Kitaplarda süt gibi olsaydı
Kitap okumakla yük taşımak konusunda geleneğimizde de güzel sözler mevcuttur. “Kitap yüklü eşek” olmak da vardır işin sonunda.
Kitap almayı sevenler aldıkları kitapları okur mu?
Sorumuzun cevabı meçhuldür. Çünkü kitap alanlar “okumaz” sıfatını almaya razı olmazlar. Malumdur ki kitap almakla, sevmekle, okumak arasında epeyce bir fark vardır.
Sanki kitaba harcanan her para meşrudur, israf değildir gibi bir anlayış var. Halbuki kitaba harcanan para da israf olabilir. Okunmayan kitap yıllarca rafta bekler sonra oradan oraya savrulursa bu işte hiç israf yoktur nasıl denilebilir? Kitaplarını rafa dizerken, arada bir düzenlerken insan farkına varır; yahu ne çok işe yaramaz kitap almışım der. Hatta kararlar alır; “...bundan sonra işime yaramayanı almam.” der. Lakin kitap öyle tılsımlı bir şeydir ki görünce almadan durmazsınız. Bir de büyük abilerimizin sözleri vardır. “Bir kitabı almayıp pişman olacağına al da pişman ol” denilmiştir. Bizim de alıp da pişman olduğumuz çok kitap vardır. “Biz” derken kendimi değil benim gibi olan epeyce önemli kısmı da yazar, çizer olan dostlarımızdan bahsediyorum.
İnternetten aldığım kitaplarda çok zaman hayal kırıklığı yaşıyorum. Muhtevasını bilmeden arka kapak yazısına kanıp alıyoruz ama karşımıza neler çıkıyor. Böyle olunca internetten kitap almak bir kör atış oluyor.
Kitap alanlar içinde herhalde en isabetli atışı yapanlar uzmanlar ve akademisyenlerdir. Uzmanlık alanları dışında kalan kitaplara pek itibar etmezler. Zaten uzmanlık dışı okumaya vakitleri de kalmaz. Ancak edebiyat bunun dışındadır. Pek çok uzman biliyorum ki alan dışı okumaları sadece edebiyata mahsus kılmışlardır. Yani kendi işleri dışında sadece hikâye ve roman okurlar. Bu anlamıyla edebiyat onlar için kuru uzmanlık okumalarına hava aldıran bir pencere olur.
Kitap alırken kucağını en fazla açan ve kitaplığını her türden beşer onar dolduranlar ise herhalde edebiyatçılardır. Onlar hayatı anlatmak gibi bir büyük yükün altına girdiklerinden ancak kitapla bu yükü taşıyabileceklerine inanırlar. Ama emin olun kitap okudukça insanı hafifleten bir uğraş değil aksine okudukça yükünüzü artıran bir uğraştır. Kitap okumakla yük taşımak konusunda geleneğimizde de güzel sözler mevcuttur. “Kitap yüklü eşek” olmak da vardır işin sonunda.
Kitap alırken en çok israf edenler ise herhalde “çok satanlar” listesine bağlı yaşayanlardır. Onlar için kitap ne anlatıyor olursa olsun alınır, okumaya gayret edilir ama çoğu zaman çok satanla okur arasında o tılsımlı bağı kurmak zordur. Çünkü o kitap çok satan olduğu için alınır. Muhtevasına pek bakan olmaz. Sonra da o kitap raftaki çilesini doldurmaya başlar.
Raf ömrü kitaplarda pek uzundur. Keşke kitaplar da süt gibi olsaydı. Raf ömrü az olsaydı. Aldın, okudunsa tamam yoksa en fazla on gün içinde o kitap ekşimeye, bozulmaya başlasaydı. O zaman okuyan, okumayan belli olurdu. Sevdiğiniz kitapları seçmek zorunda okumak zorunda olurdunuz. Keşke kitaplar da süt gibi olsaydı.
Ama öyle değil işte. Kitapları alınca sizden uzun yaşıyorlar. Babamın alıp da okumadığı kitapları vefatından sonra ahbaplarına hatıra olarak birer tane verdim. Muhtemelen babam da “...ben okuyamadım oğlum okusun...” diye almıştı o kitapları. Ama olmuyor işte. Sizin okumadığınız kitabı çocuğunuz hiç okumuyor. Çünkü kitap da muhatabını bulmayı arzu eder. Siz aldığınız kitaba muhatap olmuyorsanız. Çocuğunuzun muhatap olmasını beklemek çok iyi niyetli bir yaklaşım oluyor. Babalardan kalan kitapları gelinler, kocalar, anneler istemiyor. Kimse eski kitaplara hazine gözüyle bakmıyor.
Eski kitaplar, tüccar olan nice adamın elinde haraç mezat oluyor. Bir kere bana da nasip oldu. Vefat etmiş bir öğretmenin kitaplığını incelemiştim. Ailesi bir dertten kurtulur gibi sahafa satmıştı. Öğretmen almış ama az okuyabilmiş bir kitap sever idi. Geriye kalmış onca kitaba tek tek bakmak hüzünlü bir tecrübe olmuştu benim için. Benim kitaplarıma kim bakar acaba diye düşünmeden edemiyor insan.
Kitap alıp da okumayanlara bir kere de ben söylemiş olayım. Çoluk çocuğunuzun rızkını kültür endüstrisine bağımlı olup da israf etmeyin. Alın, okuyun, okumaya devam etme takatiniz varsa yenisini alın. Yoksa evde kütüphane kurmak eskiden kalma bir alışkanlıktır artık. Ne evler o kadar geniş ne de kitap severlerin bütçesi buna müsait. Ve unutmayın sizin; “...emekli olunca okurum...” dediğiniz kitaplar da okunmaz. Çünkü emekli olunca bedeniniz de sağlığınız da emekli oluyor. Okuyacak takatiniz ve neşeniz kalmıyor. Neşenizi kaybedeceğiniz bir zaman için kitap biriktirmek hiç akıllıca değil. Okuyalım ama israf etmeden...