Kudüs, Müslümanlar aynı dili konuştuğunda özgürleşecek
Mescid-i Aksa’yı ziyaret ettiğimiz ilk günün gecesinde burada bir film yapmalıyız diye konuştuk. İstanbul’a döner dönmez filmi projelendirip bir sonraki Ramazan ayında çekimleri gerçekleştirmek üzere çalışmalara başladık. İşte bu noktada meseleyi nasıl ele alacağımız konusu ortaya çıktı. Biz Ramazan ayının neşesi ile Kudüs esnafı ile mescitte tanıştığımız insanlar ile muhatap olmuştuk. Dolayısıyla filmde kendi şahitliğimizin bir yansıması oldu.
- Kudüs’teki bir Ramazan gününün yirmi dört saatini anlatan Kudüs’ün Işıkları, işgal altındaki kutsal şehre farklı bir pencereden bakmayı teklif ediyor. Şehirde her şeye rağmen akan hayat içinde, bir grup Filistinli çocuğun yaşamından kesitler sunan belgeselin 2019 Mart ayında ABD’deki Benton Park Film Festivali’nde dünya prömiyeri yapıldı. Biz de yönetmen M.Abdülgafur Şahin’le, belgeselin çekiliş amacını ve ortaya koyduğu Kudüs resmini konuştuk.
Kudüs’ün Işıkları belgeseliniz, Kudüs hakkında yapılmış diğer belgesellerden biraz ayrı tutulmalı bana kalırsa. Siyasetin konusu olmayacak kadar “hayatın içinde” yer alan bir belgesel… Sokak, Ramazan, esnaf ve insan ilişkileri… Bu tercihiniz üzerinden başlayalım dilerseniz konuşmaya…
Filmin oturduğu yapıyı daha iyi anlamak için bu filmi yapmaya nasıl karar verdiğimizden başlamak daha doğru. 2017 yılının Ramazan ayında ilk kez Kuds-ü Şerif’i ziyaret ettik. Bu ziyareti filmin senaristi ve eşim Melis Şahin, uygulayıcı yapımcısı Aybala Hilâl Yüksel ve birkaç arkadaşımızla birlikte gerçekleştirmiştik. En başından itibaren tarifi çok zor, yoğun bir duygulanım içinde idik. Mescid-i Aksa’yı ziyaret ettiğimiz ilk günün gecesinde burada bir film yapmalıyız diye konuştuk. İstanbul’a döner dönmez filmi projelendirip bir sonraki Ramazan ayında çekimleri gerçekleştirmek üzere çalışmalara başladık. İşte bu noktada meseleyi nasıl ele alacağımız konusu ortaya çıktı. Biz Ramazan ayının neşesi ile Kudüs esnafı ile mescitte tanıştığımız insanlar ile muhatap olmuştuk. Dolayısıyla filmde kendi şahitliğimizin bir yansıması oldu. Siyaset zaten ehillerince yeterince yapılıyor. Açık konuşmak gerekirse bazen günlük siyaset Kudüs’e belli açılardan zarar veriyor. Medyada sürekli muhatap olduğumuz yüzü ile Kudüs’ü ziyaret etmekten çekinir hâldeyiz. Bizim istediğimiz ise Kudüs’ün çokça ziyaret edilmesiydi. Bu da filmimizin dilini oluşturan temel unsur oldu.
Belgeseli çekerken karşılaştığınız, karşılaştığınız zaman sizi belgeselin akışını değiştirmeye iten olaylar, durumlar ve insanlar oldu mu? Yoksa oraya gittik ve aklımızdakini birebir yansıttık mı diyorsunuz?
Filmin senaryo gereği zamansal bir kurgusu vardı. Ramazan ayının bir gününü döngüsel olarak anlatmayı hedefliyordu. Bu sebeple sadık kalmamız gereken sıkı bir plan vardı.
Ramazan ayı kendi neşesi ve gelenekleri ile Kudüs’te coşku ve muhabbetin en yoğun hissedildiği ay. Bizde tam bu sebeple filmimizi Ramazan ayında çektik.
