Kâinatın sesini çizmek ya da Hasan Aycın

Kâinatın sesini çizmek ya da Hasan Aycın
Kâinatın sesini çizmek ya da Hasan Aycın

Bir sesi çizmek istesek nerden başlarız? Sesten mi yoksa sesin geldiği insandan mı? Yahut daha da geriye giderek, yaratılıştan mı başlamak? Hasan Aycın, yaratıldığının bilincinde, Yaratan’ının verdiği bilgi ve ilhamla, her şeyin sıfır noktasıyla başlıyor çizmeye. Onun için güncel, geçmiş ve gelecek yok, her daim zamansız, ama kökü ve tohumu olan bir hisle çiziyor.

1955 yılında Balıkesir’de doğdu. Bursa’da Uludağ Üniversitesi’nde İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden mezun oldu. Bir fabrikada yedi yıl grafikerlik yaptı. Pazarcılıkla uğraştı. Daha sonra İstanbul’da kendi ajansında çalışmalarını sürdürdü. Hasan Aycın’ın eserlerine çizgi diyoruz, fakat kendisi bu çizgilere referans olarak kimliğini gösteriyor, bir anda bütün bu yapıp etmeler küçük anlamıyla sanatın, büyük anlamıyla ise bir duanın parçası oluyor.

Aycın ömrünün bereketiyle birçok eser kaleme aldı. Bocurgat, Gece Yürüyüşü, Âsâ, Kulbar, Kırk Hadis Kırk Çizgi, Azhan, Nun, Zılal gibi albümlerle birlikte masal türünde de eserler veren Aycın’ın Kudüs Ey Ey, Sahipkıran, Bin Hüseyin gibi birçok masalı mevcut. Hem çiziyor, hem anlatıyor Hasan Aycın. Bütün bu eserlerin bir kök anlamı da Hasan Aycın’ın yaratılmış bir insan olarak, yani kendi hayatını kendisini vesile eden Allah’ın, ona verdiği kaderini bir kâşif gibi sezinleyip çizmek. “İlim kendini bilmektir.” düsturunu bir hayat hatta bir sanat formu haline getiriyor.

“Bir şiirin oluşumuyla, Hasan Aycı’nın bir kâğıt üzerinde çizme girişiminin ortak yönleri var.” diyor İsmet Özel. Hasan Aycın, gerçekten oluşturduğu sanat eserleriyle; bir tür şiirle ortak yönleri olan bir düşünce ve estetik dünyası kuruyor. Onu kâh insanın bir duasını çizerken, kâh Filistin’de direnişe katkı sağlayan bir çizer olarak görüyoruz. Sanatın hakiki olanla bağını daim muhafaza ederek, güncel olan konuları hakikat penceresiyle çiziyor.

Bazı sanat eserlerine veya bazı sanatçılara bakınca; “Acaba 200 sene önce yaşasaydı nasıl olurdu?”, “Hangi kelimeleri kullanırdı?”, “Hangi temalara dikkat ederdi?” diye düşünürüz. Hasan Aycın’ın çizgileri ise kelimesiz, sessiz ve sözsüz, zamanlar üstü bir üslup ve duruşla sabitlemiş gibidir kendisini. Bu açıdan son elli yılın çizeri değil, tüm zamanların bir çizeri olarak bakabiliriz ona. Onun yaratılışa bakışı gibi…

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım