Müthiş bir başlangıç: İstanbul Meridyeni
Bir kutup noktasından diğerini birleştiren yarım çembere meridyen (tul, boylam) denir. Ekvatordan geçen ve kutup noktalarından eşit uzaklıkta bulunan noktaları birleştiren daireye Ekvator, Ekvatora paralel olan ve birer derece aralıklarla geçen dairelere paralel daireleri denir. Paralel dairelerini başlangıç yeri olan ekvator, sıfır numaralı paralel dairesini oluşturur. Ekvator dünyayı kuzey ve güney olmak üzere iki eşit yarıküreye ayırır. Meridyenlerin başlangıcı olarak ise günümüzde (1884 tarihli Washington – uluslararası baskı toplantısı ile) Greenwich’ten geçen meridyen kabul edilmektedir.
Başlangıç meridyeni nedir:
Coğrafyacıların yer küreyi birer dairelik çemberlere bölmesi ilk çağa kadar uzanır. Başlangıç enlemini tespit etmek kolaydır. Çünkü bir kürenin en geniş dairesi bir tanedir. Fakat boylamlar için bunu söylemek mümkün değildir. İtibari bir başlangıç noktası kabul etmek gerekir. Mesela Batlamyus’a göre başlangıç meridyeni, Avrupa’nın batısındaki Kanarya adalarından geçiyordu. Doğulu alimler ise başlangıç meridyeni olarak Asya’nın en doğusundaki bir noktayı esas alıyorlardı.
Dünya tarihinde ‘başlangıç’ meridyeni:
Müslüman astronomi âlimlerinin temel taşlarından Timur Devleti’nin Hükümdarı Semerkant rasathanesinin kurucusu Uluğ Bey, Kamçatka’nın doğusundan geçen meridyeni başlangıç olarak esas almıştır. Kamçatka, günümüzde Rusya’nın en doğusunda, Japonya’nın kuzeyinde yer almaktadır. Milattan sonra 2. yüzyılda yaşamış İskenderiyeli Yunan astronom ve coğrafyacı Batlamyus El Macesti ise, kendi kitabında başlangıç meridyeni olarak Kanarya Adalarını esas almıştır. Buranın alınmasının sebebinin, görebildikleri son kara parçasının Kanarya Adaları olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Kanarya Adaları günümüzde İspanya’ya bağlı özerk bir topluluktur.
İstanbul’un başlangıç meridyeni olması:
Osmanlı için halifeliğin bir nişanıdır. Bu yüzden Osmanlı’nın hâkim olduğu toprakları gösteren haritalarda baş meridyen olan Ayasofya Camii’nin kubbesinden geçen meridyene “Arz-ı Halife” veya “Arz-ı İstanbul” deniliyordu. Çünkü Halife-i Mü’minin İstanbul’dadır. Hâlen İstanbul’u esas alarak namazlarını kılan ülkeler mevcut. Mesela Afganistan’da bayram namazı vaktini İstanbul esas alarak kılıyorlar. Sebeb ise Halife-i Mü’minin ile aynı anda bayram namazını eda edelim düşüncesidir.
Haritalarda İstanbul meridyeni:
Mehmed Eşref Bey hazırladığı Coğrafya-i Umumi Atlası kitabının mukaddime kısmında şöyle ifade ediyor: Osmanlı’nın hâkim olduğu topraklarda Dersaadet’i (İstanbul’u), Dünya haritalarında ise Paris veya Greenwich’i esas aldığını söylüyor. Mehmed Eşref Bey İkinci Abdülhamid Han devrinde Şehzadelere Coğrafya dersleri veren birisi. Washington’daki kongreden sonra dahi Greenwich’i kabul etmeyip Osmanlı’nın hâkim olduğu haritalarda hep İstanbul’u Ayasofya’nın kubbesini arz-ı halife dedikleri yeri kabul etmiştir.
1884’teki kongreden sonra Osmanlı’da saat:
Osmanlı’da zaman kavramı şu şekildeydi; Gün başlangıcını akşam namazından itibaren başlatıyorlardı. Yani güneş battıktan sonra saatlerini 12.00 yapıyorlardı. Buna ezâni saat veya alaturka saat de denilmektedir. Kongreden sonra Osmanlı’da çift saat sistemi kullanıldı. Bunlardan birisi vasati saat bir diğer adıyla alafranga saat dediğimiz Greenwich esas alınarak kullanılan saattir. Bu ezâni saat uygulaması 1932 yılında çıkan Takvim, Saat ve Ölçülerde Değişiklik Kanunu’na kadar devam etmiştir. Ülke genelinde de tamamen Greenwich esas alınan saat sistemi kullanılmıştır.
- Haritanın üzerinde Musattah-ı Küre yazıyor. Musattah, düzlem demek. Haritada 0 olarak işaretlenen başlangıç meridyeninin İstanbul üzerinden geçtiği görülüyor. Cumhuriyetin ilanından sonra bile, birçok haritada, hala daha İstanbul’un başlangıç meridyeni olarak alındığını görmek gayet mümkün.