Merhem elinde fakat...

Muhammed Mursi
Muhammed Mursi

“Bu dünyada olup bitenlerin olup bitmemiş olması için ne yapıyorsun” demişti Sezai Karakoç. Bu, insan olmanın karşılık geldiği şeyi özetler hepimize. Cevaplar değil, sorular çoğaldıkça güzelleşecek çünkü dünyamız. Varlığımızın dokunduğu şey nedir gerçekte? Hangi yaranın kapatılmasına el, hangi güneşte kavrulana gölge olmaya değiyor varlığımız…

Kırdığımız kalplerin sırtımıza yüklediği günahı küçümsediğimizde başladı içimizdeki o büyük boşluk hissi. Artık ne yaparsak yapalım kapanmıyor. Kabul. Kapatmak için çabalıyoruz ve bunu “iyi” olduğumuzun delili sayıyoruz kendi kendimize.

Bir kalbi kırmakla sırtımıza yüklenen günahın küçümsenmesiyle başladı o büyük boşluk hissi. Bir kalbi kırmakla açılan yaranın hafife alınması ne ağır bir şeydir hâlbuki.

Ama “iyi”liğimizi arayacağımız yerin başka bir yer, arayacağımız türün başka bir tür olduğunu keşfe yanaşmıyoruz bir türlü. Alışverişe çıkarak dindirmeye çalıştığımız her neyse o da çare olmuyor o boşluğun dolmasına. Kitaplar, filmler, müzikler ve bütün o oturup konuşmalar da çare olmuyor geçmesine… Gerçekle yüzleşmeden kapatılacak bir yara değil çünkü o. Çünkü her hata, kendi cinsinden bir özürle kapatır kendisini. Her günah, kendi cinsinden bir tövbeyle temizlenir ancak. Bir kalbi kırmakla sırtımıza yüklenen günahın küçümsenmesiyle başladı o büyük boşluk hissi. Bir kalbi kırmakla açılan yaranın hafife alınması ne ağır bir şeydir hâlbuki. Çözüm, belki de kendi kırgınlığından geçmekle başlar, insan için. Affederek affedilmeyi bekleyebiliriz belki sadece. Belki sebep olmadığımız bir kalbin kırılışına da üzülerek… Belki açmadığımız bir yaranın kapatılmasına çaba harcayarak… Belki merhemden ve merhemi elinde tutandan merhamet bekleyerek… Belki elimizdeki merhemi kullanarak… O merhem, herkesin kalbinde fazlasıyla var çünkü!

İthaf

“Bu dünyada olup bitenlerin olup bitmemiş olması için ne yapıyorsun” demişti Sezai Karakoç. Bu, insan olmanın karşılık geldiği şeyi özetler hepimize. Cevaplar değil, sorular çoğaldıkça güzelleşecek çünkü dünyamız.

  • Varlığımızın dokunduğu şey nedir gerçekte? Hangi yaranın kapatılmasına el, hangi güneşte kavrulana gölge olmaya değiyor varlığımız… Buna kendi yaralarımız ve kendi kavrukluğumuz da dâhil.

Şimdi ne alakası var denebilir elbette… “Özgürlük” fikrinin “her istediğini yapabilmek”le eşitlendiği bu yozlukta ne alakası var denebilir… Başka bir devletin başkanının ölüm haberi neden burada bizi üzüyor diye sorulabilir.

Kilometrelerce uzaklıktaki bir haber neden bizim sevinmemizle ya da üzülmemizle sonuçlanıyor, bizi ilgilendirmiyor görünen bir meselede neden kendimize bir ilgi sahası buluyoruz. Ve Türkiye’de bir dergi neden bunu gündemine taşıyor da bir sayısını o isme ithaf ediyor. Tüm bunlar sorulabilir.

Sosyalist Maduro’ya destek verirken neyi düşünüyor idiyse Cins, Müslüman Mursi’ye destek verirken de aynı şeyi düşünüyor.
Sosyalist Maduro’ya destek verirken neyi düşünüyor idiyse Cins, Müslüman Mursi’ye destek verirken de aynı şeyi düşünüyor.

Ve hepsine cevaplar da verilebilir elbette. Ama sözü yormaya gerek yok. Sosyalist Maduro’ya destek verirken neyi düşünüyor idiyse Cins, Müslüman Mursi’ye destek verirken de aynı şeyi düşünüyor. Ve bu sayımızı, son eylemiyle hepimizin öğretmeni olana ithaf ediyoruz. “Mısır’daki Türk”e…