Külüngün sesi

Ben külüngün sesini hiç duymadım. Ama Ferhad'ı bilirim. Bazı geceler rüyamda bile görürüm.
Ben külüngün sesini hiç duymadım. Ama Ferhad'ı bilirim. Bazı geceler rüyamda bile görürüm.

Mezarından bazı geceler külünk sesleri işitilirdi. Diğer ölülerin akrabaları endişe edip mezarı bir dağ başına taşıdılar. Külünk sesleri gelmeye devam etti. Mübarek zattır deyip türbe ve çeşme yaptılar mezarına. Şehirde susuzluk olsa da o çeşme gürül gürül akar. Külüngün sesi de hâlâ gönlü açık olana, Ferhad gibi sevda çekene duyurur kendini.

  • Yeldir nefesi gelmez
  • Kimi kimsesi gelmez
  • Aceb Ferhad öldü mü
  • Külüngün sesi gelmez

(Ferhad'ın dağı delmek için vurduğu külüngün sesi şehre ulaşmaktadır. Bu ses şehrin gündelik hayatının sıradan bir parçasıdır. Bir gün külüngün sesi kesilir. Halk da Ferhad'ın öldüğünden endişelenir. Okuyacağınız fragmanlar sessizlik içinde gelişen bu anın farklı karakterler, üsluplar ve kurgularla çeşitlendirilmesidir.)

BEŞİK

Oy oğluşum, kayın ağacından teknene binelim mi?

Oy oğluşum, uyku denizinde yüzelim mi?

Baban gelsin kıyıya çıkalım mı?

Uyu oğluşum oy oğluşum uyu oğluşum oy...

Yok bacım uyumuyor eşek sıpası. Beşiği cıscıbır ettim. Halkaları, çıngırakları, üzerlik otunu, nazar boncuğunu hep çıkardım. Pek hevesi var cıcılı bıcılı şeylere. Dikkatini çekiyor bunlar, uyutmuyor çocuğu. Odadaki sinekleri bir bir öldürdüm. Işık gelmesin diye beşiği tülle örttüm. Yok. Uyumuyor. Demin tam dalacaktı uykuya, külüngün sesi kesildi. Birden açıverdi gözlerini çocuk. Demek ninni gibi geliyormuş ona külüngün sesi. Kesilince de uyanıverdi. Külünk sustu susalı daha kırpmadı gözünü. Bir uyusa da çıkıp dışarı sorsam: Acep noldu Ferhad'a, niye sesi soluğu kesildi, başına bir iş mi geldi, bir bilen var mı?

MÜNADİ

Ben ne zaman bağırmaya başlasam külüngün sesi yükselir sanki. Ben bağırırım Ferhad vurur, ben bağırırım Ferhad vurur. Gırtlağım yırtılır, sesim çatallanır külüngün sesini bastırayım diye. Anlamış değilim, avazımla birlikte güm güm öten o ses, davulu tokmağı bırakınca diner, âhenkle şehrin üstünde perdelenir. Âdeta bir bestedir de, güftesini de Ferhad dağlara nakşetmektedir. Sabah yeli gibi yumuşak, dağılır gider ötelere. Yine Ferhad'ı bastırayım diye avaz avaz bağırırken, ne olsun, kesiliverdi birden külüngün sesi. Gayriihtiyari ben de susmuşum. Benimle birlikte bütün mahalle, bütün şehir sustu. Bir acı damla karıştı sanki suyuma. Dilim damağım acıdı, tek kelime okuyasım kalmadı. Yine de ciğerim sökülene kadar bağırmak istiyorum: "Acep Ferhaad öldü müü/ Külüngün sesi gelmeeez"

SAĞIR

Çarşıda bir durgunluk vardı. Nedir bilemedim. Eve gelince bir kağıt uzattı kardeşim elime. Ağlamaklı ve endişeliydi:"Ferhad'dan haberin var mı, külüngün sesi gelmez oldu." Ben külüngün sesini hiç duymadım. Ama Ferhad'ı bilirim. Bazı geceler rüyamda bile görürüm. O rüyalarda külüngün sesi bazen bir renk dalgası hâlinde gözlerime, kulaklarıma, vücudumun kayıp giden bir yerlerine değer, beni geçer ve uzaklara doğru yankılana yankılana gider. Nereye gider, diye düşünürüm. Yankısını çoğaltmak için bir başka dağ mı arar kendine? Dağları kazan Ferhad'ın hikâyesini zihinlere kazımak için bir başka menzil mi arar? Şirin'e mi gider yoksa? Şirin'e gitse bile bu ses, Şirin'i de aşar, Şirin'in de ötelerine varır diye düşünürüm. Şirin'in ötesinde ne var, diye düşünürüm. Bu düşüncelerin karmaşık heyecanıyla uyanırım sonra. Kardeşim benden cevap bekliyordu. Umutsuzca başımı salladım. Ne Ferhad'dan ne külüngün sustuğundan haberim vardı. Gidip bir köşeye oturdu. Saatlerce elindeki kağıtla oyalandı. Yattıktan sonra kağıdı alıp baktım: vav'ı külünk yapmış, elif külüngün sapı. Dal'lar külünk, re'ler külünk...

