leyla’yı evine gelin olarak getirir. On yıla yakın bir süre evli kalırlar. Bu evlilikten üç çocukları olur. Neşet askerden döndüğünde, iki âşığın arası bozulur ve ayrılırlar. Ancak ayrılık çok zor gelir Ertaş’a. Leyla ne gönlünden ne de dilinden hiç düşmez. Bir aşk için yazılabilecek ne kadar hüzünlü eser varsa böylece Ertaş’ın diliyle ortaya çıkar. Leyla’yla da olmuyordur, Leyla’sız da…

Yazımı kışa çevirdin/Karlar yağdı başa Leylam Viran oldu evim yurdum/Ne söylesem boşa Leylam Her an Gözümde perdesin/Nere baksam sen ordasın Mevlam ayrılık vermesin/Gökte uçan kuşa Leylam Yardan ayrı kalmak ölüm/Söyle ne olacak halım Böyle kader böyle zulüm/Gelir garip başa Leylam

Neşet, Leyla’dan ayrılmasına rağmen ona hiçbir şekilde toz kondurmaz. Ayrılıktan sonra da Leyla temalı türkülerinin çoğunda hatanın hep kendisinde olduğunu söyler: “Amanın Leyla, Hata Benim, Kendim Ettim Kendim Buldum, Evvelim Sen Oldun Ahirim Sensin.” türküleri bunlardan sadece birkaçıdır.

Neşet Ertaş “Bilemedim kıymetini kadrini/ Hata benim günah benim suç benim.” diyerek Leyla’yı her şeyin üstünde tutar. Zira Leyla, Neşet için zamanı durduran kadındır. Ne öncesi ne de sonrası vardır. Bunu da bir türküsünde daha dile getirir. Bu türkü aynı zamanda, babasına bir pişmanlık yakarışıdır; ama yine de Leyla’ya olan aşkını vurgular.

Cahildim dünyanın rengine kandım/Hayale aldandım boşuna yandım Seni ilelebet benimsin sandım/Ölürüm sevdiğim zehirim sensin Evvelim sen oldun ahirim sensin/Sözüm yok şu benden kırıldığına Gidip başka dala sarıldığıma/Gönülüm inanmıyor ayrıldığına Gözyaşım sen oldun kahirim sensin/Evvelim sen oldun ahirim sensin Garibim can yıkıp gönül kırmadım/Senden ayrı ben bir mekan kurmadım Daha bir gönüle ikrar vermedim/Batınım sen oldun zahirim sensin Evvelim sen oldun ahirim sensin

Leyla ile kurduğu ilişki garip bir ilişkidir. Leyla onun için uğruna dünyaların yakılacağı bir kadındır. Ama yine de ölürse mezarına gelmesini istemez Leyla’nın.

Niye çattın kaşlarını/Bilmiyom yar suçlarımı Ben ölürsem saçlarını/Yolma gayrı yolma leyli leyli Ben yandım aşkın narına/Meyletmem dünya malına Ölürsem de mezarıma/Gelme gayrı gelme leyli leyli

Ve gün olur, garibinin çilesi mezarda son bulur… Neşet Ertaş vasiyeti üzerine piri olarak bellediği babası Muharrem Ertaş’ın babasının ayaklarının dibine gömülür. Mezarının hemen başında gözyaşı döken dua okuyan da yine Leyla’dır...