Kendiyle kalmak ve şiir

Ömer Yalçınova.
Ömer Yalçınova.

Ne yapacaksın? Bir şiirinde “Hiçbir şey yapmak gelmiyorsa elinden şiir yaz” mı demişti Hakan Arslanbenzer? Ben de öyle yaptım.

Avize dükkanında tek başına vakit geçirmeye çalışırken şiir yazıyordum. Ortaokul ikinci sınıf öğrencisiydim henüz. Yaz tatillerinde avizecide çalışıyorum. Patronların karşı tarafta bir de elektrik dükkânı vardı. İşte kablo, ampul, dinamo, priz, düğme satılan yer. Patronlar daha çok orayla meşguller. O yüzden benim oturup sıkılmaya vaktim oluyordu. Eh, avizeyi o zamanlar sadece zenginler alabiliyor. 1993 veya 1994 yılları. Maraş’ta henüz orta gelirliler palazlanmamış, avize nedir bilmiyorlar ya da gerekli görmüyorlar onu.

Dükkâna babamla Osman amca giriyor. İkisi de öğretmen. İkisinin de elinde küçük çanta var. Şimdilerde görmüyorum o çantalardan. İçine kitap sığmaz. Ama cüzdan, sigara paketi, çakmak, anahtar rahat sığar. Elde taşınır. Omza asılmaz. İkisinin de üzerinde kısa kollu gömlek, kumaş pantolon. Ayaklarında kundura. Öğretmenler işte. Yaz tatilleri sıcağında bile tişört ve kot pantolon giymiyorlar. Öğretmenin bir ağırlığı olacak. Neyse, “Ne yapıyorsun Ömer?” diye soruyor Osman amca. “Şiir yazıyorum,” diyorum. Sohbet bu kadar. Sonrasında babamın arkadaşı olan dükkân sahibi geliyor. Çaylar içiliyor. Sohbet ediliyor. Ve dağılıyorlar. Ben yine dükkandayım. Tek başına. Şiir yazıyorum.

Yıllar sonra babam, Osman amcanın; “Tüh ya! Ayıp oldu çocuğa. ‘Şiir yazıyorum’ dedi. ‘Bir oku bakalım’ demedik.” diye söylendiğini anlatmıştı. Osman amcayla öyle uzun boylu oturmuşluğumuz, ne bileyim yanlarında dolaşmışlığım olmadı. Bu sözünü bilmeden önce de onu severdim. Nedense ona karşı içimde bir sıcaklık vardı. Ellili yaşlarında vefat etti. Kalp krizinden olmalı.

Benim şiire başlayışım sanırım Osman amcanın bu “Tüh ya!” dediği andır. Binlerce şiir yazdım. Kimse “Oku bakalım, dinleyelim” demedi. Ama çevremdeki, hayatımdaki herkes şiir yazdığımı biliyordu. Çevremde olmayanlar da öğrendi sonra bunu. Tanımadığım insanların, “Şu şiirinizi okudum” dediklerinde yaşadığım şaşkınlık bu yüzdendir. Ben hala o dükkânın içinde şiir yazıyorum. Babam ve arkadaşı geliyor. Sonra patron geliyor. Sonra onlar dağılıyor. Ama ben şiir yazmaya devam ediyorum.

Ne demek istiyorum? Kimse teşvik etmedi. Kimse örnek olmadı bana. “Yaz!” diyen bile olmadı. “Şu şiir kitabını oku” diyenle de karşılaşmadım. Fakat Mehmet Akif’in büyük adam olduğunu biliyordum. Necip Fazıl’ın ayrıca. Anne babamdan veya öğretmenlerimden duymuşumdur. Sanırım ben de büyük adam olmak istiyordum. Olmadı, orası ayrı hikâye. “Büyük adamlar şiir yazıyor” diye bir sonuca ulaşmış olmalı zihnim. Bilinçaltında böyle bir duygu, iz, düşünce, basınç, her ne ise o oluşmuş olmalı. Tabi bir de aşk var. şık olduğun kızı istediğin zaman görememek, onunla konuşamamak, iletişimsizlik yani. Sürekli onun hayaliyle yaşamak. Bu da şiir yazmayı tetikler. Çünkü kalbinde, zihninde biriktiriyorsun ona karşı hissettiğin her şeyi, her hayali veya düşünceyi. Ama hiçbiri olmuyor. Yine kendinle kalıyorsun. Dükkânda işte. Tek başına. Ne yapacaksın? Bir şiirinde “Hiçbir şey yapmak gelmiyorsa elinden şiir yaz” mı demişti Hakan Arslanbenzer? Ben de öyle yaptım.