Kişisel kitaplıklar ne işe yarar?
İlk okuduğumuz kitaplardan bu yana birikegelen kültürel sermayemizi her an elimizin altında hazır ve nazır bulundurmak istiyoruz. Kitaplığın karşısındaki berjer koltuğa oturup muktesebatımızı temaşa etmeyi seviyoruz. Felsefe kitaplarını bir rafa, edebiyatı bir rafa, tarihi bir rafa dizerek sözüm ona entelektüel dünyamızı kendimizce tasnif etmekten hoşlanıyoruz.
Bir yandan, her gün zihnine yüklenen şahsi sıkıntılarından azade olmuştur, çocuksu bir mutluluk içindedir. Diğer yandan kaygı içinde ailesinin ve yakınlarının ona kendisini hatırlatmasını ister. Kim olduğumuzu bilmek için geçmişi olanca yüküyle hatırlamamız gerekir çünkü. Geçmişi üstlenme mes'uliyeti, bize şahsiyet kazandırır. Kitaplığımızın varlığı bize entelektüel geçmişimizi hatırlatarak şahsiyetimizin ne kadar küçük de olsa kültürel tarafını ayakta tutar. Bir tür narsistik ihtiyaçtır bu, fakat sadece psikolojik bir bağlamı yoktur; toplumsal olarak kabul gören, toplumsal dünyada daha yüksek veya daha özel değer verilen kitapları geçmişimize katmak daha çekicidir. Kim çocuk klasikleri dizisini kitaplığının en görünür rafına yerleştirir ki? Onun yerine felsefe, edebiyat, sanat gibi kerameti kendinden menkul ama toplumsal hayatta yüceltilen alanlara dair kitapların şahsiyetimize dahil olmasını tercih ederiz. Hatta bazı nadide kitapları, söz gelimi ilk baskıları, imzalı olanları, eski yazıyla basılmış olanları rafa koymayız; daha gizli ve korunaklı bir yerde saklarız. Toplumsal dünyada en değerli olduğu düşünülen kitap, toplumun sıradan bakışlarından en uzakta tutulur.
- En sıradan olanla (çocuk kitapları, bestsellerlar, markette satılan kişisel gelişim kitapları vs.) en nadide olanın ortak noktası kitaplığın en görünür raflarında olmamaktır.
Kişisel kitaplıklar üzerine sosyolojik bir araştırma çok ilginç sonuçlar doğurabilir. Boyutları, kitap sayısı, kitapların türleri, evin neresine kuruldukları, hangi sıklıkla kıllanıldıkları, kaç sene içinde biriktirildikleri, en son ne zaman yeni bir kitap alındığı, sahibinin eğitim durumu, mesleği, diğer kültürel alışkanlıkları vs. gibi soruları bu yazıyı okuyan herkes kendi kitaplığından düşünebilir. Kitaplara atfettiğimiz onca klişe anlamın arkasında aslında çok büyük oranda yeniden üretim ilişkisi vardır; kitabı para verip alırız, ama daha önemlisi onu okumaya gerek duymadan kitaplıktaki en uygun yere koyarak kendimize vehmettiğimiz entelektüel sermayeyi görüntüde yeniden üretmesini bekleriz. Kitaplığından, başka bir eser ortaya koymak üzere istifade edenimiz ise çok azdır.