Çok büyük oranda onun içinde kaldık. Resmi olarak çekim izni alamayışımız, turist vizesi ile beş gün gibi kısa bir sürede filmi çekme zorunluluğumuz ve bazen yerel bağlantılarımızın sözleştiğimiz saatlere yeterince riayet etmemeleri bizi zorlayıp çözümler bulmaya itti.
Tüm bunlara rağmen akış değiştirmek kadar etkisi olmasa da karşılaştığımızda bizi farklı yerlere yönelten durumlar oldu. Bir gün çekim için Aksa’ya girmemize izin verilmediğinde programda başka günde yer alan bir sahne için çekim yapmayı planladığımız mekândan çok daha güzel bir yere denk geldik. Hemen program değişikliği yapıp sahneyi planladığımızdan daha güzel çekme fırsatı elde ettik.
Belgeselde Ali Kleybo şöyle diyordu: “Kudüs’ü ziyaret eden hacı olmaz, ancak Kudüslü olur.” Bu cümleyi duyduğumda uzun süre ekrana bakakaldım, ziyaret edeni Kudüslü yapan şeyler neler?
Röportaj yapacağımız kişilere sorular hazırlarken yaptığımız ön görüşmeler dolayısıyla nasıl cevaplar alacağımızı hemen hemen biliyorduk. Belgesel filmin doğası gereği bazen yönetmen olarak ben de o an aldığımız cevaplar karşısında şaşkınlığımı gizleyemedim. Bu da öyle cümlelerden biriydi. Biz bu belgeseli çekerken aynı zamanda seyircisi idik. Bilmediğimiz bir şehri, oranın insanlarını tanımak istiyorduk. Bizim de kamera kayıttayken dahi çoğu zaman yaptığımız gözlemlemekti. Bu sebeple kişiyi Kudüslü yapanın ne olduğuna dair bir şeyler söylemek kabul edersiniz ki çok doğru olmaz. Çünkü bunun her kişi için farklı sebepleri olduğunu, kişisel tecrübeler olduğunu düşünüyorum.
Kudüs’ün Işıkları, Ramazan ayını anlatıyor bir nevi, Ramazan herkesi bir araya getiriyor tüm İslam âleminde olduğu gibi biraz bu ilişki üzerine konuşalım dilerseniz…
Ramazan ayı kendi neşesi ve gelenekleri ile Kudüs’te coşku ve muhabbetin en yoğun hissedildiği ay. Bizde tam bu sebeple filmimizi Ramazan ayında çektik. Rengârenk süslenen ve aydınlatılan sokaklar, Aksa’nın dört bir köşesinde kurulan iftar sofraları ile Ramazan ayının birlik duygusunun en yoğun hissedildiği zaman dilimi olduğunu düşünüyorum.
Kudüs hakkında neler yapılabilir, mesele sadece “masa”ya bırakılmayacak kadar değerli… Sizin en azından birkaç kişiye de olsa sunabileceğiniz farklı bir yol haritanız var mı Kudüs hakkında?
“Gitmediğin yer senin değildir.” Benim yol haritam bu.
Peki, Kudüs (Oradaki Müslümanlar ile) ile hâlâ “aynı dili” konuşuyor muyuz?
Bu mesele üzerine konuşmanın benim haddim olmadığını düşünüyorum. Ancak tüm dünya üzerindeki Müslümanlar aynı dili konuştuğunda Kudüs’ün bu zulümden kurtulacağına inanıyorum.
Son olarak, belgeselin Amerika’da gösterildiğini biliyoruz. Türkiye’deki gösterimler hakkında bizi bilgilendirir misiniz?
3 Mayıs Cuma akşamı İstanbul’da Atlas Sineması’nda Türkiye galamız gerçekleşecek. Hemen arkasından 4 Mayıs’ta Mersin’de Atıf Yılmaz Kısa Film Festivali’nde gösterilecek.
Daha sonrada çeşitli festivaller ve etkinlikler aracılığı ile gösterimlerimiz olacaktır, ancak şimdilik kesinleşenler bunlar. Bizi gerçekten çok mutlu eden bir haber de Ramazan ayı içinde Kudüs’te de bir galamız gerçekleşecek. Kudüs galasında oyuncularımızın ve röportaj aldığımız kişilerin de olmasını planlıyoruz, bu bizi oldukça heyecanlandırıyor.