MENKIBE

Külünklü Baba Türbesi'nin hikâyesi: Dergâhtan üç mürid, huzura gelerek Hace Ahmed Yesevi Hazretleri'ne cennetin kokularından, nimetlerinden ve cennet seslerinden sual ettiler. Yesevi Hazretleri cennetin nimetleri bahsinde Duhan suresi 51-57. ayetleri okudu: "Allah'a karşı hata etmekten sakınanlara gelince onlar, güvenli bir yerdedir. Cennetlerde ve pınar başlarında. İnce ve ipekten işlenmiş, yeşil elbiseler giyerek karşılıklı otururlar. Ayrıca Biz, onları güzel gözlü, beyaz tenli ve kusursuz eşlerle evlendireceğiz. Onlar, orada güven içerisinde her türlü meyveyi de isteyecekler. Onlar orada Rabbinden lütuf olarak ilk ölümün dışında başka bir ölüm tatmayacakları gibi, onları cehennem azabından da koruyacaktır. İşte en büyük kurtuluş, budur."

Cennetin kokusu bahsinde Ebu Hureyre'nin cennetin yapısı nedir, sorusuna karşılık olarak buyrulan: Bir kerpici altından, bir kerpici gümüşten, harcı keskin kokulu misk, çakılları inci ve yakut, toprağı za'ferandır." hadisini söyledi.

Cennet sesleri bahsine gelindiğinde ise yeri göğü inletecek kadar haşmetli, insanın ruhuna sükun verecek kadar ahenkli, dünya nimetlerini unutturacak kadar uhrevi bir külünk sesi duyuldu. Hace Ahmed Yesevi Hazretleri de dahil herkes bu sesi dinledi. Ses dindiğinde Yesevi Hazretleri usulca gözlerini açıp: "Doğrusunu Allah bilir ki, bu ses dünyadan değildir." buyurdu. Sonra "Bu külüngün dünyadaki hâline ulaşmak isteyen var mıdır?" diye müridlerine sual etti. Müridlerinden Kara Güvenç inayet-i zat-ı penahi ile bu vazifeyi deruhte edebileceğini söyledi. Yesevi Hazretleri de Kara Güvenç'in külüngün sustuğu vakte kadar yaşaması için dua etti. Allah'ın inayetiyle dua kabul oldu ve Kara Güvenç yüzyıllarca yaşadı. Yıllarca şehir şehir külüngün sesini aradı. Ferhad'ın külüngü susmadan hemen önce şehre girdi. Daha külüngün birkaç vuruşunu işitmişti ki külüngün sesi kesiliverdi. Kara Güvenç de şehrin güney kapısının yanına yıkılıverdi. Hakkın rahmetine kavuştu. Ölüsünü önce mezarlığa gömdüler. Mezarından bazı geceler külünk sesleri işitilirdi. Diğer ölülerin akrabaları endişe edip mezarı bir dağ başına taşıdılar. Külünk sesleri gelmeye devam etti. Mübarek zattır deyip türbe ve çeşme yaptılar mezarına. Şehirde susuzluk olsa da o çeşme gürül gürül akar. Külüngün sesi de hâlâ gönlü açık olana, Ferhad gibi sevda çekene duyurur kendini.

NİKBİN

Bu millet kafayı yemiş. Herkes Ferhad'ın öldüğünü düşünüyor. Pazara vardım, kimse tezgâhının başında değil. Çarşıya indim kapı duvar. Sokaklarda oynayan çocuk bile yok. Herkes evine kapanmış. Yahu biraz fikir! Ferhad insan evladı değil mi, iki dakika soluklanmak için bir yere çökmüş, orada da uyuyakalmış olamaz mı? Belki kolunu bacağını sakatlamıştır da iyi olunca tekrar vuracaktır külüngü. Ya da yumuşak bir toprağa denk geldi, kürekle kazıyor. Vuruyor külüngü de buraya ulaşacak kadar ses çıkmıyor. Ne bileyim canım, sanmam ya, belki de vazgeçti. Bu iş insanın altından kalkacağı iş değil, dedi, vazgeçti. Tamam, külüngün sesi kesilince benim de aklıma ilk fena şeyler geldi. Ama illa adamın ölmesi mi gerekiyor? Bu millete kalsa herkesi tezden gömecekler. Bir ihtimal daha var ki, zannımca odur. Ferhad dağı deldi, suyu getirdi. Yatağını bulması, dağı geçip şehre varması uzun sürdüğünden su falan yok ortalıkta. Ama eli kulağındadır. Birazdan su gelir, Ferhad da birkaç saate yanımızda olur herhâlde.

DEYİŞ

Külünkleri vurduranın

Demine şükür Allah Hû

Aşk oduna yandıranın

Narına şükür Allah Hû

Vurur külüngünü Ferhad

Dağlar delinir posttur Hû

Yedi alemlere anlat

Ali cümleye dosttur Hû

Sular bulanmaz akar Hû

Yerde çiçekler biter Hû

Dağda külünkler öter Hû

Ötse de Hû sussa da Hû